Darası daha ağırlar birbirlerini ağırlar Son durağı: Takdirci başılık

Abone Ol

Devlet Bahçeli’nin plan, program ve hayallerinin vücut bulmasına, “İmralı’ya giderim” iddialı demeçleriyle destek veren ve partisinden çıkabilecek itirazları engelleyen Sayın Bülent Arınç yine bir paylaşımı ile gündemde yer bulmakta gecikmemiştir.

Bülent Arınç ve Papa kelimeleriyle geçmiş tarandığında, aktüel Papa’nın seleflerinden birinin 2006 yılındaki ziyareti dolayısıyla, “Papa’ya yönelik yapılan protestolara üzüldüğünü dile getiren Arınç” haberlerinin, “Parlamentoyu ziyaret ederse kendileriyle görüşmekten mutlu olacağım” istek cümleleriyle devam ettiğini okuyanlar, acaba o üzüntü hâlâ sürdüğünden midir, son Papa ziyaretini konu etmemesi, sorusunu da akılarına düşürdüler.

Gündeme, dış güç “Papa”yı görmeden, iç güç ve ittifakçı MHP üzerinden oturan Sayın Arınç’ın bahis mevzuu edeceğimiz övgü vezinli paylaşımından ilgileneceğimiz kısmı alacağız; isteyenlere sosyal medya ekranlarında tamamı bulunmaktadır.

“Ankara milletvekili dostum Yaşar Yıldırım’ın da bir konuşmasını dinledim. O da Sayın Bahçeli’yi ‘TBMM’de özgül ağırlığı olan tek kişi’ olarak tanımlamıştır. Bu tanım doğrudur. Bu takdirde Türk siyasi literatürüne ‘özgül ağırlık’ kavramını kazandırmış biri olarak ben …..”

İki paragraflık paylaşımının ikinci paragrafının üst kısmı Sayın Arınç’ın “Ben” vurgusuna kadar böyle.

“Dostum” kelimesiyle bir MHP milletvekiline yakınlık kurması Sayın Arınç’ın, AKP yöneticilerinin Amerika’yı dolaşan üslubudur kanaatini sağlarken, hem hücum hem de savunmanın kurulduğu “özgül ağırlık” alanındadır tüm dikkatler.

MHP milletvekilinin, TBMM’de özgül ağırlığı olan tek kişi Sayın Bahçeli’dir ifadesi bir meydan okuma sayıldığında, Sayın Arınç’ın “Bu tanım doğrudur” tasdikiyle durduğu yer, partisinin karşısındadır ve hücumunu buradan yapmıştır.

“Türk siyasi literatürüne ‘özgül ağırlık’ kavramını kazandıran biri olarak ben…”

Bu yarı cümle ile savunmasını güçlendiren Sayın Arınç, başka birinin başka bir cümle kazandıramadığı teziyle hücumunun son topunu ateşlemiştir; fakat biz, AKP içi meselelerde eğlenecek değiliz.

Fen bilim kavramı olan ve birim hacmin ağırlığı diye tarif edilen özgül ağırlığın, Türk siyasi literatüründe kullanılması, bir kazanım mıdır, sorusuna “Evet” diyeceklerin gerekçeleri ne olacaktır?

Hayat ucuzladı, enflasyon oranları düştü, diploma almak kolaylaştı, nüfusumuz arttı, turizm otelleri katlandı, vergi gelirleri kanatlandı gibi haberler mi ileri sürülecektir?

“Türk siyasi literatürüne ‘özgül ağırlık’ kavramını kazandıran biri olarak ben…” iddiasıyla kendine mersiye yazan Sayın Arınç’a, siyasi hayatınızı bir bu kavramla mı özetleyeceksiniz sorusu az gelir. Çünkü o, Sayın Bahçeli’nin “Kurucu Önder” kazanımlı politikasından da pay sahibidir.

