Batılıların kavramlarıyla yaşıyoruz, onlarla düşünüyoruz,
onlarla bir sonuca varmaya çalışıyoruz. Onlar kendi hayat tarzlarını,
düşünüşlerini kavramlarını ekonomik verileriyle insanlığa sunuyorlar.
İnsanlığa, uygarlıklarına, kültürlerine hiçbir değer vermedikleri ortada.
Müslümanlar batılılaşma sürecine girdiklerinden beri
kendi mantıklarıyla, kurumlarıyla ilkeleriyle yaşamıyorlar. Kendilerine sunulan
veya zorla üzerlerine giydirilen giysilerle yaşamaya zorunlu görünüyorlar.
Müslümanlar, kendi düşünüşleriyle yaşamadıkları sürece
huzur bulmayacaklar. Egemenlere güvenerek, onları dost edinerek ve kabullenerek
bir yere varamayacakları kesin. Böyle olmasına karşın bu büyülü dünyadan da
asla vazgeçemiyorlar.
Demokrasi oyununun trajikomik bir biçimde yaşandığı şu
süreçte, hümanist, demokrat ve özgürlükçü Batı nın asıl yüzü şimdi daha iyi
belirginleşti. Demokrasi eyleminde Batı kendi kurgusuna göre bir uygulama
içinde. Bu, çıkarlarıyla orantılı. Eğer çıkarlarına ters düşecekse insanlık
hayrına olabilecekse reddedebiliyor. Her şey Batılıların çıkarlarına odaklı.
Mısır açmazı bunun en somut örneği.
Görünürde krallıklara, despotizme karşı olduğunu ileri
sürerler.
Bir ülkenin yönetiminin veya yöneticilerinin kendi
kurallarına uyma zorunluluğu var. Mısır da yapılan seçimde iktidara gelen
Müslüman Kardeşler e bir yıl bile tahammül edemedi, darbe yaptırdı.
Bu darbe sadece Mısır da değil Batı ruhuna bulanmış
olanların da onlardan farklı olmadıkları ortaya çıktı. Sadece kendileri için
demokrat olduklarını göstermiş oldular.
Batılılar kendi ülkelerinde böyle bir duruma asla fırsat
vermezler. Çünkü sağcısı, solcusu, hıristiyanı, muhafazakârı, sosyal demokratı
aynı ruha sahiptirler. Kim iktidara gelirse gelsin sonuç değişmez. Yeter ki
ekonominin gücünü elinde bulunduranlara zarar gelmesin.
AB yetkililerinden biri Mısır a gidiyor Muhammed Mursi
ile görüşüyor. Kendisinden darbeyi tanımasını, darbeye karşı çıkan
göstericileri meydanlardan çekmesini isteyebiliyor. Siz bu sevdadan vazgeçin,
darbeyi kabullenin deniyor. Abede Dış İşleri Bakanı sivil bir yönetimin başta
olduğunu demokrasiyi inşa ettiğini söyleyebiliyor. Ne gülünç bir durum.
Batılılar kimin terörist olup olmadığına kendileri karar
veriyor. Filistin de İsrail ile uyumlu olabilecek bir Abbas yönetimine muhatap
olarak kabul ediyor. Seçim kazanarak iktidara gelen Hamas ı terörist olarak
ilan edebiliyor. Şimdi Hizbullah terörist listesinde.
Mısır daki darbenin arkasında batılılar, özellikle AB ve
Amerika var. Böyle olunca da dünya kamuoyunun gözlerinin içine baka baka bir
darbe yaptırtıyor veya göz yumuyor. Zaten kuklalar, ipleri oynatılmadıkça
hareket edemezler. Mısır darbesinin önemli aktörlerinden Muhammed Baradey,
süreci hazırlayanların başında geliyor. Mısır halkından hiçbir desteği
olmamasına karşın yönetimin en önemli aktörü hâline gelebiliyor.
Batılılar Mısır da yapılana Darbe demiyorlar,
diyemiyorlar. Bu çok yüzlülük de onlara özgü. Ellerinde çok güçlü bir medya ağı
bulunuyor. Kitleleri istedikleri gibi de yönlendirebiliyor.
Bütün bunlar batılıların sahip olduğu düşünceyi bilmemize
ve anlamamıza yeterli.
Müslümanların bundan böyle kendi ilkelerine, özlerine
dönme zorunluluğu var.
Çünkü kendilerine çok sadık olanları bile bir anda ortada
bırakabiliyorlar. Türkiye nin içine düştüğü durum ortada. Suriye bataklığına
sürüklenirken başına bir sürü belâ açılıyor. Bir taraftan el-Kaide açmazı, bir
taraftan Selefiler, PYD, Sekülerler ve tabii en büyük belâ Beşar Esat. Olan
Müslümanlara oluyor, İslâm uygarlığına ait eserlere oluyor.
Müslümanlar aşağılık duygusundan nasıl kurtulacaklar ona bakılmalı.
Yeniden bir diriliş hamlesinin başlatılmasından başka seçenekleri yok.
Müslümanların birliğinin ve yeniden güç olduklarının farkına varmalarının
sağlanması.