İZLEME Heyeti oluşturulması yönündeki talepler ve
Başbakan Yardımcısı Akdoğan ın bu talebin dile getirildiği toplantıda itiraz
etmemesinin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan ın rahatsızlığını Hükümet e basın
aracılığı ile iletmesi ile ortaya çıkan tartışmaların bundan sonra da son
bulmayacağı görülüyor. Çünkü terör örgütü ve uzantılarının silah bırakmaktan
yana olmadıkları sıraladıkları bir takım isteklerden anlaşılıyor. Geçmişte de
terörün son bulması yönünde bir takım gelişmeler gündeme geldiğinde özellikle
Kandil den yapılan açıklamalar insanları hayal kırıklığına uğrattı, uğratıyor.
Bu noktada Kandil in niçin barıştan yana olmadığı, silah bırakmayı ısrarla bir
takım şartlara bağladığı sorusuna verilecek cevap çok önemlidir.
Elbette bu soruya herkes kendi bakış açısına göre cevap
verebilir. Ancak, silah bırakmanın pazarlık konusu haline getirilmesi
taraflardan birini ister istemez geri çekilmeye iter. Bu taraf ise çözüm
sürecini gündeme getiren hükümettir. Çünkü terör örgütü ve uzantılarının
sürekli olarak bir takım şartlar sıralaması toplumu rahatsız etmektedir. Bir de
eğer bu dayatmalar kabul görecek olursa ortada çözüm sürecini sürdürecek
iktidar kalmayacaktır. Cumhurbaşkanı Erdoğan ın çözüm sürecinin başlatıcısı
olmasına rağmen gelişmelerden duyduğu rahatsızlığı hem de kamuoyu önünde dile
getirmesinin sebebi yukarıda izaha çalıştığım tek taraflı isteklerin toplumda
oluşturduğu tepkidir.
Kandil ve terör örgütünün şehir yapılanması KCK nın silah
bırakmaya gönüllü olmadıklarını gösteren şartlar ileri sürmeleri ister istemez
iktidarı köşeye sıkıştırmaktadır. Son olarak KCK Yürütme Komitesi Eş Başkanı
Bese Hozat ın Cumhurbaşkanı Erdoğan ın hükümete yönelik uyarılarının ardından yaptığı
şu açıklama dikkat çekicidir:
Nevruz dan sonraki ilk görüşmeye İzleme Heyeti nin dâhil
olması,10 başlık altında resmi müzakerenin başlaması, Meclis te Hakikatlerle
Yüzleşme Komisyonu nun kurulması ve yeni bir anayasanın çıkarılması halinde PKK
kongresini toplar, silahlı süreci noktalar.
Bu açıklama bir takım isteklerin sıralanması değil, bir
takım şartların dayatılmasıdır. Böyle bir dayatma ile çözüm sürecinin istenen
sonucu vermesini beklemek gerçekçi olmaz. Çünkü bu şartların ardından yapılacak
görüşmeler makulde buluşmak üzere bir müzakere süreci olmaktan çıkacaktır.
Peki, KCK ya da Kandil bu dayatmayı yapacak gücü nereden alıyor Bu sorunun
cevabını çeşitli kereler vermeye çalıştım.
Dünya üzerindeki hiçbir terör örgütü dış desteğe sahip
olmadan kalıcı olamaz. Bu bakımdan PKK terör örgütünün kökünün kazanması dış
destek ile bağının kopartılmasına bağlıdır, dedim. Bugün de kanaatim değişmiş
değildir. Çözüm sürecinin gerçek bir silah bırakma ile sonuçlanabilmesi sadece
kendi aramızdaki görüşmeler ve bazı isteklerin yerine getirilmesi ile mümkün
değildir. Çünkü terörün ortaya çıkışının sebebi sadece bir takım iç sorunlar
değil, ülkemiz ve bölgemiz üzerinde hesapları olan yabancı ülkelerdir. Bu
gerçeği dikkate almadan atılacak adımlar istenen sonucu vermez. Ancak, bölge
halkı ile kucaklaşarak barış sürecinde ilerleme sağlanabilir.