Çocuklar ve travma

Abone Ol

Sızladı içim. Yazmak için zihnime yığılan konulara baktım. Bir an nefessiz kaldığımı hissettim. Hangisinden başlamalı hangisini çözümlemeli. Durdum öylece. 

Çocuklar mühim. Onların geleceği ise hepsinden daha önemli. Bunun yolu da iyi ebeveynden geçiyor kuşkusuz. 

Bir çocuğun psikolojik gelişiminde en önemli yaş aralığı 2-3. Bu dönemde annesiyle ve babasıyla kurduğu iletişim çocuğun ileride çekingen mi yoksa özgüven sahibi mi olacağını belirliyor. Kendisini koruması gereken durumları da yine bu yaş aralığında öğretiyoruz çocuklara. Mahremiyet eğitimi olarak bildiğimiz önemli bir süreç. 

Çocuklar savunmasızdır. Ne verirseniz onu almaya meyyallerdir. Bu nedenle ütopyalarda bebek yetiştirme makinelerinden bahsedilir. Tüplere yerleştirilen bebeklere günün belli saatlerinde birtakım şeyler dinletilir ve istenilen ideolojiye sahip çocuklar yetiştirilir. Bunu kurgulayan filozofların unuttuğu ayrıntı çocukların meyve ya da sebze olmadığı üstelik bir robot gibi hissiz duygusuz varlık olmadıkları. İnsan ruh sahibi. Sağlıklı olarak yetişmesi için anne ve babaya ihtiyacı var. 

Anne ya da baba olmak bir çocuğa sahip olmakla olmuyor. Her şey sonrasında başlıyor aslında. Çocuğu anneannesine ya da babaannesine bu ikisi yoksa bir bakıcıya teslim etmekle ebeveynlik bitiyor. Bir diğer durum da çocuğu televizyona, telefona ya da bilgisayara tablete bırakıp farklı işlerle ilgilenmek. Televizyonun konuşmayı engellediği hatta sahte otizme neden olduğu, otizm rahatsızlığı bulunan çocukların tv izlemesinin yasak olduğu kaç ebeveyn tarafından biliniyor? Hadi biliniyor diyelim esas soru şu: Kaç ebeveyn tarafından önlemler alınıyor, bilgiler uygulanıyor. Demek ki ebeveyn olmak için bilmek de yetmiyor. 

Anne ya da baba olacak kişinin ruh sağlığı mükemmel olmalı. Evlilikte hiçbir problem sıkıntı bulunmamalı. Aksi halde büyükleri çekmek zorunda kalan, ebeveynleşen çocuklar yetişiyor. Evin geçimini sağlamak zorunda kalan bir çocuk. Yemek yapan bulaşık yıkayan. Fakat bunları annesine yardım etmek için değil bir anne gibi baştan sona yapan bir çocuk. Ya da para kazanmaya çalışan adeta evin babası olan bir çocuk. Bu çocuğun erkek olmasına gerek yok benzer durumu yaşayan kız çocukları da var. Babası vaktini orada burada tüketirken evin kazancını bir kız o zayıf omuzları ile yükleniyor. Demek ki ebeveyn olmak sorumluluk alamayanların başaramayacağı bir şey. 

Günümüze bakarsak halimizi daha iyi görürüz. Kadınların çalışma hayatına atılması ile anneden kısmen kopan çocuk, ailenin nasıl bir şey olduğunu unutan babalar ile neredeyse ebeveynsiz yaşamakta. Yeni bir uygulama kararı konuşuluyor. 2-3 yaş için eğitim zorunluluğu diye. Şayet uygulamaya geçirilirse olan çocuklara olur. Henüz ilkokulda olan çocukların eline akıllı telefon veren bu çağda erken bunama ve alzheimer rahatsızlığı gelişiyorken, gelişimsel psikoloji için en kritik çağ olan 2-3 yaş aralığı, o karar ile paranoid, obsesif kompulsif kişilik bozuklukları olan bireylere sebebiyet verecek demektir. 

Güzel bir reform önerisi: Anne baba olmayı düşünen ailelere ebeveynlik dersleri verilsin. Bu derslerden geçmedikçe kimse ebeveyn olmasın. Katılım hem anne adayı hem baba adayı için mecburi olsun.

Bugünlerde bir dizi var “Anne” adında. Orijinali bir Japon draması olan “Mother”. Çocukların hayatında ebeveyn önemini anlamak açısından Mother’ı izleyebilirsiniz. Toplam 11 bölüm ve her biri 45 dakikalık. İnanın çok vaktinizi almaz. Bir de Şeker Portakalı kitabını okuyun olmaz mı? Yeter ki yara açmayın ruhlarımızda. Çocukken alınan yaralar hiç geçmiyor. Hele ki ebeveyn yarasıysa vay halimize. Şair olan yine kurtuldu. Ya olamazlarsa?