'Çözüm süreci buzdolabında' -7

Abone Ol

Milli Görüş Hareketi Lideri Erbakan a Göre Kürt Sorununun

Çözümü

Giriş

Milli Görüş Hareketi Lideri Rahmetli Erbakan Hoca nın

Kürt sorununa yaklaşımını, teşhis ve tedavi şeklinde iki kademede ele almak

gerekmektedir. Geçen yazıda Erbakan Hoca nın soruna ilişkin teşhisini ele

almıştık.

Burada, Erbakan Hoca nın Kürt sorununa ilişkin Türkiye ye

önerdiği çözüm ele alınıp değerlendirilecektir.

Erbakan: Federasyon veya Ayrı Devlet Kurmak Çözüm Değil

Çözümsüzlüktür, Kaostur

Rahmetli Erbakan Hoca, kavmi kimliklerin asimile

edilmesine karşı çıkarken meseleyi, sadece bir terör ya da Kürt sorunu olarak

görmemiştir. Erbakan a göre mesele, 1- Terör, 2- Kürt Meselesi, 3- Güneydoğu

Meselesi olmak üzere 3 boyutludur. Her bir boyuttaki olumlu ya da

olumsuzluklar, diğerlerini etkilemektedir. Bu nedenle her üç mesele birlikte

ele alınıp çözüme kavuşturulmalıdır (1). Meseleyi bu düzlemde ele alan Erbakan

Hoca, Kürt sorununun çözümü için birliği savunmakta, parçalanmaya neden

olabilecek ayrı bir devlet ve fedaratif yapıya karşı çıkmaktadır. Böyle bir

bölünme, ayrışma, sorunu kangren haline getirir, büyük bir iç göçe neden olur,

İslam birliğinin Türkiye öncülüğünde kurulmasını engeller ve sadece dış

güçlerin işine yarar:

Şüphesiz ki çözüm, yeni milli devletler kurmak, yeni

parçalar ihdas etmek değil, parçaları birleştirmek, yeni ve ırkçılığa

dayanmayan, büyük bir bütüne doğru yol almaktır. Bir bütün içinde hep beraber

saadet bulmaktır.

Nitekim çok açıktır ki Kürt meselesinin çözümünde ne

federasyon ve ne de ayrı devlet asla kimseye fayda getirmez, saadet

getirmez ve bir çözüm sağlamaz. Çünkü;

1.Güneydoğudan daha çok Kürt kardeşimiz Türkiye nin diğer

bölgelerinde yaşamaktadır. Böyle bir ayırım göçe zorlar. Kimseye saadet

getirmez.

2.Batılılar ve bütün ülkeler aralarındaki sınırları

kaldırıp tek bir devlet ve topluluk olmak için adım atarken, dış güçler bizi

sömürmek ve ezmek için bölmek istiyorlar. Onların bu emellerine alet olmak

sadece felaket getirir.

3.Güneydoğudaki Kürt kardeşlerimizin Adana ya, Mersin e,

İzmir e, İstanbul a pasaport ve vize ile gitmeleri gerekirse bundan kimin eline

ne geçer.

4.Ateist ve komünist rejimlerin zulmü altında aç, işsiz,

Bangladeş ten daha geri bir topluluğa dönüşmek kime ne saadet getirir.

5.Bugün yeryüzündeki bütün insanlığın saadeti Kuvveti

değil, hakkı üstün tutan zihniyetin kuvvetlenmesi ve korunması ile mümkündür.

Bu maksatla İslam birliğinin kurulması görevi, Türkiye nin öncülüğünü

gerektirmektedir. Bu görevi yapacak bir Türkiye nin ise küçülmüş, bölünmüş

değil, bütün, sağlam ve güçlü bir Türkiye olması gerekmektedir.

Dış güçlerin oyunlarına aldanıp, onların planlarına

hizmet ederek, Türkiye mizi bölmeye ve parçalamaya çalışmak, sadece Türkiye de

60 milyon (1993 yılında Türkiye nüfusu) insana değil, yeryüzünde ki bütün

Müslümanlara ve insanlığa en büyük kötülüğü yapmak demektir. (1)

Herhangi bir ayrışma, çok büyük bir iç göçe sebebiyet

verecek ve göç edenler, etkisi yıllarca sürecek büyük bir travma

yaşayacaklardır. Ayrıca, çok büyük bir kin ve nefret dalgası toplumun her

kesimini etkisi altına alacak, düşünce dumura uğrayacak, istenmeyen sonuçlar

ortaya çıkabilecektir. Osmanlı devletinde buna benzer çok olay yaşanmıştır.

