Milli Görüş Hareketi Lideri Erbakan a Göre Kürt Sorununun
Çözümü
Giriş
Milli Görüş Hareketi Lideri Rahmetli Erbakan Hoca nın
Kürt sorununa yaklaşımını, teşhis ve tedavi şeklinde iki kademede ele almak
gerekmektedir. Geçen yazıda Erbakan Hoca nın soruna ilişkin teşhisini ele
almıştık.
Burada, Erbakan Hoca nın Kürt sorununa ilişkin Türkiye ye
önerdiği çözüm ele alınıp değerlendirilecektir.
Erbakan: Federasyon veya Ayrı Devlet Kurmak Çözüm Değil
Çözümsüzlüktür, Kaostur
Rahmetli Erbakan Hoca, kavmi kimliklerin asimile
edilmesine karşı çıkarken meseleyi, sadece bir terör ya da Kürt sorunu olarak
görmemiştir. Erbakan a göre mesele, 1- Terör, 2- Kürt Meselesi, 3- Güneydoğu
Meselesi olmak üzere 3 boyutludur. Her bir boyuttaki olumlu ya da
olumsuzluklar, diğerlerini etkilemektedir. Bu nedenle her üç mesele birlikte
ele alınıp çözüme kavuşturulmalıdır (1). Meseleyi bu düzlemde ele alan Erbakan
Hoca, Kürt sorununun çözümü için birliği savunmakta, parçalanmaya neden
olabilecek ayrı bir devlet ve fedaratif yapıya karşı çıkmaktadır. Böyle bir
bölünme, ayrışma, sorunu kangren haline getirir, büyük bir iç göçe neden olur,
İslam birliğinin Türkiye öncülüğünde kurulmasını engeller ve sadece dış
güçlerin işine yarar:
Şüphesiz ki çözüm, yeni milli devletler kurmak, yeni
parçalar ihdas etmek değil, parçaları birleştirmek, yeni ve ırkçılığa
dayanmayan, büyük bir bütüne doğru yol almaktır. Bir bütün içinde hep beraber
saadet bulmaktır.
Nitekim çok açıktır ki Kürt meselesinin çözümünde ne
federasyon ve ne de ayrı devlet asla kimseye fayda getirmez, saadet
getirmez ve bir çözüm sağlamaz. Çünkü;
1.Güneydoğudan daha çok Kürt kardeşimiz Türkiye nin diğer
bölgelerinde yaşamaktadır. Böyle bir ayırım göçe zorlar. Kimseye saadet
getirmez.
2.Batılılar ve bütün ülkeler aralarındaki sınırları
kaldırıp tek bir devlet ve topluluk olmak için adım atarken, dış güçler bizi
sömürmek ve ezmek için bölmek istiyorlar. Onların bu emellerine alet olmak
sadece felaket getirir.
3.Güneydoğudaki Kürt kardeşlerimizin Adana ya, Mersin e,
İzmir e, İstanbul a pasaport ve vize ile gitmeleri gerekirse bundan kimin eline
ne geçer.
4.Ateist ve komünist rejimlerin zulmü altında aç, işsiz,
Bangladeş ten daha geri bir topluluğa dönüşmek kime ne saadet getirir.
5.Bugün yeryüzündeki bütün insanlığın saadeti Kuvveti
değil, hakkı üstün tutan zihniyetin kuvvetlenmesi ve korunması ile mümkündür.
Bu maksatla İslam birliğinin kurulması görevi, Türkiye nin öncülüğünü
gerektirmektedir. Bu görevi yapacak bir Türkiye nin ise küçülmüş, bölünmüş
değil, bütün, sağlam ve güçlü bir Türkiye olması gerekmektedir.
Dış güçlerin oyunlarına aldanıp, onların planlarına
hizmet ederek, Türkiye mizi bölmeye ve parçalamaya çalışmak, sadece Türkiye de
60 milyon (1993 yılında Türkiye nüfusu) insana değil, yeryüzünde ki bütün
Müslümanlara ve insanlığa en büyük kötülüğü yapmak demektir. (1)
Herhangi bir ayrışma, çok büyük bir iç göçe sebebiyet
verecek ve göç edenler, etkisi yıllarca sürecek büyük bir travma
yaşayacaklardır. Ayrıca, çok büyük bir kin ve nefret dalgası toplumun her
kesimini etkisi altına alacak, düşünce dumura uğrayacak, istenmeyen sonuçlar
ortaya çıkabilecektir. Osmanlı devletinde buna benzer çok olay yaşanmıştır.
