Cephe Genişlerken Daralan Zihinler

Abone Ol

Dört bir yandan kuşatılmışlığımız, çok cepheli bir çatışma ve savaş içinde bulunuşumuz bizi karamsarlığa itecek bir durum değil. Hayata tutunanlar, ideali ve azmi olanlar ne yapar eder bir çıkış yolu bulur. Bu karanlık ve karmaşık dönmede asıl yenilgi zihinlerde. Zihinler bu karmaşada kendine bir yol bulmak yerine sıradanlığa, dedikoduya, hamasete kapılır.

Dar bakış insanı kapanlara sürükler.

Suriye, güneyimiz, ülkemiz bir ateş hattında. Canlı bombalar, intihar saldırıları, cephedeki çatışmalar başını almış gidiyor. Bütün örgütler bir çatı altında birleşmiş gibi. Diğer yandan Suriye’de cirit atan bütün örgütlerin arkasında Amerika ile İsrail var. Ajanları cirit atıyor. El-Nusra El Kaide’en ayrıldı. Adını değiştirdi. Şu anda nasıl bir işleve bürünmüş bilemiyoruz.

PYD lideri, cürümü ve gücü nedir diye düşünürken, Türkiye’ye meydan okuyor, okuyabiliyor.

Türkiye Suriye’ye girdi, bir köy müdür, bir kasaba mıdır, orayı aldı. Fakat ileri bir hamle ile ileri gidilemiyor. Amerika açıkça PYD desteğini sürdürüyor. Bu, çok belirgin. Çok parçalı ve paramparça Suriye’de işimiz çok zor.

15 Temmuz darbe girişiminin ardından hızlı bir şekilde yeni olaylara ve durumlara evrildik. Artık 15 Temmuz heyecanı bitti sayılır. Çünkü ciddî bir savaşın içinde bulunuyoruz.

Müslümanların asıl zorluğu çok parçalı olmaları ve giderek de amip gibi bölünmeleri. Her geçen gün daha çok parçalanıyoruz. Müslümanların bir araya gelmesi, sorunlarını ve parçalanmışlıklarını azaltması gerekirken giderek bunlar çoğalıyor. Parçalanma ve ayrışmaları derinleştirmeyi kendilerine görev bellemiş kimseler ve kesimler var. Yangın bizi kuşatmış, bundan bir çıkış yolu bulamamız gerekirken ve asıl düşmana, şer odaklarının merkezine yönelmemiz gerekirken birbirimizle uğraşıyoruz.

Her dönemin bir hedef ismi olur. Onun etrafında bir kurgu oluşturulur, hayaller onun etrafında örgülenir. Ondan sonra da insanlar onlarla meşgul olurlar.

Irak işgali sırasında hedef gösterilen Saddam’dı fakat parçalanan ve kan gölüne çevrilen bir Irak kaldı geriye.

Arap Baharı sırasında Kaddafi hedef seçildi, onun etrafında dünyalar kuruldu, gerçek ya da değil senaryolar geliştirildi. Bir zalim porte yerle bir edildi. O gitti ama Libya darmadağın oldu. Emperyalizmin sömürü alanı oldu. Ülke parçalandı. Geriye hayali bir Libya kaldı.

Mısır’da bir kral gitti, yerine bir yenisi geldi. Hem de emperyalizmin öngördüğü bir demokrasi ile. Darbeyi yapan kişi ve partisi tek başına seçimlere girdi, kazandı ve ülkeyi yönetiyor. İsrail’in en iyi dostu ve destekçisi konumunda. Mısır sınırlarında İsrail rahat bir soluk aldı.

Suriye’de bahane Şia ve Beşar Esad. Bu simgelerle Sünni cephe oluşturuldu. Çok örgütlü çatışma içinde kimin ne olduğu anlaşılamıyor. Beşar Esat’ın cemaziyel evvelini biliriz elbette. Babasını da. Ancak şu anki Suriye mi, önceki mi diye sormak durumundayız. Suriye’yi bir bölümün İsrail işgale hazır. Artık GolanTepeleri’ni savunacak ne bir güç ne de bir anlayış var.

Emperyalizmin bu oyunlarını anlatmaya çalıştıkça dar kafalılar başlarını kuma gömüyor “Esad” diyor, “Şia” diyor, “DAİŞ” diyor. Diyor da ne Siyonizm, ne Amerika, ne emperyalizmi görüyor. Yazılarımızın altına yorum yazıyorlar. Şia’yı Siyonizm’den daha tehlikeli bulduklarını belirtiyorlar. Üstüne üstlük bizi Esatçılıkla suçluyorlar. Sanki ben Esad ile kol kola gezmişim, iş tutmuşum gibi.

Biz Müslümanların bu zamanda hiçbir klik, grup, mezhep, cemaat ve tarikat gözetmeden birbirine kenetlenmesi gerekliliği üzerinde duruyoruz. İslam milleti ve ümmeti diyoruz. Türk, Kürt, Alevi, Sünni, ehlisünnet, tarikat, parti, pırtı, takım, şehircilik, radikalcilik, selefilik, kişileri putlaştırarak tapıcılık, cemaat lideri diyerek bağlanma vs. dedik bin parçaya bölündük. Hâlâ bölünüyoruz, tükeniyoruz, hâlâ batıyoruz. Batı, kukla kralları, kukla örgütleriyle üzerimizde oyunlar oynuyor. Biz de oyunun bir parçası oluyoruz ne yazık ki

Ey İslam milleti bir araya gelmeye bakın. Parçaları bütünleştirin, ayrılıkları azaltın giderin bir araya gelin ve tek millet olun deriz. Bunun bir başka yolu yok.