Darbe utancını yaşamak

Abone Ol

Önceki gece tarihi bir travmayı sıcağı sıcağına yaşadık.

Genç neslin tanımadığı, çok utanç verici darbe duvarları arasında bulduk milletçe kendimizi.

Önce gerilim, irkilme, ağır sendrom had safhaya ulaştı. Geçmiş darbelerden biliyorduk ki, halk hemen teslim olurdu.

Ama bu kez öyle olmadı.

Okunan salalarla tıpkı Kıbrıs Harekâtında olduğu gibi milli birlik sağlandı halk arabalarına atladı, siren seslerine alkışlar ve tekbirler eşlik etti.

Silah seslerini susturmaya gitti tekbirler ve alkışlar. Medya da teslim olmadı bu kez, her düşünceden halk da, siyasi partiler, sosyal örgütler yüreklerini cesurca siper ettiler.

Başlarında patlayan bombalara ve üzerlerine açılan ateşlere karşın.

Korkunçtu tablo, çok vahimdi.

İç savaşın eşiğinden döndük.

Bir yanda asker çocuklarımız bir yanda öfkeli sivil halk ve krizi olağanüstü terbiyeli gayretleri ile iyi yöneten güvenlik güçlerimiz, polisimiz; olası bir faciayı en hafif hasarla atlatmamıza yardım ettiler.

Darbenin light oluşu, biraz korkuları, endişeleri giderdi, çünkü emir komuta dışında gelişmiş lokal bir hareketti; siyasi iktidarın ve muhalefetin, komuta kademesinin birbiriyle kenetlenişi ile halkın tankların üzerine çıkıp demokrasi için canını ortaya koyma kararlılığı ile uçurumun kenarından döndük.

Devleti ele geçirme emelleri olan kanlı örgütün gerçek yüzü hepimizin yüreğini ağzına getirdi. Şimdiye kadar olan darbelerde belki sonraları yapılan yargılamalarda çok idamlar oldu ama bir darbe girişiminde ilk kez halkın üzerine düşman askeri gibi ateş açıldı. Boğaziçi köprüsünde masum halkımızdan ölenler oldu.

Çengelköy gibi İstanbul’un en sakin yerinde, Kuleli Askeri Lisesi’nden bazı öğrencilerin karıştığı çatışmalar çıktı, karakol basıldı, rehin alma olayları yaşandı ve bir gazeteci başından vurularak öldürüldü. Ankara’ da Meclise ve polislerin üzerine bombalar atıldı, onlarca polis şehit edildi. Dahası Genelkurmay’da üst düzey komutanlar esir edildi, asker askeri vurdu, kardeş kardeşi katletti.

İşte bu çok acı bir gelişme idi. Daha darbenin ilk saatlerinde şehid sayısı 170’e dayandı. Başkasının ölüsüne acımak kolaydır.

Ateş düştüğü yeri yakmakta.

O gencecik çocukların iki elleri yanlarında cenazeleri; haneleri, anneleri, aileleri, toplumu kahretti.

Allah bir daha böyle acılar yaşatmasın.

Yine de sokağa çıkan halk ile asker ve polisin çatışması daha büyük acıların frenlenmesi sanırım Diyanet İşleri Başkanlığı’nın düzenlediği dua eylemi ile o salalarla birlikte halktan dua istenmesiyle gerçekleşti.

Daha fazla ölü ve yaralıyı, daha fazla acıyı bu ülkenin, bu toplumun yüreği asla kaldıramaz.

Dualara devam etmeliyiz.

Daha feci sahnelerin yaşanmaması için bir an önce dirlik ve düzenin sağlanması için mili birlik ve beraberliğin tesisi, huzur iklimlerinde buluşulabilmesi için.

Üçüncü dünya ülkelerinin fotoğrafları gibi kaos, asker ve milletin çatışması ya da polisle askerin birbirini vurması ya da daha gerçek darbelerle Türkiye’nin yaralanmasını içte ve dışta iştahla bekleyen o kadar çok yarasa var ki.

Rahman fırsat vermesin.

Kardeşliğimiz yara almasın.

Ülkemiz huzur diyarı olsun.