Denizli vakası!

Abone Ol

Galatasarayın hemen hemen yeni seçilmiş yönetimi Hamza

Hamzaoğlunun görevine son verdikten sonra, "uzun arayışlardan" sonra

yorumcu-teknik adam karışımı eski hocalarından Mustafa Denizliyi teknik

direktörlük görevine getirdi. Hayırlı olsun!

Peki, kararın arkasındaki gerçekler nelerdir Bunu

açalım. Önce ve de en önce Denizlinin getirilişinin ardındaki gerçek takım

içinde kaybolmuş, darmadağın olmuş disiplin ve otoriteyi yeniden tesis

etmekti.  Ne oyundan çıkan kulübeye

gülücükle geliyor, ne de oyuna giren büyük bir heyecan ve şevkle ifade veriyordu.

Takımın tertibinde artık saçma sapan işlerin yapıldığı açıkça görülüyordu.

Bunların başında da Benfica dönüşü takımın Rizede çift santrforla oynatılışı

geliyordu. Hamza hoca, giderek kaybolmaya başlayan otoritesini yeniden tesis

etmek adına Umut için de "Onu ben tutarım olmazsa" sözünü edince de

ipler koptu. Hep söyledim, hep yazdım, Galatasaray gibi büyük bir firmanın

hocası Hamza olamazdı. En azından sadece Akhisar deneyimi ile...

Devam edelim. Galatasarayda son yönetimler gerçekten de

kulübün ne tarihi, ne de sportif gerçekleriyle bağdaşabilir durumdadır. Şayet

böyle olmasaydı ki, kaç kez yazdım, Hamza hocaya sezon sonunda teşekkür edilir,

plaketi verilir ve kulübün klasına, yarışma düzeyine uygun bir hoca

getirilirdi. Ve de bu hoca mutlaka ama mutlaka yabancı olmalıydı. Neyse, geç

kalınışın bedeli ödenmiştir.

Peki, Mustafa Denizliye ne dersin derseniz... Mustafa

hoca, Fatih hocayla birlikte bu ülkede çok önemli iki yabancının tedrisinden

geçmiş bir teknik adamdır. Biri Sepp Piontekin, diğeri ise Jupp Derwallin

öğrencileridirler. Ancak...

Şimdi bu ancak kelimesini açalım. Terim, hiç bir gün

hocalık apoletini bir kenara bırakıp ekran başında tembelliğe, yani yorumculuğa

geçmemiştir. Takım çalıştırmadığı dönemlerde bile futbol araştırmalarına devam

etmiş binlerce oyuncuyu  bilgisayarına işlemiştir.

Mustafa Deniz ise teknik adamlık yapmadığı günlerde çeşitli televizyonlarda

ekrana dayanmış, oralarda yorumlar yaparak gününü gün etmiştir. Yani vizyon

olarak Terimle Denizli arasında dağlar kadar fark vardır. Çalışkanlık, mesleğe

günde neredeyse 20 saatini vererek yürüyen adam Terimdir. Hatırlanacağı gibi

Denizli, uzun süren Lig TV yorumculuğundan sonra iyi bir ücrete Rizeye gitmiş,

lige dönüldükten sonra da hedeflerini gerçekleştirecek yatırımlara

yanaşılmadığı için oradan ayrılmıştır. Tamam... Tamam da, neden "Ben

buradayım, ey kulüpler" dememiş, hemen bir başka ekrana yorumcu olarak

düşmüştür.  Şimdi de o ekrandan ayrılmış

Galatasaraya sarılmıştır.

Denizli Galatasaraya ne mi verir Ben çok şey

beklemiyorum. Bugünkü Galatasarayda oyunu profili öyle çok işler yapmaya uygun

değildir. Zaten UEFA da kulübün ensesindedir. O halde hayale yatanların bir an

önce kalkmalarını tavsiye ederim. Haa Denizli, Hamza hocaya oranla tabii ki

otorite kuracaktır. Ama çok yakında bazı ünlü isimlerin de Galatasaraydan

ayrılma gibi bir isteklerinin olacağını da bekleyin derim.

Denizli uyanıktır da... Madrid seyahatine katılmayarak,

muhtemel bir farklı yenilgiyi de "Ben yoktum" diyerek savuşturmuş

olacaktır. Terim kadar bu konularda saf değildir Denizli hoca... Hiç unutmam,

Fenerbahçeye ilk geldiğinde, TSYD Kupasının oynanmamasını istemiştir. Ve kupa

o gün bitmiştir. Gerekçe olarak da, "Takımı yeni kurduk. İki ezeli rakibe

farklı yenilirsek, sezonu çıkartamayız" demiştir. En sonunda, ikinci

sezonun tam ortasında Diyarbakır dönüşü, Aziz Yıldırımın kendisine, "hoca

uçaktan çıkınca istifa ettiği açıkla da, ben işine son vermiş olmayayım. Bu

seni daha fazla üzer" uyarısına birebir uyarak istifa etmiştir.

Sizce Özbek başkan ve çok zayıf gibi görünen yönetimi ile

Denizli hoca birlikteliği ne kadar sürer ki Pardon unuttum... Denizli hoca bu

ülkenin en şanslı teknik adamıdır... Bunu da dikkate alın!