Demokrasi cihadı ve Müslümanlar

Abone Ol

Müslümanlar ciddî anlamda kavram kargaşası kurbanıdırlar. Kendilerine ait olmayan bir dünyaya ait kavramlarla hayata bakıyorlar. Bugünün temel sorunlarından biridir bu. İster istemez bu yabancılık bir kaos oluşturuyor. Karmaşadan ötürü ne yaptıklarının bilincinde değildirler. Müslümanların birbirine düşmeleri, savaşmaları, önü alınamaz bir uçuruma sürüklenmelerinin asıl nedeni: Karmaşa.

Müslüman aydınların da en temel sorunu budur. Bir inanmışlık duygusu içindedirler. İçinde bulundukları despotik ortamdan kurtulalım da varacağımız sonuç ne olursa olsun önemli değildir duygusu baskınlaşıyor.

Demokrasi adına verilen özgürlük mücadelesi de bunların en başında geliyor. Müslümanların temel sorunu bu mudur Buysa o zaman Allah’ın kitabı Sevgili Efendimizin sünneti ve sunulan hayat anlayışı nedir, hangi anlama geliyor. Koskoca bir düşünce ve kültür birikiminin ne anlamı var gibi saçma bir soru akla gelebilir.

Bu karmaşada Müslümanlar kendilerine ait yolu bulabilirler mi

Müslümanlar kendilerine ait özgünlüklerini bir yana bırakarak Batı düşüncesinin kavramlarıyla kendilerine yol bulmaya ve bir hayat yaşamaya yöneldiler. İster istemez o hayat anlayışını bütün kurumlarıyla yaşama tercihine yöneldiler. Bu da onları tam bir karmaşanın içine itmiş bulunuyor.

Cihad, Müslümanların yaşama biçimlerinde hayatın bütününü kuşatan bir olgu. Büyük ibadetlerden. Kur’an’da namazdan çok cihad ayeti bulunuyor. Cihad, bireyin nefsinden başlayarak bütün müslüman toplumların mücadelesini ilgilendiriyor. Cihat, sadece müslüman olmayanlarla savaş değildir. İslâm’a ve Müslümanlara karşı savaşıldığında Müslümanların kendilerini koruma ve savunma hakkı var. Sevgili efendimizin en önemli vurgusu büyük cihadın insanın kendi nefsiyle olan mücadelesidir. İslâm yeryüzünde büyük bir hızla yayılınca İslâm karşıtları Müslümanlara saldırmaya başladılar. Haçlı seferleri Batı’nın yüzyıllardır top yekün süren bir savaşıdır. Doğal olarak Müslümanlar kendilerini korumak durumundadırlar.

Allah, insanlara seçme özgürlüğü veriyor. Cennet de cehennem de insanların tercihi. İnanmış insana verilen görev bu anlamda tebliğdir, yol göstermedir. Zorla silahla değil, tebliğle. Müslümanların Balkanlar’daki başarısının temelinde bu vardır. Balkanların manevi erenlerin gönül fetihleri savaşlardan çok daha etkili oldu. Bunun en somut örneği Müslümanlar anlatarak ve yaşayarak örnek oldular. İnsanlığı bu çok etkilediğinden İslâm karşıtı toplumlar İslâm ile savaşma yolunu tercih ettiler.

Yazımızın başlığı olan “Demokrasi cihadı” bugünün karmaşasının en belirgin göstergelerinden biri. Müslümanlar, batılalar adına, batılılar için batılıların hayat anlayışını ve düzenini kendilerine uyarlama savaşını veriyorlar. Birbirleriyle vuruşmaları, öldürmeleri, kırımları kendi değerleri için değil maalesef batıllar içindir. Suriye örneğini verirsek, Suriye’ye demokrasi ve özgürlük Müslümanlar adına mı elde edilecek, yoksa batılıların öngördüğü yeni bir düzenlemeye mi geçilecek Beşar Esat gidince oranın düzenine Müslümanlar mı hâkim olacak, yoksa başkaları adına yeni rol sahipleri mi gelecek Bunun hesabı yapılmıyor ne yazık ki. Batılılar kendilerinin aleyhine olabilecek hiçbir şeye asla izin vermezler. Özellikle kendilerinin bir uzantısı olan İsrail’i zorda bırakacak hiçbir davranışı olumlamazlar. Oysa bunun farkında bile değildir Müslümanlar. İçinde bulundukları en büyük karmaşalardan biri de budur. Ciddî ciddî iman derecinde bir bağlanmışlık var. İslâm’ın demokrasiye nasıl uygun olduğu çırpınışına düşüyorlar. Böyle olunca sanki demokrasi gelince İslâm’ın hükümleri uygulanacakmış. İslâm söz konusu olunca Haçlı Batı emperyalizminin nevri dönüyor. Müslümanları kendilerine benzetmedikçe ve hatta tam kendileri gibi oluşturmadıkça rahat etmezler. Müslümanların gelişmesi ve büyümesi onları tedirgin eder. Büyümedikçe ve etkisiz oldukları sürece onlar için bir tehlike olmazlar.

Müslümanlar bu sorunu çözmedikçe sağlıklı bir düzleme geçemezler.