Hüseyin Avni Ulaş, Erzurum Milletvekili olup Birinci
Meclis te İkinci Grubun liderlerinden biridir. Meclis başkan vekilliği yapmış,
yaptığı 490 küsur konuşmayla Meclis e yön vermiş bir kişidir.
Müthiş bir mücadele adamı ve etkili bir hatip olmasının
yanı sıra kişilik olarak haksızlığın karşısında taviz vermeyen biridir; bu
yüzden yağcılara, dalkavuklara karşı çıkmanın bedelini çok ağır öder. Mebus
olarak görev yaptığı İlk Meclis ten sonra çeyrek asırlık ömrü polis takibi altında
geçer. Nurettin Topçu da, kendisiyle kayınpederi Hüseyin Avni Bey arasında bir
özdeşlik, bir ruhî yakınlık kurmuş olmalı ki, onun hakkında altı yazı kaleme
alır; hatta vefatından bir yıl sonra kaleme aldığı Hüseyin Avni siz bir yıl
başlığı ile ona olan özlemini dile getirir.
Üstad Nurettin Topçu nun bahsi geçen yazılarından ilki
Hüseyin Avni nin vefatı münasebetiyle 1948 yılında kaleme aldığı yazıdır.
Topçu nun Hüseyin Avni yle ilgili şu ifadeleri düşündürücü ve dikkate değerdir:
Biz, milletimizin güya hayatı kazanılırken ruhu şehid
edildiğini göre göre telef edilmiş bir neslin çocuklarıyız. Hüseyin Avni ve
Hüseyin Avniler, kaba iskeletlerini milletin ruhuna kâbus ve belâ hâline
getirmeden, zaferlerinin hakkını almak için halkın gözünü oymadan, milletin
mukaddesatını incitmeden ölmek saadetine ermiş insanlardır. Viran hüviyetimizin
her tarafına onun resimleri asılmadı; ismi bir tahakküm çevreleri arasında
putlaştırılmadı. Onun mübarek nâ şı bile gönüllü kafileler tarafından
kaldırıldı.
Birinci Meclis in kendini feshetmesinden sonra Hüseyin
Avni nin gücünden çekinildiği için, tekrar milletvekili yapılmaz. Artık
buhranlı bir dönem başlar. Bu süreçte hiç yüzü gülmez. Hiçbir dahli olmadığı
hâlde İzmir Sûikastı ndan dolayı tutuklanıp mahkûm edilmeye çalışılır. Çünkü
onun varlığı Ankara ekâbirini fazlasıyla rahatsız eder.
Hüseyin Avni, 1935 yılında Erzurum dan adaylığını koyar.
Hükümet telâşa düşer. Ankara dan uçakla bir heyet Erzurum a gönderilir.
Kolorduya emirler verilir. Tek hedef Hüseyin Avni nin seçilmesini
engellemektir. Bu noktada onun seçimleri kazanmaması için akıl almaz oyunlar
oynanır. O ise bunlara aldırmaz. Seçimi kaybeder. Fakat bu yetmezmiş gibi baskı
ve takip o derece artar ki, dostları bile onun yanına gelemez olur.
Korkutulurlar; hayatlarından, memuriyetlerinden her şeyden korkutulurlar. Bu
kadar namuslu bir adamın yanına gitmekten imtina ederler.
Hüseyin Avni ise yanına gelemeyen dostlarına kızmasa da,
kendi zincirini boynuna takarak düşman kalesine teslim olan menfaat ve saadet
dilencisi zümreden iğrendikçe iğrenir ve ancak bunların kahrıyla ruh ve
vücudunu harap eder.
Hüseyin Avni adaylığından sonra içine kapanır ve münzevi
bir hayat yaşar. Sürekli olarak düşünür. Yeni bir nizam, yeni bir dünya, yeni
bir hayat ve memleket planlarını araştırır. Acı çeker, fakat çektiği acıları
kimseye duyurmaz. Yokluk görür, kimseden yardım istemez. Şifa bulmaz
ıstıraplarını bile kimseye duyurmaz. İnsanları rahatsız etmekten çekinir. En
ıstıraplı olduğu hâlde bile bakışlarından tebessümü eksik etmez.
Gözleri görmez olur. Hayatının son yıllarında onun
akıllara hayret veren bir tevekkülle karşıladığı bu belâdan tam bir sene
yanındakilere ve aile efradına haber vermez. Bir gün yemek sofrasında tuhaf bir
bocalama onları şaşırtıp duraksatır. Ne yapıyorsun baba Neyi nerede
arıyorsun O, birden bire mahcup, yakalanmış bir çocuk gibi şaşkın, sanki
kabahatinden utanarak başını önüne eğer Canavarlar karşısında eğilmeyen bu
baş, Allah ın huzurunda duran bir evliya teslimiyetiyle itiraf eder:
- Benim gözlerim görmez
Kendisine, sıhhatine dikkat etmesini söyleyenlere,
vaktinde ilerisi için ihtiyat olarak biraz para sahibi olmasını tavsiye
edenlere verdiği cevap çok düşündürücüdür:
- Ben ne sıhhatimi, ne servetimi, hatta ne de hayatımı
muhafazaya mecburum. Hilkatin her türlü takdiri dışında bir an bile çıkmaya
muktedir olmadığımı bilirim. Ben yalnız faziletimi muhafazaya mecburum.
(Muammer Çelik (Haz.), Hüseyin Avni Ulaş, Erzurum Kitaplığı, İstanbul 1996, s.
215-216.)
Yazımızı bu mücadele adamını rahmet ve minnetle anarak
onunla ilgili yazılan bir şiirin ilk mısraları ile bitirelim:
Ey Erzurum un kahraman evladı! Sırıtkan
Soysuzlara baş eğmeyen alçalmayan insan!
Aslan gibi sen şanlı hamiyet tepesinde,
Kükrerdi bütün milletin efkârı sesinde.