D-8 “mutlaka” hedefine ulaşmalı

Abone Ol

        Bismillâhirrahmanirrahîm!

     İSLÂM dünyası, kendi sorununa karşı niçin bu kadar ilgisiz kalıyor, dersiniz? İki asırdır İslâm ülkelerinde acı ve kan durmadı. Gazze Savaşı’yla birlikte tarif edilemez acılar yaşıyoruz. Gazzeli kardeşlerimiz bütün yalnız bırakılmışlıklarına rağmen İsrail’i savaş meydanında perişan etti. Onurlu bir duruş ortaya koydu. ABD, işgalden bu yana katil İsrail’in en büyük destekçisiydi. Amerika sınırsız silâh verdi; İsrail, Gazze’yi vurdu. Bu zulme, Filistinlilerin kardeşleri olan bizler nasıl sessiz kalabiliriz?

     Trump yönetimindeki ABD, her gün İslâm dünyasına tehditler yağdırıyor. Önüne geleni çarpıyor; arkasına geleni tepiyor. Müslümanların kutsal topraklarını emlâk arsası sanıyor. Gazzelileri başka ülkelere sürgün etmek; Gazze şeridini turizme açmak istiyor. Böylesine hukuksuzluğu kendilerini medenî(!) sanan bir devlet nasıl yapabilir? Baskıyla İslâm topraklarına el koyma girişimi Müslümanları “yok” saymaktır. Var olduğumuzu göstermek zorundayız.

     Filistinlilerin, itibarını iki paralık ettiği Netanyahu’nun küstahlığına bakar mısınız? “Trump ile yakın çalışıp Ortadoğu haritasını yeniden çizeceğiz” diyor. İslâm dünyasını babasının malı sanıyor. Babanızın malını bile bu derece fütursuzca kullanamazsınız!

     Siyonist ve sömürgecilere, İslâm topraklarının “satılık” ve “sahipsiz” olmadığını göstermeliyiz. Basit bir mahalle kavgasında bile, dayak yiyen taraf, arkadaşlarını çağırır, zulmedene haddini bildirir. Bugün mazlum ve mağdurlar bizi çağırıyor. Haysiyetimizi korumak için bir araya gelip güç oluşturmaya ne zaman akledeceğiz? D-8’i hedefine ulaştırma zamanı daha gelmedi mi? 

                                                     AVRUPA PANİKTE

     İSLÂM dünyasının bu derece zor durumda olmasına karşılık Siyonist ve sömürgeci güçler de dünyada hızla itibar kaybediyor. Kassam Tugayları, İsrail ve Batı’nın “barışçı” olamayacağını açığa çıkardı. Bir ülkenin silâh ve bombalama gücü çok yüksek olsa da, asker araziye girmedikçe sonuç alınamıyor. Bunu Gazze Savaşı’nda yakından gördük. Askerin arazideki görevinin önemi iyice anlaşıldı.

     Bugüne dek Amerika, Avrupa’nın güvenliği için bir paratoner görevi üstleniyordu. Trump yeni dönemde, “Avrupa’nın güvenliğini sağlayamayacaklarını” açıkladı. Avrupa, güvenliği konusunda telâşa kapıldı. Gerçekte güvenlik sorunu Avrupa’nın son 10 senedir gündemindeydi. Ukrayna-Rusya çatışmasında, Trump’ın tercihini Rusya’dan yana kullanması AB’yi iyice panikletti. 24 Şubat’taki “Münih Güvenlik Konferansı”nda Ukrayna lideri Zelenskiy, AB’ye “birleşik ordu” kurma çağrısı yaptı.

      AB yıllardır, sapkın LGBTİ’ye destek veriyor; aile kurumunu darbeleyen, nüfus artışını önleyen yıkıcı kuruluşlara sahip çıkıyordu. Bugün ülkeleri için savaşacak asker bulamıyorlar. Güvenlik sorununa nasıl bir çözüm yolu bulacaklarını düşünüyorlar. Avrupa’nın gözü şimdi Türkiye’ye çevrildi. Türkiye’nin desteğini alarak “Avrupa ordusu” kurma arayışına girdiler.

     Güvenlik konusu Avrupa’yı derinden düşündürüyor. Kendi içlerinden asker bulabilmeleri çok zor görünüyor. Fransa, Almanya, İngiltere, Hollanda ve Belçika’da “zorunlu” askerlik yok. İsviçre, Avusturya ve Finlandiya’da askerî hizmet yerine, “zorunlu toplum hizmeti” yapılıyor. Yani, Avrupa gençliği yıllardır savaşmayı bile unuttu. Bugün yaşadıkları, Avrupa’nın yanlış uygulamalarının acı faturasıdır.     

                                                        GERÇEKÇİ ÇÖZÜM

      İNSANLIK, tehlikeli bir sürece girmiştir. Her yerde farklı dozajlarda sıkıntılar vardır. Gazze Savaşı da gerilimi artırdı. Savunma ve silâh bakımından birbiriyle yarışan ABD ve Çin arasındaki gerilim de zirve yaptı. Her yere saldıran Trump, Çin’i de tehdit edince hemen karşılığını aldı. Çin lideri, meydan okudu: “ABD’ye karşı her alanda savaşa hazırız.” İki taraf, üslûbunu sürekli sertleştiriyor.

     Dünyadaki gerilim bütün ülkeleri etkileyebilir. İslâm dünyasının tutumu kendi gelecekleri için olduğu kadar; dünyanın geleceği için de büyük önem arz ediyor. Bugünkü atmosferde, dünya yeniden yapılanırken İslâm âleminin “Barışta hayır vardır” (Nisâ, 128) söylemi çok etkili olacaktır. Batı’nın dünyada barışı sağlayamayacağı görüldü. Erbakan Hoca’nın öncülüğünü yaptığı D-8’in ilk esasının “Savaş değil; barış!” şeklinde olması insanlık için büyük ümittir.

      Erbakan Hoca, dünyanın gidişatı karşısında, insanlığın huzur ve barışını esas alan İslâm Birliği’nin kurulmasının bir zaruret olduğunu belirtti: “Hiç kimse İslâm Birliği’nin kurulmasına mâni olamayacaktır; mutlaka kurulacaktır.” (Davam, s. 250)

      Tarihin yalnız savaşlarla anıldığı bir döneminde Erbakan Hoca, “Şu söyleyeceklerime dikkat buyurun” diyerek Millî Görüşçülerin canla başla çalışmalarının önemini şöyle anlatmıştı: “Tarih içinde yaşadığımız şu kısa anların kıymetini belki bugün anlayamayabiliriz. Ama bir gün gelecek ne kadar mühim bir vazife ifa ettiğinizi, gelecek nesiller sizi anlatarak ortaya koyacaktır.” (Davam, s. 250)