Mao çok iyi bir stratejist ve taktisyendi.
Çin’in kendine özgü sosyal toplumsal ve eknomik koşullarını iyi tahlil etmişti.
Bu yüzden daha 1939 yılında Çin devrimini özel bir devrim olarak niteliyor ve Çin’e özgü olduğunun altını çiziyordu: “Bugünkü aşamada Çin devrimi gerçeklen hangi niteliktedir?
Bir burjuva.-demokratik devrim midir, yoksa bir proleter-sosyalist devrim mi? Hiç şüphe yok ki, ikincisi değil, birincisidir...
Ne var ki bugünkü Çin'de burjuva-demokratik devrim artık köhnemiş olan eski genel tipte bir devrim değildir, yeni özel tipte bir devrimdir.
Biz buna yeni-demokratik devrim diyoruz; bu tip devrim Çin'de olduğu kadar bütün öteki sömürge ve yarı-sömürge ülkelerde de gelişmektedir.” (1)
Bugün proletaryanın yok olduğu, sınıf kavramının değiştiğini, sınıfsal geçişlerin daha gri olduğunu söyleyerek proletaryanın gücünün ve devrimci niteliğinin yok olduğuna söyleyenlere de Mao’nun mücadelesi bir ders niteliği taşır.
Proletaryanın ülke nüfusuna oranlandığında çok az olduğu aksine köylülüğün daha baskın olduğu bir ülkede Mao, proletaryanın önderliğini kabul etmişti.
Çin devrimi bir köylü devrimi gibi lanse edilse de teorik ve pratik izlenen taktik seviyede Ekim devriminin retoriğinden farklı değildir.
Farkı Çin’in toplumsal ve sınıfsal özgünlüğünden ve tarihsel geçmişinden kaynaklanmaktadır.