Bugün Irak ve Suriye hattında çok daha vahşi, kanlı ve acı bir durum
yaşanmaktadır. Gözümüzün önünde sürüp giden olaylardan herkes ders almalıdır.
Bu nedenle emperyalistlerin/zalimlerin oyununa
gelinmemelidir.
En az bunun kadar önemli bir olgu da, Kürtlerle Türkler
arasında, tahmin edilen, 3 milyon civarında bir evliliğin var olmasıdır. Bu
evliliklerden oluşmuş bir ailenin ortalama 4 kişiden müteşekkil olduğunu
düşünürsek yaklaşık 12 milyon insan, iki farklı alt kimliğin ara kesitinde
bulunmaktadır. Herhangi bir ayrışmanın, bu aileler üzerinde yapacağı maddi ve
manevi tahribatın boyutu çok yüksek olacaktır. Her iki toplum kesimi büyük bir
travma yaşayacaktır.
Çözüm düşünülürken bu iki ana etken göz önüne alınmalı,
sloganların meydana getirdiği duygusallıkla hareket edilmemelidir.
Erbakan ın dikkat çektiği çok önemli diğer bir nokta da;
AB, ABD, Rusya, Çin, Vatikan ve Siyonizm kendi coğrafyalarında birliği,
bütünlüğü savunurken; İslam coğrafyasında ve hele Türkiye de ayrılığı,
bölünmeyi savunmaları ve körüklemeleridir. Hoca, bu aradaki tezada dikkat
çekmektedir. Dünya İslam birliği, ancak Türkiye nin öncülüğünde ve önderliğinde
kurulabilir. Dış güçler, Türkiye nin öncülüğünde İslam birliğinin kurulmasını
engelleyebilmek için Türkiye ye, etnisite ve mezhepler üzerinden tuzak
kurmaktadırlar. Kürt sorunu ile ilgili çözüm arayışında, bu konuya dikkat
edilmelidir.
Erbakan a Göre Türkiye nin Kimlik İnşasında Altı Ortak
Payda
Erbakan Hoca, kavmi kimlikleri, 49 Hucurat 13. ayetinde,
farklı renk ve dilleri de 30 Rum 22. ayetinde ifade edildiği şekilde, Allah ın
ayetleri olarak görmektedir. Bu nedenle
de kavimlerin birbirlerine karşı soy, renk ve dilden dolayı herhangi bir
üstünlüğe sahip olabileceklerini kabul etmemektedir. Ayrıca soy, renk, dil
asimilasyonunu, ırkçılık olarak kabul edip karşı çıkmaktadır:
Erbakan: Irkçılığın her türlüsüne karşıyız. Çünkü bu
milletin inancı, tarihi ve medeniyet değerleri içerisinde ırkçılık, herhangi
bir grubun ve /veya ırkın diğerine karşı tekebbürü asla yer bulmamıştır. (2)
Erbakan, Irkçılığa karşı çıkarken, Türkiye nin etnik
yapısı ve inanç fotoğrafını göz önüne alarak Millet olarak benimsenecek bir üst
kimlik için, altı ortak paydanın (İslam, ortak tarih, ortak coğrafya, ortak
kültür medeniyet, kader birliği ve akrabalık ilişkisi) göz önüne alınması
gerektiğini ifade etmektedir (2).
Erbakan, Müslüman halklar için en önemli birleştirici,
bütünleştirici ortak paydanın İslam olduğunu, her vesile ile dile getirmiştir
(3,4). Erbakan a göre, 1071 den beri Anadolu nun İslamlaşmasını Kürtler de
istemekte ve desteklemektedir. Nitekim bu amaçla Alpaslan Gaziye 10 bin kişilik
bir kuvvetle yardım etmişlerdir. Birinci Cihan savaşı yıllarında Kürt aşiret
liderleri, Halifenin yanında yer alarak İngilizlere karşı çıkmışlardır (1).
Asırlarca şerefli tarihimiz boyunca hep bir ve beraber olduk, bütün
savaşlarımızı el birliği ile tek kalp, tek bir vücut olarak hep beraber
yaptık. (1) diyen Erbakan, yaşanan tarihi gerçekleri göz önüne alarak 1994
yılında Bingöl de ki konuşmasında, Türkiye nin kimlik krizini tedavi edecek
ilacın, siyası hayatına mal olacağını bile bile İslam olduğunu seslendirmiştir
(5).
