Marmara Denizi’nde yaşanan depremler hem İstanbul’u hem de tüm Türkiye’yi tedirgin ediyor.
Tedirginlik nedeni yaşanan depremlerin öncü depremler mi, yoksa artçı depremler mi olduğu!
Deprem uzmanı olarak tanınan isimler bu konuda fikir birliği içinde değiller.
Kimileri yaşanan depremlerin öncü depremler olduğunu ve büyük felaketin kapının eşiğinde olduğunu söylüyor.
Kimileri ise bunların artçı deprem olduğunu ve daha büyük bir depremi beklemediğini ilan ediyor.
İki grup arasında bir de orta yolu tercih edenler var.
Onlar ne öncü ne artçı diyorlar.
Ve yakın zamanda büyük deprem beklentilerinin olmadığını ifade ediyorlar.
Deprem uzmanlarının hepsine saygımız var.
Adamların bunca yıllık tecrübelerinden istifade etmeye çalışıyoruz.
Her birinin açıklamasına hak veriyoruz.
Ama bu kadar iddialı laflar etme yerine daha mütevazı açıklamalar yapsalar ve “bizim beklentimiz böyle ama gerçeği bir tek Allah bilir” deseler fena mı olur?
Sahi olası deprem konusunu ancak Allah’ın bileceğini söylemek çok mu zor?
Sanırız insanlara düşen, depremin ne zaman ve hangi güçte olacağını tahmin etmeye çalışmaktan çok depreme dayanıklı binalar yapmak olsa gerek!
Bir açıklama, büyük deprem olacağı ve insanların enkaz altında kalacağı korkusunu oluşturuyor.
Diğeri ise büyük deprem olmayacağına insanları inandırarak toplumu rehavete sürüklüyor.
Yıllardır hep benzer olaylar yaşıyoruz.
Deprem yaşandığı ilk günlerde depremle yatıyor depremle kalkıyor ama aradan biraz süre geçince de sanki hiçbir şey olmamış gibi yola devam ediyoruz.
Yaşanan depremler deprem uzmanları arasında ben haklıyım, sen haksızsın tartışmasının yaşanmasına yol açıyor.
Bir de siyasi partiler arasında sen-ben kavgasının yaşanmasına vesile oluyor.
Muhalifler mevcut yönetimlerin depreme yeterince kaynak ayırmadığını ileri sürerek kendileri işbaşında olsa çok daha isabetli olmuş olacağını iddia ediyorlar.
Yani sadece boşu boşuna konuşuluyor, başka bir şey yapılmıyor.