Cemil Çiçek çıkıp Evet ben başarısız oldum! neden diyemiyor?

Abone Ol

Mevcut parlamento, 2011 seçimlerinden hemen önce Türkiye’ye söz verdi;

- Yeni ve sivil bir anayasa yapacağız..

* 2011 yılı geçti, yeni ve sivil anayasa konusunda hiçbir gelişme yaşanmadı.

* 2012 yılı geride kaldı, yeni ve sivil anayasa için bu yıl umut yılıydı, ama yine parlamentomuzdan “çıt” çıkmadı.

* 2013 yılı neredeyse bitmek üzere, Anayasa Uzlaşma Komisyonu çalışır gibi yaptı ama yine bir sonuç yok.

* Daha aylar önce devletin zirvesindeki 1. isim, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, “Galiba yeni ve sivil bir anayasa olmayacak.” gibi tuhaf bir açıklamada bulundu. Zira görünürde de olsa bir komisyon kurulmuştu ve bu komisyon yeni ve sivil anayasa yapmak için çalışıyor gözüküyordu. Bu aşamada böyle bir açıklamanın yapılması, Komisyon çalışmalarını hangi yönde etkiledi dersiniz!

* Daha aylar öncesinde devletin zirvesindeki 3. isim, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, yeni ve sivil bir anayasanın bu parlamentodan çıkmasının zor olduğunu ifade etti.

* …Ve birkaç gün önce devletin zirvesindeki 2. isim, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Cemil Çiçek, “artık bu iş olmayacak” diyerek Meclis Anayasa Uzlaşma Komisyonu Başkanlığı’ndan ayrıldığını deklare etti.

* Meclis Başkanı, liderlere yazdığı mektubunda şöyle dedi: “Bu durum karşısında Komisyon Başkanlığı görevini yürütmemin sağlayacağı bir fayda da yoktur. Bu sebeplerle yeni anayasa çalışmalarının geldiği noktayı ekteki belgelerle birlikte değerlendirmelerinize sunuyorum. Arzu edildiği ve onay verildiği takdirde bu metinler TBMM internet sitesinde yayınlanacaktır.”

* Peki, ama TBMM Başkanı neden çıkıp da “Ben bu işte başarısız oldum!” diyemiyor!

* Son bir nokta; TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in, liderlere yolladığı “ekteki belgeler” dediği belgeler ne Açıklansa da biz de öğrensek…

Hızır (As) ile Hazreti Musa’nın kıssası…

Bir gün Hızır (as) ile Hz. Musa yolda giderken Hızır (as) Hz. Musa’ya:

-“Artık seninle burada ayrılıyoruz. Çünkü sen benim yaptıklarıma dayanamazsın” demiş.

Hz. Musa ise “Hayır ben seninle gelmek istiyorum. Söz veriyorum, yaptıkların hakkında sana hiçbir şey sormayacağım.” demiş.

Böylelikle yola çıkmışlar.

Biraz gittikten sonra karşılarına bir gemi çıkmış.

Bu gemi yoksullara aitmiş.

Hızır (as) bu gemide bir delik açmış. Hz. Musa bunu görünce dayanamamış;

- “Sen ne yapıyorsun, şimdi bu insanlar nasıl gidecekler, bunu neden yaptın ”

Hızır (as): “Hani bana bir şey sormayacaktın Tamam, buraya kadar artık seninle ayrılıyoruz.”

Hz Musa bunu duyunca “Tamam bir daha ağzımı açmayacağım.” demiş.

Tekrar yola koyulmuşlar.

Yolda giderlerken Hızır (as) bir çocuğu öldürmüş.

Musa (a.s.) iyice hiddetlenmiş ve “Sen ne yapıyorsun, o daha çok küçük, onu neden öldürdün.” demiş.

Hızır (a.s.) yine “Hani bir şey sormayacaktın, artık bu kadar yeter, seninle yollarımız burada ayrılıyor.” demiş.

Hz. Musa tekrar özür dileyerek bir daha yapmayacağını söylemiş.

Tekrar yola koyulmuşlar.

Ve sonunda bir köye varmışlar.

O köydeki kadınlardan su ve yiyecek bir şey istemişler.

Fakat kadınlar Hızır (a.s.) ile Hz. Musa’yı kovmuşlar.

