Çocuğuna mozart dinleten anne

Abone Ol

Geçtiğimiz gün, doğacak çocuğu için müzik seçimi yapan bir anne ile tanıştım. Ona bu konuya neden bu kadar ehemmiyet verdiğini sorduğumda şunları söyledi: “Araştırdım, bilim adamları anne karnındaki çocuğun dışarıdan gelen müzik seslerine tepki verdiğini söylüyorlarmış. Bu çocuklar doğduklarında daha evvel dinledikleri müziği tanıyorlarmış. Ayrıca müziğin çocuğun fiziksel ve zekâ gelişime sosyal uyumuna büyük katkıları varmış. Doğumdan önce dinletilen müzik doğduktan sonra da dinletildiğinde çocuk kendini anne karnındaki gibi daha güvende hissedermiş. Altı ay sonra bebek dinlediği müziğin ritmine elleri ile tepki vermeye başlarmış, çocuğun gösterdiği bu tepkiler onun kas gelişimine katkı sağlarmış. O yüzden ben de bebeğime şimdiden Mozart dinletiyorum, doğduğunda da buna devam edeceğim…” Belli ki anne adayı bu konuyla ilgili epey araştırma yapmış ve çocuğunu daha doğmadan Mozart’la tanıştırmıştı. Anneyi büyük bir şaşkınlıkla dinledim sonra ona şu soruyu sordum: Mademki doğmadan önce ve doğumdan sonra çocuğun dinlediği sesler onu etkiliyor neden Kur’an dinletmeyi tercih etmiyorsunuz? Sustu, başını çevirdi sonra sert bir ifade ile “uzmanlar ne diyorsa ben onu yaparım, bunun dışına çıkmam” 

Kendini Müslüman olarak tanımlayan bir kadının bu ifadelerini işittiğimde seküler kültürün köleleştirdiği anneleri, kimlik karmaşası içinde yaşayan gençleri ve yolunu kaybetmiş onlarca insanı görür gibi oldum. Değer algımızın dönüştüğünü ve bizi insan kılacak asli değerlerin hayatın dışına itildiğini hissettim. Ve anne babaların seküler bakış açısı ile büyüttükleri çocuklardan erdem beklemeye haklarının olmadığını düşündüm. Peki, kendi manevi dinamiklerini tanımayan bir çocuk devraldığı kültürel mirası nasıl taşıyabilecek? Bu mümkün olabilir mi?

Bilim adamları doğacak çocuğun dışarıdan gelen ses ve ritimlerden etkilendiğini söylüyorlar. Bu bilgilerin anne adaylarına ulaşması olumlu bir şey! Fakat böyle bir durumda Müslüman bir annenin kendi kültürel dinamiklerine yönelmesi ve kendi değerlerini yansıtan öğelere yer vermesi gerekmez mi? Bizim kadınlarımız hayata hangi pencereden bakıyor? Onların zihinlerindeki çocuk tasavvuru hangi kulvarda koşuyor? 

İslam âlimleri anne adaylarını helal çerçevesinde hareket etmeleri yönünde uyarmış, hamilelik esnasında işlenen haramların çocuğu etkileyebileceğini ifade etmişlerdir. Çocuk doğmadan ve doğduktan sonra ona kuran dinletilmesini, çocuk konuşmaya başladığında ise kelime-i tevhidin öğretilmesini tavsiye etmişlerdir. Fakat bizim insanlarımız kendi dinamikleri ile barışık olmadıklarından, edindikleri yeni bilgileri seküler bakış açısı ile değerlendiriyorlar. Çocuklarına Kuran yerine Mozart dinletiyor fakat onlardan Kur’an’ın öngördüğü ahlaki davranışlara sahip olmalarını bekliyorlar. Ne garip bir çelişki değil mi?