İktidar partisine mensup bazı politikacıların halkın önünde (eskiden ‘alâmeleinnas denirdi) tartışmaları, polemik yapmaları, hattâ kavga etmeleri, birbirlerini ağır şekilde suçlamaları çok kötü, çok yanlış, çok hatâlıdır. Bunu anlamak için siyaset bilimci olmak gerekmez.
Zat-ı muhteremlerin çok konuşmaması, öfkelenmemesi, âni çıkışlar yapmaması hem kendileri, hem de memleket ve devlet için hayırlı olur.
İnsanların hatâlarının yüzde sekseni dilleri yüzündendir. Devlet adamları konuşmadan önce dokuz kere yutkunup düşünmelidir. Sözler ok gibidir, yaydan çıktıktan sonra geri gelmez, telafisi mümkün olmaz.
Cerbeze keskin sirke gibidir, kabına zarar verir.
Söz ve yazı konusunda asıl olan hikmettir, yani bilgece konuşmaktır.
Söz gümüşse sükût altındır.
Sözü ayağa düşürmekten kaçınılmalıdır.
Bir şeyin kıymeti nedretiyle (azlığı) ile orantılıdır. Söz çoğalırsa kıymeti azalır.
Sezar, bir savaşı kazandıktan sonra Roma’ya dönmüş, Senato kürsüsüne çıkmış ve şu üç kelimeyi sarf ettikten sonra inmiştir: Veni vidi vici… Gittim gördüm yendim.
Resulullah Efendimiz (Salat ve selam olsun ona) cevâmiülkelîm idi, yani çok az sözle çok mânaları dile getirirdi. Oruç tutunuz, sıhhat bulunuz sözü bunlardan biridir. Şerh edilse kocaman bir kitap olur.
İslam kültür ve düşüncesi sezgiye (hads, intuition) dayanan kısa, özlü, derin, şümullü sözlerle doludur.
Men dakkadukka=Etme bulma…
Edebiyatımızdaki nice berceste mısralar, beyitler böyledir.
Âyinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz…
Atasözü: Su uyur düşman uyumaz…
Avrupa kültürü ve edebiyatı gevezelik ve zevzeklik üzerine kuruludur. İncir çekirdeğini doldurmayacak konularda kocaman kitaplar telif ederler, bunları okuyan insanların akılları karışır.
Mecelle-i Ahkâm-ı Adliyyenin Kavaid-i külliyesinde “Bir işten maksat ne ise hükm ana göredir” yazar. Ameller niyetlere göredir hadîsinden çıkartılmış temel ve evrensel bir kuraldır bu. Söz olarak kısacıktır ama çok derindir.
Gençlerimize az, öz, doğru konuşmayı öğretmeliyiz.
Hak teala insana bir ağız iki kulak vermiştir.
Hadîste “Ya hayır söyle, yahut sus” buyruluyor.
Çok konuşan çok yanılmaya mahkûmdur.
Hem çok konuşuyor, hem de ben hiç yanılmam diyor. Böylesi tedavisi olmayan bir hastalığa yakalanmıştır.
Kişi noksanını bilmek gibi irfan olamaz.
Hz. Ömer, Hz. Ebubekir’i (radiyalluhuanhüma) tenha bir yerde eliyle dilini çekiştirirken görmüş. Allah sana rahmetiyle muamele buyursun, ne yapıyorsun böyle demiş. Sıddiyk hazretleri, başıma ne geldiyse hep dilimden geldi, onun için çekiştiriyorum cevabını vermiş.
Bugün artık yapacak fazla bir şey yok. Söz okları gergin yaylardan fırladı gitti. Geri getirilmeleri mümkün değil. Bari bundan sonra susabilsek.
Ah sükût…
(İkinci yazı)
Müslümanlar Birleşebilir mi
Ehl-i Sünnet mensupları, Haricîler, Mutezile, Râfızîler, Vehhabîler, İsmailîler, Gurabiye, Kadiyanîler, Fazlurrahmancılar ve diğer öteki fırkaların mensupları hepsi birden Kur’an’da birleşsin lafının tatbikî kıymeti yoktur. Çünkü yetmiş iki mezhep Kur’an’ın yorumunda anlaşamıyor, nasıl birleşecekler
Ehl-i Sünnetin içindeki çeşitlilik birbirini tekfir etmez, sapıklıkla suçlamaz. Bu yüzden Ehl-i Sünnet kendi arasında birleşebilir. Kendi arasında, kendi içinde.
