Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, hemen her açılışta,
yolsuzluk operasyonunun güçlü Türkiye yi hazmedemeyenlerin düzmecesi olduğunu
söyleyip, Yolsuzlukların olduğu bir Türkiye olsa 79 senede 6 bin 100 kilometre
yol yapılmışken, 10 senede, 17 bin kilometre bölünmüş yol yapılabilir miydi
Milli gelirimizi 800 milyar dolara çıkardık. Yolsuzluk yapsak, bunlar
gerçekleşebilir miydi diyor, demeye de devam ediyor.
Kritik soru şu: Bir ülkede yatırımlar olurken, büyüme
gerçekleşirken yolsuzluk olur mu, olmaz mı
***
Henüz Cumhuriyet in ilk yılları
1937 de Milli Şef İsmet İnönü, Atatürk tarafından
istifaya zorlanmış, yerine Celal Bayar getirilmişti. İnönü evinde adeta tecrit
hayatı yaşamaya başlamıştı.
10 Kasım 1938 de Atatürk ün vefatından sonra
Cumhurbaşkanı olan İsmet İnönü, geçmiş dönemle ilgili bir dizi soruşturma
açtırdı.
Aynen, 1991 seçimlerinden sonra işbaşına gelen DY-SHP
Hükümeti nin, Koskotas Dosyaları gibi
Aynen, 2002 de iktidara gelen AKP nin TBMM de
Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu kurması gibi
Onca patırtı, gürültü koparılmasına rağmen bu
araştırmalardan bir şey çıkmadığını, tamamen göz boyamaya dönük olduğunu
belirtelim.
Üstelik bu araştırmaların başındaki Bakan-Komisyon
Başkanlarının da bir sonraki seçimde aday gösterilmeyerek bir nevi mükâfatlandırıldıklarını(!)
da ekleyelim
***
Peki, Milli Şef in açtırdığı yolsuzluk soruşturmasından
ne çıktı
Bu soruşturmalardan ilki, Atatürk e son döneminde ev
sahipliği yaptığı için, adeta paralel başkent haline gelmiş olan İstanbul un
Vali-Belediye Başkanı Muhittin Üstündağ hakkında otobüs alımlarında ve SurpAgop
Mezarlığı ile Asri Mezarlık ta bazı yolsuzluklar yapıldığı gerekçesiyle açılan
soruşturmalardı.
Ancak bunlardan bir şey çıkmadı ve Üstündağ kısa süre
sonra beraat etti.
***
Daha önemli bir soruşturma dosyası König Skandalı ydı...
König Skandalı, 8 Ocak 1939 tarihli Tan gazetesinde
Tayyare Kaçakçılığı... Türkiye için Amerika dan tayyare alıp, Franko ya satmak
isteyenler yakalandı başlığıyla duyuruldu.
Skandalda öne çıkan kişi, Ekrem Hamdi Bakan adlı bir
istihbarat görevlisiydi.
Almanya da okuduğu Birinci Dünya Savaşı yıllarında, bir
Alman generaline yaverlik yaparken, kendisine Almanlarca takılan König
(Almanca kral demek) lakabıyla anılıyordu. Ekrem König in babası 150 liklerden
Kiraz Hamdi Paşa, dayısı Süleyman Şefik Paşa ydı.
Ekrem König, Milli Müdafaa Vekili Kazım Özalp in imzasını
taklit ederek ABD ye değil, Kanada ya 40 uçak sipariş etmişti. Uçakların kime
gittiği konusu günümüze kadar muamma olarak kaldı.
Bazı kaynaklara göre König, Moskova ile de bağlantılı
olan Leokatz adlı ünlü bir mafya babası aracılığıyla İspanya daki
Cumhuriyetçilere silah temin ediyordu.
Bazı kaynaklara göre ise, Alman yanlısı biriydi ve
uçakları faşist Franko güçlerine gönderiyordu. Bütün bunlar Haziran 1938 de
olmuştu. Ancak Atatürk ün hastalığı, Hatay ın ilhakı süreci vs. derken söz
konusu skandal küllendi.
Milli Şef İnönü, Cumhurbaşkanı olunca, dosyayı gündeme
getirdi.
Maliye Bakanı Fuat Ağralı nın istifası isteniyordu ama bu
mümkün olmadı. 25 Ocak ta Bayar hükümetinin istifasıyla krizde ilk perde
kapandı. Sahtekârlığı ortaya çıktığında König, yurtdışında bir yerde
bulunuyordu. König, Ankara ya dönmeyerek Romanya üzerinden Paris e gitti ve
yargılama gıyabında başladı. Dosyası ayrılan König 1942 Eylül ünde Naziler
tarafından Paris te tutuklandı. 8 ay Monako Prensliği nde tutulduktan sonra
Türkiye ye teslim edildi. 1943 Temmuz unda davaya yeniden başlandı.
