Devlet özelleşiyor, özel devletleşiyor

Abone Ol

Tebrik ederiz, teşekkür ederiz. Bize nostalji yaşattınız. Geçmişi hatırlattınız. Yani kuyrukları... 70’li yıllardaki benzin, sigara, sana yağı kuyruklarını unutmuştuk. Hatırlattınız, onun için teşekkür ediyoruz. Her çeşit kuyruk görmüştük de sebze kuyruğu görmemiştik. Bununla da siz tanıştırdınız, ayrıca teşekkür ediyoruz. Demeyin sakın: “Millet kan ağlarken, siz ironi yapıyorsunuz.” Hayır, gerçekleri söylemeye çalışıyoruz. Bir yandan devleti özelleştiriyorlar. Son örnek tank-palet fabrikalarında olduğu gibi... Bir yandan da özeli devletleştiriyorlar. Manav, market açıyorlar. Yani bir bakıma bakkal, manav geri gelecek, avm devri kapanacak diye sevinebiliriz. Tabi bunu tebessümle söylüyoruz.

“Neden böyle oluyor?” diyecek olursak; devlet, devlet gibi yönetilmiyor da ondan. Devlet, adeta bir şirket gibi yönetiliyor. Şirket gibi yönetim anlayışında ilk amaç şirketin kârıdır. Vatandaş ikinci planda kalır. Ona da akvaryumdaki balığa yem atar gibi ölmeyecek kadar yem atarsınız, siz de işi götürürsünüz. 17 yıldır yapılan bu değil mi? Aksini nasıl iddia edebiliriz? Şirketin kârı yerinde, olan vatandaşa oluyor. Pansuman tedbirlerle, makyaj yapmayla yapılan yem atma değil de nedir?

İktidar geçmişte neyi eleştirdiyse bugün aynısını kendisi yapıyor. Yani gülme komşuna gelir başına. Sadece bununla da kalmıyor, toplumu kutuplaştırmak ve ayrıştırmak için elinden geleni yapıyor. Defaten bunu söyledik. Ama ne çare... Örneğin; öğretmen atamalarında da durum farklı değil. Uygulamalardaki yanlışlıklar, yandaş kayırma ve partizanca davranma bugünlerde gündemi meşgul eden hadiseler... Sadece bu da değil. Bu yanlışlıklar engelliler için de yapılıyor. Engelli öğretmen atamalarında engellinin mevcut raporunu kabul etmiyor, yeniden rapor alacaksınız deniliyor. Hem de eski raporu hangi hastaneden aldıysanız yine o hastaneden alacaksınız şartını koşuyor. Örneğin; bu vatandaş Ankara’da ama raporunu Diyarbakır’dan almış. Şimdi gidip yeni raporunu da Diyarbakır’dan alması gerekecek. Yani bu engelliye işkence değil de nedir? Hani bir deyim var ya: “vereceksin bir fitne, titre babam titre”. Hâlbuki engelliler için pozitif ayrımcılık kanunu bu iktidar döneminde çıkmıştı. Ama tersini uygulayan da bunlar. Zaten iktidarın icraatları hep çelişkilerle dolu. Biz bu çelişkilere alıştık ama ne zaman bitecek diye de merak etmiyor değiliz. Bu anlayış devam ettiği müddetçe de bitmesi zor görünüyor.

Aslında bugünlerde dikkatimizi celbeden bir husus daha var ki, istisnaları tenzih ediyoruz ama hemen hemen bütün siyasetçiler yerel seçimlere yönelik konuşmalarında kadınlar, gençler, çocuklar ve hatta hayvan haklarından dahi söz ediyorlar. Fakat engellilerden bahsedeni pek duymuyoruz. 10 milyon nüfusu olan engelli toplumu neden ihmal ediliyor? Anlamış değiliz. Engelli birini gördüklerinde “biz de engelli adayıyız, yarın ne olacağımız belli değil” diyorlar. Lakin iş, görev ve yetki verme konusuna gelince yok sayıyorlar. Umarız ki bu çifte standart, tutum ve davranışlar artık nihayet bulur. Engelsiz bir Türkiye hayallerimiz gerçek olur. Allah’a emanet olunuz, vesselam...