Birbirlerini küfürle, dalaletle=sapıklıkla suçlayan fırkaları kırk yıl kaynatsan birleşemezler.
Birleşebilmek için Kur’an’ı, Sünnetin ışığında doğru yorumlamak, Sevâd-ı Âzam dairesi içinde olmak, ana caddede yürümek gerekir.
Kur’an Allah’ın kadim kelamıdır diyen Ehl-i Sünnet ile hayır Kur’an mahluktur diyen Mutezile nasıl birleşecek
Kabirleri düzleyen, kabir ziyaretini yasaklayan, mü’minleri şirk ile suçlayan aşırılarla birleşmek lafta olur ama realitede olmaz.
Bizim imamlarımız ismet sıfatıyla sıfatlı mâsum kimselerdir, nebilerden üstün tarafları vardır diyenlerle dinde birleşme olmaz.
Peki birleşme olmasın da Müslümanlar birbirinin gözlerini oymaya, kanlarını dökmeye, yurtlarını harap etmeye devam mı etsinler
Hayır böyle diyen yok.
Ehl-i Sünnet Müslümanları kendi aralarında birleşsinler, tek bir Ümmet yapısı oluştursunlar, âdil ve râşid bir İmama biat ve itaat etsinler.
Bu birlik kurulduktan sonra fırkalarla ateşkes imzalansın.
Ulema meclisleri kurulsun. İhtilafların giderilmesi, asgarîye indirilmesi için çalışılsın.
Vaktiyle Osmanlı devleti İran Şahı Nâdir Şaha elçi göndermiş, ihtilafların giderilmesi için çalışmalar başlatılmıştı. Bağdad’tan Süveydî-i Bağdadî isminde Sünnî bir âlim, Şiî uleması ile görüşmüş, adı geçen Şah nice aşırılıklara son verilmesini emr eden bir ferman çıkartmıştı. Sonra Nadir Şah öldürülmüş, durum yine bozulmuştu.
Müslümanlar birleşemiyorsa, bari savaşmasınlar, birbirlerini öldürmesinler.
Birbirleriyle asırlar boyunca savaşan Osmanlı devleti ile Şiî İran devleti nihayet bir anlaşma yapmışlar, sınırları tespit etmişler ve bir daha savaşmamışlardı.
Bütün Müslümanlar Kur’an’da birleşsinler lafını, Ehl-i Sünneti kaldırıp yerine cihadsız, Şeriatsız, tesettürsüz, suya sabuna dokunmayan evcil, ılımlı ve light bir İslam getirmek isteyenler sarf ediyor.
Ah önce Ehl-i Sünnet birleşebilse.
Emperyalistler, sömürgeciler, Derin güçler Ehl-i Sünnetin arasına casuslar, ajanlar, provokatörler, fitne fesatçılar soktular, Ümmeti bin parçaya ayırdılar. Birleşememesi için ellerinden geleni yaptılar.
Müslümanlar o hallere düştü ki, mübarek Ramazanlarda içkili mekanlardaki lüks ve israflı iftarlara papazlar, patrikler, monsenyörler, zangoçlar çağrıldı ama on Müslüman cemaat lideri senede bir kere bir araya gelemedi.
Ehl-i Sünnet kendi arasında birleşmezse İslam dünyasında birlik olmaz.
Birlik olmazsa ne olur İslam aleminin bugünkü durumuna bakınız, işte o olur. Irak olur… Suriye olur… Libya olur… Mısır olur… Müslümanlar birbirinin kanını döker, gözünü oyar.
Bırakın kardeşliği, Müslümanlar kendi ardalarındaki kanlı savaşlara bile son veremiyor.
Katoliklik din olarak çöküyor ama birliğini, hiyerarşisini devam ettiriyor. Borneo adasındaki Katolik bir misyoner Papaya bağlıdır, kendi kafasına göre iş yapamaz.
Ehl-i Sünnet birleşse, sonra diğer fırkalarla ateşkes imzalasa hem İslam dünyası, hem bütün cihan kurtulur.
Lakin dindar geçinen birileri birleşmemek konusunda büyük bir inat içindedir.
Ne olacak
Mehdi çıkacak, ahir zaman savaşları olacak, çok kan dökülecek, Ortadoğu ve İslam dünyası allak bullak olacak, ondan sonra…
27.03.2015