Darbe Sonrası Hükümet’e Düşen Görev

Abone Ol

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM;

15 Temmuz’da “iç çatışma”yla sonuçlanabilecek tehlikeli bir darbe girişimi atlattık. Allah’a hamdolsun! Kalkışma sırasında, bütün siyasi partilerimiz ve Aziz Milletimiz, ülkesine sahip çıkan muazzam bir kenetlenme örneği gösterdi.

Darbe girişimi pek çok gerçeğin ortaya çıkmasına yol açtı. Ülkemizi kast etmek isteyenlere karşı milletimiz şahlandı; kendilerine emanet edilen değerlerine sahip çıktı.

Geçirdiğimiz acı tecrübeleri dikkate alarak geleceğe yürüme zamanıdır. Dost ve müttefik olarak gördüğümüz Batılı ülkeler darbecilerin yanında yer almış, ülkemizin karışması için pusuda beklemişlerdir.

Önümüzde, darbe girişimi sırasında oluşan yaraların sarılması; terör belası; Suriye konusu; emperyalizmin Türkiye ve İran’ı karşı karşıya getirme planları gibi çözülmeyi bekleyen önemli problemlerimiz var.

Ülkemizi parçalamayı amaçlayan kalkışmayı nasıl püskürtmüşsek; önümüzdeki problemleri de aynı yöntemle çözeceğiz. Oluşan birlik ve beraberliğin muhafazasına ihtiyaç var. Bu kenetlenme aynen TBMM’ne yansımalıdır. Çünkü milli iradenin tecelli mekânı Meclis’tir. Bir daha Meclis’in kavgaya, gerilime, kutuplaştırıcı konuşmalara, hakaret ve müstehcenliğe teslim olduğunu görmek istemiyoruz. Lütfen, kimse huzur ve barışımızı bozacak söylemler içine girmesin! Bu, fedakâr milletimize saygının da bir gereğidir.

Türkiye’yle ilgili kararları bu ülkede yaşayan insanlar vermelidir. Hiçbir emperyalist ülke Türkiye’nin işlerine burnunu sokmamalı; Türkiye de buna kesinlikle fırsat vermemelidir. Yabancıların taşeronluğunu yapanların ülkeyi hangi noktaya sürüklediklerini hep birlikte görmedik mi?

İŞLEYİŞ TABİİ OLMALI

KURALLAR çiğnenirse tabii işleyiş bozulur. Darbeler bunun en belirgin örneğidir.  Sağlıklı işleyen bir sistemde kişi ve kurumların görev ve yetkileri nettir. Kurumlar devleti birlikte yönetmeyi öğrenmelidir.

Başkanlık sistemine geçilmeden Cumhurbaşkanı kişisel yorumlarla “başkan” gibi davranamaz. O zaman başbakanlık da ne oluyor? Devlette güdümlü kurum olmaz.  İcraatın yetki ve sorumluluğu hükümete aittir. Bir kurum iki başlılığı kaldırmaz.

Cumhurbaşkanının siyasi partilerle kavgaya tutuşması iç barışı bozar; güvenliğimizi zedeler. Bırakalım, siyasi mücadeleyi siyasi partiler yapsın! Cumhurbaşkanı da devletin bekası, halkın huzur ve barışını sağlamak için, siyasi partiler ve devletin kurumlarını uyum içinde çalıştırsın. Kalkışma sırasında oluşan bütünlüğü bozdurmasın! Bu, diğerlerinden daha da önemlidir.

Haksızlık vicdanları kanatır. Toplumsal dengeyi bozar. Devlete adalet yakışır; devlet yöneticilerine de adil davranmak. Siyasi partiler devlet imkânlarından âdil şekilde faydalanmalıdır. Bir parti devlet imkânlarından en üst düzeyde faydalanır, savururcasına harcama yaparken; diğerine zırnık gösterilmezse, bu haksızlığın darbeden ne farkı vardır? “Ben yapıyorum oluyor” derseniz, âdil olmayan bu durumun faturasını karşılaştığımız felaketler olarak ödersiniz. Haksızlık yaparak adalet sağlanabilir mi?

Problemlerin çözüm adresi Meclis’tir. Orası kavga yeri değil; milletin problemlerini çözme mekânıdır. Milli menfaatlerin korunmasında yarış edilecek yerdir. Terörün her gün can almaya devam ettiği, düşmanlarımızın pusuda beklediği bir dönemde Meclis fonksiyonunu yerine getirmelidir.

HAKİKATI GİZLEMEYİN!

SENELERDEN beri, Milli Görüş’ün temsilcisi Saadet Partisi’nin mesajları gizlendi. Hakikatin duyurulmaması başımıza büyük felaketler çıkardı. Çünkü hakkın olmadığı yeri batıl istila ederdi; etti de.

Saadet Partisi’nin baştan beri gösterdiği çözüm önerilerine bakın! Sağlam bir duruşları var. Sundukları çözümlerde hep haklı çıkıyorlar. Terör, Suriye, darbe, Türkiye’yi İran’la karşı karşıya getirme tuzakları… Hepsinde haklı çıkmadılar mı? Hatta muhterem Kamalak, uyarıları gerçek oldukça kaç kere söylemiştir: “Keşke bu konuda haklı çıkmasaydık!”

Saadet Partisi 30 Temmuz’daki İl Başkanları Toplantısı’nda geçmişi ve bugünüyle darbe girişimini ele aldı. Bundan sonra alınacak tedbirleri görüştü. Olaylar, genellikle yalnız fotografın bir karesine bakılarak FETÖ terör örgütü üzerinden konuşuluyordu. Fakat, darbeyi planlayan, o grubu kullanan, azmettiren, güç ve destek veren ABD, ya teğet geçiliyor; ya da önemsenmiyordu. Saadet Partisi fotoğrafın tamamını gördü. Hem kuklayı, maşayı, işbirlikçiyi, taşeronu; hem de planlayıcı ve azmettiriciyi.

Saadet Partisi’nin toplantısında, darbeden sonra uygulanması gereken çözüm planı maddeler halinde belirlendi. Problemlerin reçetesi olan “Çözüm Paketi”ni bir heyetle TBMM Başkanı İsmail Kahraman’a sundu. Özellikle acilen “Milli İstişare Toplantısı” yapılması önerisi çok önemliydi.

Darbe günü genel başkanlarıyla birlikte “Darbeye hayır!”; “Çözümün adresi Meclis’tir” mesajı vermek için bombalar eşliğinde Meclis’e yürüyen Saadet Partisi’nin bu onurlu duruşu dikkate alınmalıdır. Sayın Başbakan’ın doğal ve samimi sözlerini takip ediyorum. Ondan beklenen, sözlerini icraata dönüştürmesidir.