CHP Lideri Kılıçdaroğlu Başbakan Erdoğan’ın ardından Almanya’ya giderek Avrupa’daki Türklerden Cumhurbaşkanı adaylarına oy vermelerini istedi. Elbette gidecek ve oy isteyecek. Buraya kadar olan bölüme bir itirazımız olamaz. Her siyasi partinin seçmenlerden oy istemesi kadar doğal bir şey olamaz. Kılıçdaroğlu, Essen konuşmasında sadece oy istemekle kalmamış, bazı sözler de vermiş. Bu da siyaseten doğaldır. Siyasi partiler ister hazırlanmış bir program şeklinde millete neler yapacağını sunarlar ya da program haline getirilmemiş olsa bile bazı vaatlerde bulunur sözler verirler. Verilen sözlere milletin itibar etmesi için öncelikli olarak sözü verenlere güvenilmesi gerekir. Güven ise ya partilerin liderlerine kişisel olarak duyulur ya da geçmişten bugüne gelen partilerin toplumda oluşturdukları kabulle ilgilidir. Ülkemizde toplumun partilere güven ya da güvensizliğini genellikle liderler oluşturur. Bu bakımdan patiler genellikle lider partisi konumundadır.
Bu tespitin ardından Kılıçdaroğlu’nun Essen konuşmasından bir gazetemizin başlığa taşıdığı, “Darbe yasalarını alaşağı edeceğiz” sözleri üzerinde durmak istiyorum. Öncelikli olarak “CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun toplumun tümü olmasa bile çoğunluğunun güvenini kazandığını söylemek mümkün müdür ” sorusunun cevabının araştırılması gerekir. CHP’nin eski bir parti oluşu sebebiyle bu parti hakkında toplumun büyük bir bölümünün belli bir kanaati vardır ve bu kanaat çoğunluk itibariyle olumlu olmadığı için de milletin oyları ile CHP iktidar olmamaktadır. Kılıçdaroğlu’nun CHP Genel Başkanı oluşundan bu yana toplumdaki CHP algısının müspet yönde değiştiğini de söylemek mümkün değildir. Meseleye bu açıdan baktığımızda Kılıçdaroğlu’nun, iktidara geldiklerinde darbe yasalarını alaşağı edeceklerini söylemesinin inandırıcılığı olabilir mi Kılıçdaroğlu gerçekten iktidar olduklarında darbe yasalarını değiştireceklerini söylerken samimi olabilir, olması da gerekir. Ama, iki yılı aşkın yeni bir anayasa hazırlamak için komisyon oluşturulduğu halde yeni bir anayasa hazırlamak mümkün olmadığı gibi, üzerinde anlaşmaya varılmış maddelerin milletin oyuna sunulması teklifine de CHP hem lider olarak hem de parti olarak karşı çıkmıştır. Yani, tamamı olmasa bile Meclis’te temsil edilen partilerin üzerinde anlaştıkları maddelerin kabulü konusunda dahi destek vermemiş bir CHP’nin iktidar olduğunda darbe yasalarını değiştireceği yönündeki vaatler inandırıcı olabilir m Çünkü darbelerin topluma biçtiği sistemin esasını anayasalar oluşturur. Bu bakımdan öncelikli olarak sivil bir anayasa hazırlanması gerekir. Bunun için de ille de iktidar olmaya gerek yoktur. Çünkü sivil bir anayasa hazırlama işi sadece iktidarların değil, tüm partilerin görevidir. Eğer, demokrasi bu ülkede tüm kuralları ile işleyecekse bunun yolu sivil bir anayasadan geçiyor. Darbe anayasalarından değil. Kısacası darbe yasalarının tümden iptali için önce anayasanın değişmesi, diğer yasaların da ona göre yeniden düzenlenmesi gerekir.
Kaldı ki 1960, 12 Eylül 1980 darbesi ve 28 Şubat darbe girişimine en azından karşı çıkmayarak destek vermiş bir partinin bugün darbe yasalarını alaşağı edecekleri yönündeki açıklamalarına toplumun neye dayanarak inanacağını bilemiyorum. Kısacası, darbe yasalarını alaşağı edeceğiz sözleri ile CHP’nin darbe karşıtı çevrelerden yeni oy alması en azından şimdilik mümkün görünmüyor. Ayrıca dayandığı tabanın en azından bir bölümünün darbeci bir yaklaşıma sahip olduğu düşünülürse Kılıçdaroğlu’nun darbe yasalarını değiştirecekleri vaadi ile oy istemesi CHP’nin oylarını artırmaz aksine azaltır. Bu bakımdan CHP’nin toplumun tümünü kucaklayıcı bir yaklaşımı benimsemesi ve bu yöndeki değişimin samimiyetine toplumu inandırması gerekiyor. Aksi halde sivil bir anayasa yapılmasını toplum CHP’den değil, hep darbelere maruz kalmış kesimleri temsil eden partilerden beklemeye devam edecektir.