König dava sırasında İspanya ya uçak satış işini Fuat
Baban ile yaptığını ve bu işten 175 bin lira komisyon aldığını açıkladı.
Ayrıca, Kazım Özalp in Fuat Baban ın hamisi olduğunu ve Baban aracılığıyla
Almanya da yapılan ve 21 milyon lira değerindeki bir siparişten dolayı 200 bin
lira komisyon aldığını iddia etti. Yargılama sonunda sadece König e 4 yıl
hapis, 4 yıl kamu hizmetlerinden mahrumiyet cezasına verildi. Bakana ve
bakanlık görevlilerine ise ceza verilmedi.
Son söz; 1923 1940
yılları arası Gayri Safi Milli Hâsıla nın (GSMH) en çok arttığı yıllardır
ÜÇ SKANDAL DAHA
İmpeks, Satie ve Denizbank skandalları da 1938 ve 1939
yıllarında yaşandı.
İmpeks, Kemal ve Şakir Seden kardeşler tarafından 1938
Kasım ayında kurulmuş bir komisyon şirketiydi.
Kurucular arasında Celal Bayar ın oğlu Refii Bayar da
vardı.
Üçüncü kardeş Süleyman Seden ise, Denizbank İstanbul
Şubesi nin Teknoloji Müdürlüğü nde çalışıyordu.
İmpeks, Denizbank tarafından İngiliz tersanelerine
sipariş edilen 11 geminin siparişinde komisyonculuk yapıyordu.
Daha sonra Milli Şef in açıkladığına göre, firma
kendisini Etibank-Merkez Bankası-Denizbank-Kömür Şirketleri ve İktisat
Vekâleti nin temsilcisi olarak tanıtıp yüzde 4 6 ıskonto ile iş bağlıyordu.
Fındıklı daki bir Fransız elektrik şirketinin merkezi olan
Satie binası ise, Elektrik İdaresi tarafından 106 bin lira karşılığı satın
alınmak üzere iken Satie Şirketi tarafından iki katından fazla bir bedelle 250
bin liraya Denizbank a satılmıştı.
Ortada tipik bir devleti dolandırma söz konusuydu.
24 Ocak 1939 günü İmpeks, Denizbank binaları ile ve Seden
kardeşlerin evlerine baskınlar yapıldı. Denizbank ın yabancı tersanelere
verdiği 11 adet gemi siparişleri iptal edildi, satın alınan gemilerle ilgili
alım işlemleri incelenmeye alındı.
Bazı dosyalarda yolsuzluklar tespit edildi. Soruşturma
sonucunda İstanbul Barosu Başkanı ve Kocaeli Mebusu Hasan Hayri Tan a 12 bin
lira vekâlet ücreti ödendiği ortaya çıkarıldı. Sonunda Denizbank ın Celal Bayar
tarafından atanmış tüm kadrosu işten çıkarıldı.
Denizbank ın üst düzey yöneticileri tutuklandı
Ve final Uzun süren temyiz sürecinden sonra Denizbank,
İmpeks ve Satie davalarından yargılananların hepsi beraat etti.
***
Şimdilerde, bir gazetenin satın alınması için oluşturulan
havuz lar ve bu havuza devletten ihale alan işadamlarının koyduğu paralar
konuşuluyor.
Sadece bir gazete değil birçok medya unsurunun bu şekilde
el değiştirdiği kulislerin başlıca konusu.
Cumhuriyet in ilk yıllarından başlayarak bugüne uzanan
süreçte bu alanda söyleyebileceğim tek bir şey var;
- Yolsuzluk, rüşvet, iltimas, torpil, kayırma
damarlarımıza işlemiş, maalesef!
Yok aslında birbirimizden farkımız!
Birileri çıksa da haykırsa ya;
- Sahi, ya; biz hangi toprakların insanlarıyız
Hangi toprakların
Hangi toprakların
NOT: Bugün 12 Şubat 2014 Çarşamba... 1) İşte geldi 2014 ve ilk ay da bitti Bu
parlamento ve mevcut AKP iktidarı, 2011 seçimleri öncesinde yeni ve sivil
anayasa sözünü yerine getiremedi, sınıfta kaldı, çuvalladı. 2) Yoksul-zeki
Anadolu çocuklarının barındığı Başbakanlığa bağlı Vakıf Öğrenci Yurtları, 28
Şubat darbesi döneminde kapatıldı. Vakıf olan bu yurtların asıl sahiplerine
iadesi noktasında şu ana kadar tık yok. Dubakalin olacak