Erbakan ın Sorunun Çözümü İçin Ortaya Koyduğu Yol
Haritası
Bölünmeye götürecek her türlü çözüme karşı çıkan Erbakan,
1993 yılında, Refah Partisinin 4. Olağan Kongresinde, açış konuşmasında, Kürt
sorunun çözümü için bir yol haritası ortaya koymuştur:
1.Teklif edilecek herhangi bir çözüm bölgenin tarihi ve
sosyal gerçeklerine uygun olmalıdır. Tarihen biliyoruz ki Kürtlerin de bir
parçası olduğu bölgemiz büyük devletler ve imparatorluklar tarafından idare
edilmiştir. Şüphesiz ki Kürtler de bu bölgenin, İslam coğrafyası ve İslam
dünyasının şerefli bir kavmidir. Elitlerinden bir bölümü, Avrupa, Amerika veya
başka bir güce eğilim gösterseler bile, Kürt halkının kalbi İslam dünyasında
atar. Bundan hareketle bölgesel her çözüm, İslam faktörünü göz önüne almadan
tasarlanamaz ve yaşama şansı bulamaz. Biz Kardeşler arasında tesis edilecek
hukuki eşitlik ve işbirliğinin Kürt meselesinde tatminkâr bir çözüm
getireceğini ve bunun bölgenin iktisadi, beşeri ve sosyal entegrasyonu yolunda
önemli bir adım teşkil edeceğini düşünüyoruz.
2.Elbette Kürt kardeşlerimizin tabii hakları var. Kendi
dilleriyle konuşmaları, medyayı kullanmaları, eğitim yapmaları onların tabii
haklarıdır ve zaten tarih boyunca bu haklarını kullanmışlardır. Ancak, son 70
yılda izlenen milliyetçi, materyalist ve ırkçı politikalar problem yaratmış ve
problemi ağırlaştırmıştır.
3- Öyleyse yapılacak iş; Ülkemizin 60 milyon insanını
birbirinin, şerefli kardeşi sayan ve herkese insan hakkı, inandığı gibi yaşama
hakkı, hatta inancına uygun hukuk sistemi seçme hakkı veren Adil Düzen i medeni
insanlar olarak, kan dökmeden, barış yoluyla, elbirliği ile kurmak meselenin
çözümünün ana unsurudur.
4- Adil Düzen
kurulduğunda bütün ülke fertlerinin, insan hakları ve saadetleri teminat altına
alınmış olacak, Ezen ve ezilen düzeni ortadan kalkacak ülkedeki herkesin bu
meyanda Müslümanların dini inançları ve inancına uygun yaşama hakları teessüs
edecek. Böylece Müslümanların arasında ki şerefli kardeşlik ve içten gelen
muhabbet bağı yeniden teessüs edecektir.
5- Ülkenin birliği kesinlikle teminat altına alındıktan
sonra, ülke evlatları arasında ırk ayırımı yapılmadan muhabbet ve kardeşlik
bağları teşkil edildikten sonra ve ülkede Adil Düzen kurulduktan sonra,
herkesin dilediği dilde konuşması, dilediği dilde yayın yapması, eğitim yapması
en tabii hakkıdır. Bu, ülkeye sadece kültür zenginliği getirir. (1)
Sonuç: Çok Hukuklu Adil Bir Düzen
Erbakan Hoca, çok kavimli, çok dinli, çok dilli ve çok
hukuklu bir toplumsal yapıyı öngörmekte; çok kültürlülüğü zenginlik olarak
kabul etmektedir. Medine sözleşmesinde(6) öngörülen kimlik inşası yaklaşımını,
bir çözüm yolu olarak tam da zamanında Türkiye ye önermiştir.
O gün (1993) bu teklifler kabul edilseydi, ülke bu kadar
kan kaybetmeyecek, bedel ödemeyecek ve bu günleri (2015) hiç yaşamayacaktı.
Ülke, sadece bölgesel güç değil küresel güç olmuş olabilecekti.
KAYNAKLAR
1- Erbakan, N., Refah Partisi 4. Büyük Kongresi Açış
Konuşması, 1993.
2- Erbakan N., Milli Görüş, Dergah Yayınları, İstanbul,
1975 s: 260.
3- Erbakan N., Milli Görüş, Dergah Yayınları, İstanbul,
1975 s: 17-40
4- Erbakan N., Türkiye nin Temel Meseleleri, Rehber
Yayınları, Ankara, 1991, S: 81
5- Akın, K., Olay Adam Erbakan, Birey Yayıncılık,
İstanbul, 2000, S:105-122
6- Hamidullah M., İslam Peygamberi, İrfan yayınları,
İstanbul, 1972, S: 149-153.