Bugün Irak ve Suriye hattında çok daha vahşi, kanlı ve acı bir durum

yaşanmaktadır. Gözümüzün önünde sürüp giden olaylardan herkes ders almalıdır.

Bu nedenle emperyalistlerin/zalimlerin oyununa

gelinmemelidir.

En az bunun kadar önemli bir olgu da, Kürtlerle Türkler

arasında, tahmin edilen, 3 milyon civarında bir evliliğin var olmasıdır. Bu

evliliklerden oluşmuş bir ailenin ortalama 4 kişiden müteşekkil olduğunu

düşünürsek yaklaşık 12 milyon insan, iki farklı alt kimliğin ara kesitinde

bulunmaktadır. Herhangi bir ayrışmanın, bu aileler üzerinde yapacağı maddi ve

manevi tahribatın boyutu çok yüksek olacaktır. Her iki toplum kesimi büyük bir

travma yaşayacaktır.

Çözüm düşünülürken bu iki ana etken göz önüne alınmalı,

sloganların meydana getirdiği duygusallıkla hareket edilmemelidir.

Erbakan ın dikkat çektiği çok önemli diğer bir nokta da;

AB, ABD, Rusya, Çin, Vatikan ve Siyonizm kendi coğrafyalarında birliği,

bütünlüğü savunurken; İslam coğrafyasında ve hele Türkiye de ayrılığı,

bölünmeyi savunmaları ve körüklemeleridir. Hoca, bu aradaki tezada dikkat

çekmektedir. Dünya İslam birliği, ancak Türkiye nin öncülüğünde ve önderliğinde

kurulabilir. Dış güçler, Türkiye nin öncülüğünde İslam birliğinin kurulmasını

engelleyebilmek için Türkiye ye, etnisite ve mezhepler üzerinden tuzak

kurmaktadırlar. Kürt sorunu ile ilgili çözüm arayışında, bu konuya dikkat

edilmelidir.

Erbakan a Göre Türkiye nin Kimlik İnşasında Altı Ortak

Payda

Erbakan Hoca, kavmi kimlikleri, 49 Hucurat 13. ayetinde,

farklı renk ve dilleri de 30 Rum 22. ayetinde ifade edildiği şekilde, Allah ın

ayetleri olarak görmektedir.  Bu nedenle

de kavimlerin birbirlerine karşı soy, renk ve dilden dolayı herhangi bir

üstünlüğe sahip olabileceklerini kabul etmemektedir. Ayrıca soy, renk, dil

asimilasyonunu, ırkçılık olarak kabul edip karşı çıkmaktadır:

Erbakan: Irkçılığın her türlüsüne karşıyız. Çünkü bu

milletin inancı, tarihi ve medeniyet değerleri içerisinde ırkçılık, herhangi

bir grubun ve /veya ırkın diğerine karşı tekebbürü asla yer bulmamıştır. (2)

Erbakan, Irkçılığa karşı çıkarken, Türkiye nin etnik

yapısı ve inanç fotoğrafını göz önüne alarak Millet olarak benimsenecek bir üst

kimlik için, altı ortak paydanın (İslam, ortak tarih, ortak coğrafya, ortak

kültür medeniyet, kader birliği ve akrabalık ilişkisi) göz önüne alınması

gerektiğini ifade etmektedir (2).

Erbakan, Müslüman halklar için en önemli birleştirici,

bütünleştirici ortak paydanın İslam olduğunu, her vesile ile dile getirmiştir

(3,4). Erbakan a göre, 1071 den beri Anadolu nun İslamlaşmasını Kürtler de

istemekte ve desteklemektedir. Nitekim bu amaçla Alpaslan Gaziye 10 bin kişilik

bir kuvvetle yardım etmişlerdir. Birinci Cihan savaşı yıllarında Kürt aşiret

liderleri, Halifenin yanında yer alarak İngilizlere karşı çıkmışlardır (1).

Asırlarca şerefli tarihimiz boyunca hep bir ve beraber olduk, bütün

savaşlarımızı el birliği ile tek kalp, tek bir vücut olarak hep beraber

yaptık. (1) diyen Erbakan, yaşanan tarihi gerçekleri göz önüne alarak 1994

yılında Bingöl de ki konuşmasında, Türkiye nin kimlik krizini tedavi edecek

ilacın, siyası hayatına mal olacağını bile bile İslam olduğunu seslendirmiştir

(5).

