'Demokrasi Parodisi' ve Suriye

Abone Ol

Başta yakın çevremiz olmak üzere, Ortadoğu ağırlıklı

İslam dünyası yeni bir seçim dönemine daha girmiş bulunmakta. Buna, elbette

Türkiye de dahil. Afganistan, Irak, Mısır ve Suriye burada kritik seçimlerle ön

plana çıkan ülkelerin başında geliyor.

Bu seçimlerin en temel ortak özelliği; hassas bir

konjonktürde, istikrarsız bir zemin üzerinde ve bölünmüşlük içerisinde

gerçekleştiriliyor olmaları. Bazılarının sonucu ise, şimdiden belli. Yerine

getirilen, sadece formaliteler.

Bu bağlamda sandıklar, şeklen birleştirilmeye çalışılan

milli iradeler ve oylanan atanmış liderlikler için. Bir diğer ifadeyle,

diktatörlüklere meşruiyet zırhı nın giydirildiği, demokrasi oyununun ayrılmaz

kutucukları . Aynen Mısır örneğinde görüldüğü üzere...

Bazılarında ise sandıklar, Pandora nın Kutusu ndan

farksızlar. Seçim meydanları ise, canlı bombalar ve kanlı provokasyonlar

açısından en ideal alanlar. Irak, bunun vazgeçilmez örneklerinden. Nitekim

Şii Asaib Ehl el-Hak grubunun seçimler öncesinde düzenlediği miting sırasında

IŞİD tarafından patlatılan bombalar ve ölen, yaralanan siviller bu bağlamda ne

bir ilk ne de son. 30 Nisan, daha şimdiden yeni bir krizin başlangıcı gibi...

***

Bu seçimlerden biri de Suriye de. 3 Haziran da

gerçekleştirilmesi hedeflenen seçimler, adeta şaka gibi. Ama her şakada

olduğu gibi bunda da bazı gerçeklikler var. Hem de fazlasıyla!

Nasıl mı Öncelikle ülkede güvenlik yok. Halkın önemli

bir kesimi evinden, yurdundan sürülmüş durumda. Ve daha da önemlisi, oyları

kimin sayacağı belli. O zaman, ortada yeni bir oyun var.

Peki, bu oyun ne anlama geliyor Mevcut gelişmelere

baktığımızda Suriye seçimleri ve Esad ın büyük bir ihtimalle adaylığı, her

şeyden önce Cenevre süreciyle başlatılan siyaseten çözüm sürecinin çarpık bir

sonucu olarak karşımıza çıkıyor.

Siyaseten çözüm , Esadlı çözüm noktasına dönüşüyor ve

burada başta ABD olmak üzere, Batı dünyası büyük bir sorumluluk içerisinde.

***

Nitekim Rusya nın inisiyatifinde bir görüntü sunan

Cenevre süreciyle Esad karşısındaki blok kendi içerisinde görüş ayrılıklarına

düşmüş ve hatta alanda dağılmış durumda. Buna karşılık Esad, içeride bir

toparlanma imkanı yakalamış ve muhaliflere karşı alanda inisiyatif elde etmeye

başlamış bulunuyor.

Burada, muhalefetin hedeflerine kısa vadede ulaşamamış

olması, bir süre sonra kendi içerisinde bölünmesi ve hatta zaman zaman

çatışmaya girmesi de Esad a istediği fırsatı fazlasıyla sunmuş durumda. Oysa

bunların hepsi, senaryosunu kendilerinin yazmadıkları bir oyunu oynuyorlar.

Daha da trajikomik olan tarafı, hiçbiri başrolde değil!

Ukrayna-Kırım krizi ile birlikte dikkatlerin daha çok

Karadeniz-Doğu Avrupa hattına yönelmesi; ABD nin İran ile başlattığı yeni

sürecin Suriye üzerinden bir zarar görmesinin istenmemesi; ABD nin Rusya ile

geliştirmeye başladığı yeni süreç ve burada kritik bir yere sahip olan Suriye

noktasında tarafların daha düşük profilli bir politika izlemeye başlamış

olmaları ve Türkiye nin Suriye politikasında yalnızlaştırılmış olması bu açıdan

önemli.

Dolayısıyla, Esad bu son seçimle büyük ölçüde kendi

lehine seyreden süreci kullanmak, içeride ve dışarıda meşruiyet zeminini

kuvvetlendirmek, Suriye de iç savaşta kontrolün kendisine geçtiğini ve alan

hakimiyetini önemli ölçüde sağladığını göstermek istemekte. Bu ise, başlı

başına Cenevre sürecinin kendi içerisinde anlamını yitirmesi ile eşdeğer.

***

Diğer taraftan, bu seçimleri Batı demokrasi parodisi

olarak tanımlıyor. Oysa bu parodiye zemin hazırlayanlar bizzat kendileri. Arzu

edenler, Miles Copeland in Devletler Oyunu kitabına bakabilirler...

Esad ın adaylığı ve sonucu şimdiden belli olan seçimler,

Suriye halkının kaderinin bir kez daha ona teslim edilmesi ve Cenevre sürecinin

ömrünü tamamlaması ile eşdeğer olacaktır. Meşruiyeti olmayan bir seçimden daha

fazlası da zaten beklenemez!

İslam dünyası, oyunun kurallarını kendisi koyamadığı

sürece de, bu parodinin sahnelendiği bir coğrafya olmaya devam edecektir.

Bugüne kadar yaşananlar bunu fazlasıyla teyit etmektedir. Bu oyunu bozmak üzere

sahneye çıkanların da aslında oyunun birer parçası olduğu görülmektedir.

Fakat tüm bunlara rağmen tecahül ü arif   hali devam etmektedir. Amuda kalkmış ruh

hali , aslına dönmedikçe ve misyonuna sahip çıkmadıkça bu böyle devam edeceğe

benzemektedir!