Çocuğun rüyası

Abone Ol

Bir haftalığına büyükanneye bırakın altı yaşındaki kız çocuğu, kendisine alınan şekerleri ikiye böldü ve bir kısmını cebine koydu. Bunun nedeni sorulduğunda ise, cebine koyduğu şekerleri kardeşine götürmek için ayırdığını ifade etti. Küçük kızın bu duyarlılığı insanların ilgisi çekmişti, “ona annen tekrar alır, şekerlerini yiyebilirsin” dediler. Ama bu konuda kararlıydı, “ben onun ablasıyım, kendisine şeker getirdiğimi görünce çok sevinecek, ben bunu rüyamda bile gördüm” diye karşılık verdi. Küçük kız, sağlıklı bir aile ortamında büyümüş ve paylaşmayı anne babanın rehberliğinde öğrenmişti. Aile her ay maaşlarının bir kısmını yoksullar için ayırır ve bu konuda çocuklarına açıklama yaparlardı. Anne, iki kardeş arasında sevgi ve paylaşımın gelişmesi için çaba gösteriyordu… Küçük kız böyle bir aile ikliminde büyümüştü ve kardeşine olan sevgi ve bağlılığını rüyalarında dahi görebiliyordu. Bu hikayeyi inandırıcı bulmayanlar olacaktır. Çünkü, günümüzde ayrı odaya ayrı bilgisayara ve ayrı bir yaşam alanına sahip olan çocuklar paylaşma kavramına çok yabancı kalıyorlar. Bu çocuklar biz olmaktan ziyade ben olmaya kurgulanıyor ve bu minvalde de yaşıyorlar.

Bir arkadaşım Çin’e gittiğinde buradaki çocukların hala, teyze, amca kavramlarını hiç tanımadıklarını, hayata tek kişi olarak başladıklarını ve akraba ilişkilerinden doğacak sevgi, saygı ve paylaşımdan tamamen uzak yaşadıklarını ifade etmişti. Çin’de ekonomik büyümeye karşın genç nüfusun sayısı azalıyor. Aileler artık tek çocuk uygulamasına karşı çıkıyor ve yasakları delerek ikinci çocuğa sahip oluyor. Fakat sanırım iki nesil sonra bizim çocuklarımız kardeş, teyze ve dayı kavramlarına yabancı kalacak ve yalnız bir birey olarak hayatlarına devam edecekler.

Yaşam algımızın ve hedeflerimizin değişmesi ile birlikte çekirdek aileye oradan da atom aileye bir gidiş başladı. Bütün bunlara karşın uzmanlar geniş aile ortamında büyüyen çocuğun duygusal ve zihinsel gelişiminin daha iyi olabileceğini ifade ediyorlar fakat bu açıklamalar şimdilik kimsenin dikkatini çekmiyor. Geniş ailelerde büyüyen çocuklar aile büyüklerinin bilgi birikim ve tecrübelerinden de faydalanma imkânına sahip oluyor ve zenginlik içinde büyüyorlar. Akraba ilişkilerinden mahrum büyüyen çekirdek ailelerde ise çocuk bu imkânlara sahip olamıyor. Çocuk kardeşleri olmadığından sevgi ve ilgiyi paylaşma noktasında cılız kalıyor ve bencilleşiyor. Anne babanın ilgisine kesintisiz bir şekilde alan ve almaya alışan çocuk dışarıdaki hayatında da aynı şeyi görmek istiyor. Ama bu mümkün olmuyor.