MÜTEŞEBBİS MUADİLİNİ BULDUĞUNDA

“PKK’nın kurucu önderliğinin mesajları makul, müspet, muteber ve muayyendir.”

Devlet Bahçeli, partisince düzenlenen bir toplantıda söylemiş bu cümleyi.

Devlet’in kayıtlarına “Çocuk ve kadın katili” sıfatıyla kayıtlı Apo’yu “Kurucu Önder” olarak düzenleyen Sayın Bahçeli’nin PKK’yı, hâlâ bilinen harf grubuyla ifade etmesinin, seslendirdiği ve AKP’yi de yanına çektiği yeni şekil politikasına ısmarlama gibi oturmadığı ve fakat konfeksiyon tipine razı hali oluşturduğu ilk kelimelerden anlaşılmaktadır.

Sayın Bahçeli neden “M” harfini tercih etmiştir ve neden canlılığı tartışılan söylemlerini kullanmıştır o kelimelerin?

Cevabı, nutuk yazıcıların işgüzarlığının ötesinde arayacağız. Zira siparişe uyulduğuna inanıyoruz.

Ilımlı anlamlı makul, olumlu anlamlı müspet, saygın/itibarlı anlamlı muteber, belirlenmiş/sınırlanmış anlamlı muayyen kelimeleriyle günün tarihine Türkiye’mizin geldiği hali kayıt ettirmesi Sayın Bahçeli’nin, yeterli değildir ve daha çok sözlük çalışması yapılmalıydı.

Sayın Bahçeli’ye yardımcı olmak arzusuyla sözlüklerde yaptığımız gezintiyi okuyucularımızın takdirlerine bırakıyoruz.

“…Mesajlar mütevazı(alçak gönüllü), mücehhez(donanmış), mütenasip(orantılı), ve münasiptir(uygun).

Mugalata(yanıltmaca) ve muamma(bilmece) ihtiva etmezken, müstamel(kullanılmış) de değildir, muğlak(karışık) da sayılmaz.

Bir Bozkurt olarak müsekkin(uyuşmuş) ve müstacel(aceleci) olduğunu da biz biliyoruz.”

BEN VARDIR BENLER İÇİNDE

“Necip Fazıl Kısakürek, Boğaziçi vapurunda, elindeki kâğıda birçok “B”ler çizerek bir dostuna anlatıyordu:

- Harflerin en güzeli, en büyüğü, en mânalısı “B”dir. A’dan Z’ye kadar bütün alfabeyi tetkik ediniz, en üstün harf B’yi bulursunuz!.. Anlatayım: İşte rakamların en büyüğü olan “Bir”!.. Evet, bir adetlerin en büyüğüdür: Allah birdir!.. Ve “Bir” rakamı “B” ile başlar!.. “Beyker”: Tepeden tırnağa insanı veresiye giydiren yegâne mağaza, “B” ile başamakta!.. “Bedava”: Yemeklerin en tatlısı… Bunun da ilk harfi “B”!.. “Bey” yahut “Birli” iskambil kâğıtlarının en büyüğüdür. O da “B” ile başlıyor!.. “Beylerbeyi”: Benim doğduğum, büyüdüğüm, oturduğum yer. Bakınız: “B” ile başlamıyor mu?.. Ve nihayet şair, mütefekkir, profesör Necip Fazıl Kısakürek, yani “Ben”!.. İşte bunun da ilk harfi “B”…

Elindeki kâğıda kocaman bir “BEN” yazdıktan sonra karşısındaki gence sordu:

- Artık bu sonuncu misalden, “Ben”den sonra da “B”nin büyüklüğünde şüpheniz kaldı mı?..

HAMİŞ: Bu mizahi anlatımı 1941 yılında yayımlanmış bir dergiden aldık. ‘’Ben’’in, merhum üstat Necip Fazıl ağzından anlatılması, adı B ile başlayan bir politikacının ‘’Ben’’ demesiyle alakalı değildir. Okuyucularımız bu noktaya azami dikkat etmeliler!