Erbakan ın Sorunun Çözümü İçin Ortaya Koyduğu Yol

Haritası

Bölünmeye götürecek her türlü çözüme karşı çıkan Erbakan,

1993 yılında, Refah Partisinin 4. Olağan Kongresinde, açış konuşmasında, Kürt

sorunun çözümü için bir yol haritası ortaya koymuştur:

1.Teklif edilecek herhangi bir çözüm bölgenin tarihi ve

sosyal gerçeklerine uygun olmalıdır. Tarihen biliyoruz ki Kürtlerin de bir

parçası olduğu bölgemiz büyük devletler ve imparatorluklar tarafından idare

edilmiştir. Şüphesiz ki Kürtler de bu bölgenin, İslam coğrafyası ve İslam

dünyasının şerefli bir kavmidir. Elitlerinden bir bölümü, Avrupa, Amerika veya

başka bir güce eğilim gösterseler bile, Kürt halkının kalbi İslam dünyasında

atar. Bundan hareketle bölgesel her çözüm, İslam faktörünü göz önüne almadan

tasarlanamaz ve yaşama şansı bulamaz. Biz Kardeşler arasında tesis edilecek

hukuki eşitlik ve işbirliğinin Kürt meselesinde tatminkâr bir çözüm

getireceğini ve bunun bölgenin iktisadi, beşeri ve sosyal entegrasyonu yolunda

önemli bir adım teşkil edeceğini düşünüyoruz.

2.Elbette Kürt kardeşlerimizin tabii hakları var. Kendi

dilleriyle konuşmaları, medyayı kullanmaları, eğitim yapmaları onların tabii

haklarıdır ve zaten tarih boyunca bu haklarını kullanmışlardır. Ancak, son 70

yılda izlenen milliyetçi, materyalist ve ırkçı politikalar problem yaratmış ve

problemi ağırlaştırmıştır.

3- Öyleyse yapılacak iş; Ülkemizin 60 milyon insanını

birbirinin, şerefli kardeşi sayan ve herkese insan hakkı, inandığı gibi yaşama

hakkı, hatta inancına uygun hukuk sistemi seçme hakkı veren Adil Düzen i medeni

insanlar olarak, kan dökmeden, barış yoluyla, elbirliği ile kurmak meselenin

çözümünün ana unsurudur.

4-  Adil Düzen

kurulduğunda bütün ülke fertlerinin, insan hakları ve saadetleri teminat altına

alınmış olacak, Ezen ve ezilen düzeni ortadan kalkacak ülkedeki herkesin bu

meyanda Müslümanların dini inançları ve inancına uygun yaşama hakları teessüs

edecek. Böylece Müslümanların arasında ki şerefli kardeşlik ve içten gelen

muhabbet bağı yeniden teessüs edecektir.

5- Ülkenin birliği kesinlikle teminat altına alındıktan

sonra, ülke evlatları arasında ırk ayırımı yapılmadan muhabbet ve kardeşlik

bağları teşkil edildikten sonra ve ülkede Adil Düzen kurulduktan sonra,

herkesin dilediği dilde konuşması, dilediği dilde yayın yapması, eğitim yapması

en tabii hakkıdır. Bu, ülkeye sadece kültür zenginliği getirir. (1)

Sonuç: Çok Hukuklu Adil Bir Düzen

Erbakan Hoca, çok kavimli, çok dinli, çok dilli ve çok

hukuklu bir toplumsal yapıyı öngörmekte; çok kültürlülüğü zenginlik olarak

kabul etmektedir. Medine sözleşmesinde(6) öngörülen kimlik inşası yaklaşımını,

bir çözüm yolu olarak tam da zamanında Türkiye ye önermiştir.

O gün (1993) bu teklifler kabul edilseydi, ülke bu kadar

kan kaybetmeyecek, bedel ödemeyecek ve bu günleri (2015) hiç yaşamayacaktı.

Ülke, sadece bölgesel güç değil küresel güç olmuş olabilecekti. 

KAYNAKLAR

1- Erbakan, N., Refah Partisi 4. Büyük Kongresi Açış

Konuşması, 1993.

2- Erbakan N., Milli Görüş, Dergah Yayınları, İstanbul,

1975 s: 260.

3- Erbakan N., Milli Görüş, Dergah Yayınları, İstanbul,

1975 s: 17-40

4- Erbakan N., Türkiye nin Temel Meseleleri, Rehber

Yayınları, Ankara, 1991, S: 81

5- Akın, K., Olay Adam Erbakan, Birey Yayıncılık,

İstanbul, 2000, S:105-122

6- Hamidullah M., İslam Peygamberi, İrfan yayınları,

İstanbul, 1972, S: 149-153.