Buna rağmen Hızır (a.s.) köyün tam çıkışındaki yıkılmak üzere olan bir duvarı onarmış.

Hz. Musa bunu görünce tekrar bağırmaya başlamış.

Ve Hızır (a.s.) :

-Tamam, bu kadar yeter sana her şeyi anlatacağım ve seninle ayrılacağız. Gemiyi delmemim sebebi ileride sağlam gemileri ele geçiren korsan gemisi vardı. Gemiyi deldim ki o korsanlar gemiyi sağlam diye ele geçirmesinler. Çocuğu öldürmemin sebebi o çocuk büyüyünce inkârcı, kafir bir çocuk olacaktı ve ailesine eziyetler edecekti. Bundan dolayı küçük yaşta öldürdüm ki büyüyünce böyle olmasın. Gelelim duvarı onarmama… O duvarın altında iki yetim çocuğa bırakılan miras var. Bu duvar zamanla yıkılacak ve artık o arsayı ekin ekmek için kullanacaklar. Bu yüzden onardım ki, çocuklar büyüyene kadar idare etsin, çocuklar büyüyünce mallarını alsınlar.

Hatırlatayım istedim…

Adnan bey, geçen yazınızda Bülent Arınç’ın Tayyip bey ile ters düşmelerini sıralamıştınız.

Önemli bir ayrıntıyı sanırım unuttunuz;

Hani şu Aziz Yıldırım’ı serbest bırakacak bir yasa… Meclis’ten geçip Cumhurbaşkanı tarafından onaylanmamış yasa için Bülent bey , “Bir daha Meclis’e bile getiremezler.” demişti.

Ama birkaç gün sonra bu düzenleme Meclis’e tekrar geldi.     

Ve Meclis’ten geçip  Cumhurbaşkanı tarafından imzalanınca Bülent beye daha  evvel söylemiş olduğu sözler hatırlatıldı.

Kendileri de “Siyasi hayatımın en büyük hatasıydı o yorumu yapmak…” dedi.

Sadece hatırlatayım istedim. (U.A.)

Yoksulluğun gölgesindeki öğretmenler

Türkiye’de öğretmenlerin büyük bölümü geçimlerini ikinci, üçüncü işlerle sağlamaya çalışıyor. İşportacılık, taksicilik, garsonluk gibi işler öğretmenlerin yaptığı olağan ek işler olarak görülmektedir. Hükümetin öğretmenlik mesleğini onurlandırmasını ve başta ücret ve özlük politikaları olmak üzere öğretmenliği tekrar seçkin bir meslek haline getirmesini bekliyoruz.

Aradan 3 yıl geçti ve halen öğretmenlere 24 Kasım’da ikramiye verilmesinde bir netice yok. Ayrıca eğitim kurumlarında yemek yemeyen eğitim çalışanlarına günlük 10 TL yemek yardımı yapılmasını istiyoruz.

Servis hizmeti bulunmayan kurumlarda çalışan eğitimcilere günlük 5 TL ulaşım yardımı yapılmasını istiyoruz. Özellikle süreğen hastalığı ve rutin rahatsızlığı bulunan arkadaşlarımızın bütçesini  zorlayan muayene katılım payı ve reçete bedeli katılım payı uygulamalarının da kaldırılmasını talep ediyoruz.

Ek ödemelerin emekliliğe yansıtılması ve vergi matrahlarının yükseltilmesi taleplerimiz var. (Gürkan Avcı-DES Genel Başkanı)

NOT: Bugün 24 Kasım 2013 Çarşamba… İktidar ve TBMM’de grubu bulunan partiler, 2012 yılında yeni ve sivil anayasa vaadini yerine getiremedi. Sınıfta kaldı. Umutlar bu yıla sarktı. Ama bir son dakika gelişmesi; Cemil Çiçek, “Ben artık yokum, bu Meclis yeni ve sivil Anayasa yapamaz” diyerek çekildi. Yenilgiyi kabul etti. Şu ana kadar gelinen yol, kocaman bir sıfır. Du bakali n’olacak Her şeye rağmen yine de takipteyiz… Bu arada 24 Kasım Öğretmenler Günü dolayısıyla tüm eğitimcilerimizi tebrik ediyorum.