BÜYÜMENİN NEGATİF OLMAYANI MI VAR?

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Cevdet Yılmaz etiketli iki bildiri dolaşmakta, yoruma açık sosyal medya paylaşımlarında.

Sayın Cevdet Yılmaz’ın kamuoyuna duyurduğu bilgiler, ülkemizin ekonomik durumunu yansıtmaktadır.

“Asgari ücretimiz diğer ülkelerden daha yüksek artmıştır!”

Hükümetin bu ekonomik tespitini, diğer ülkelerin, maalesef yüksek artıramadık, beyanlarına dayandırmasına Sayın Cevdet Yılmaz’ın, takılıp kalan insanlarımız var.

Diğer ülkeler, hangi ülkelerdir ve dünya ülkeleri mi sayılmaktalar diye soran ve fakat sıfatı ekonomist olmayan insanlarımızdır onlar.

“Tarım sektöründe %12,7 negatif büyüme gerçekleştirdik!”

Sayın Cevdet Yılmaz’ın tartışılan ikinci bilgi paylaşımı da bu cümledir.

Büyümenin virgülden sonraki hanesinin hassasiyetle hesaplanması göz ardı edilerek, negatif kelimesi üzerinden muhalifliğini ilan edenlerin hiç biri bu konuları Sayın Cevdet Yılmaz’ın bildiği oranda, hacimde, miktarda bilmezler. Yoksa ona alternatif olurlardı.

Sayın Cevdet Yılmaz’ın bilmesi, özel bir bilmedir. Bugünün insanlarına bu durumu ancak geçtiğimiz asrın bir TV programından bir örnekle açıklayabiliriz.

O zamanların TRT televizyonunda seçkin sanatçıların sunduğu ve sanatlarını icra ettikleri eğlence programları vardı; insanların eğlenecek hali vardı, gülmeyi beceriyorlardı.(Bu bilgiler, bu asrın çocukları içindir, lakin hafıza tazelemek isteyenlerce de kullanılmasında bir mahzur yoktur.)

Fecri Ebcioğlu’nun takdim ettiği ve şarkılarıyla renklendirdiği programın komedyenleri ise “Ateş Böcekleri” namıyla maruf Ercan ve Yalçın ikilisi.

Biri yaşlı ve yürümekte zorlanan bir anne rolünde iken, diğeri annesine düşkün ve bakmakla yükümlü evlat titizliğinde.

Fecri Ebcioğlu yollarına çıkar ve annesini yürüyüşe çıkarmış evladı kutlar. Fakat evlat annesinin yaşlılığından rahatsız. Bakımının verimli olmamasını bulunduğu yaşa bağlar.

Fecri Ebcioğlu durumu anlamış mütehassıs tavrıyla çaresini söyler evlada.

“Sen anneni evlendir azizim. Hiçbir şeyi kalmaz!”

Evlat şaşkın, bu akla itiraz ediyor: Ne diyorsun Fecri abi? Bu yaşta, bu haliyle mi?

Skeçin final sahnesi gelir o an. O yıl herkesin diline pelesenk olmuştur kadıncağızın verdiği o cevap.

Bastonunu inanılmaz bir hızla ve güçle evladının üzerine indirir anne rolünü üstlenmiş komedyenimiz .

“Sen sus! Fecri abinden daha iyi mi bileceksin?”

Günümüzde o sanatçılar yok. Belki de gülme ihtiyacımız olmadığından yok. Halbuki o sanatçıların torunları böyle bir skeç oynasalardı dizi manyağı yapılmış bir TV kanalında, hiç kimse Sayın Cevdet Yılmaz bilgilerine karşı duramazdı. Çünkü duyacakları ilk söz, “Sen sus! Fecri abinden (yahut kim ise) daha iyi mi bileceksin?”

Ee! Mizahımız da artık bit pazarından.