Doğudan batıya, kuzeyden güneye kaos üzerinden yeniden inşa edilmeye çalışılan bir İslam dünyası görüntüsü ile karşı karşıyayız. Bundan dolayı da her yer kan ve göz yaşı. Acının en azından yüreklere inmediği bir fertten bahsetmek mümkün değil. Aksi takdirde, bırakın o yürek sahibinin Müslüman olmasını, insan demek için bile milyonlarca şahit gerekir.
Ama ne yazık ki, başta etrafımız olmak üzere, tüm dünyada bu tür yürek taşıyan milyonlarca insan var. Ve işin ilginç tarafı, bu insanlarda en ufak bir rahatsızlık hissi yok. Görünen o ki, inancını kaybeden insanlar, ruhlarını ve vicdanlarını da kaybetmeye başlamış durumdalar. Bence, üzerinde düşünülmesi gereken asıl mevzu da bu!
“Tepkisizlik”, “duyarsızlık”, “bananecilik” ve “modern cahillik”ten dolayı meydanları başkaları İslam adına, bizler adına kapatmış durumda. Kapatmanın ötesinde, bu alan hakimiyeti üzerinden rahatlıkla oyun kurup, içimizden birilerini “sari inek” misali alıyor, bizleri birbirimize düşürtebiliyor ve tüm bu olanlar karşısında gıkımız bile çıkmıyor. Adeta efsunlaşmış gibiyiz...
***
Sosyal medya üzerinden kanıksatılmaya, sıradanlaştırılmaya çalışılan o kadar çok bilgi ve görüntü var ki, burada her birini saymak mümkün değil. Bunun için son bir kaç güne bakmak bile yeterli. Mısır, Bangladeş, Yemen, Irak, Suriye, Lübnan ve Filistin başta olmak üzere, tüm İslam dünyasında yaşanan gelişmelere şöyle bir bakın. Bakarken, Türkiye’yi de ihmal etmeyin!
Baktığınızda göreceksiniz! Ama biraz geç olmuş olacak. Çünkü, onların artık çoğu birer istatistiksel verinin ya da sosyal medyanın birer parçası olmuş olaylar durumunda. Burada insanı asıl kahreden ise, kardeşin kardeşi boğazlaması ve bunun büyük bir başarı hikayesi olarak lanse edilmesi. Tek kelimeyle ahlaki bir çöküntü ve tam bir “Cahiliye” anlayışı...
Evet, bir taraftan bütün hayatını İslam’a ve İslam birliğine adamış olan tertemiz dava adamlarının birer birer idam edildiğini ya da suikastlar yoluyla ortadan kaldırıldığına şahit olurken; diğer taraftan da sahte “kurtarıcılar” ile İslam dünyasının yeniden kontrol altına alınmaya çalışıldığını görüyoruz. Tek kelimeyle “Modern Firavunlar” ile “Musaların” karşı karşıya kaldığı büyük bir imtihan dönemi...
***
Peki, ne oldu böyle bize İslam’ın sancaktarlığından bu hallere nasıl düştük Niçin birbirimizi yer olduk Niçin herkes kendine göre “en Müslüman”, “vatanperver” ya da birileri hep “hain” ve “İslam düşmanı”
En tehlikeli kamplaşma, bölünmenin bir anlayışı olan bu kavramlar niçin bu kadar rahatlıkla kullanılabiliyor
Aslında bu kavramlar ve bunları fütursuzca kullananlar kime ya da kimlere hizmet ediyor Bu suçlayıcı ruh hali nereye kadar devam edecek
***
Mevcut şartlar altında biz bu soruları bu kafayla daha uzunca bir süre soracağa benziyoruz. Nedenine gelince, İslam dünyası tam bir kafa karışıklığı içerisinde. Kendi kavramlarını kaybetmiş toplumların, insanların zaten sağlıklı düşünebilmesi mümkün değil. Olan da zaten bu...
İslam dünyası, adeta bilgi çağının “okumuş cahilleri”nden oluşan bir topluluğu andırıyor. Her bilgiyi olduğu gibi doğru kabul eden ve sorgulamayan bir yaklaşımdan da daha fazlasını beklemek, abesle iştigal etmekten farksız!
Çünkü bunu süzgeçten geçirecek gerçek bir bilgi birikimi ortada yok. Dolayısıyla, tam bir cahiliye dönemini yaşıyoruz!
***
Daha da vahim olanı, bunu aşmaya, çözmeye yönelik gerçek anlamda bir arayışın da söz konusu olmaması. Çünkü herkes en doğruya kendisinin hakim olduğunu zannediyor ama sahip olduklarını zannettikleri o bilgi ve doğrular da kendilerine ait değil.
Cahiliye Dönemi’nde insanlar çıkarlarını kollayacak, düşmanlarına karşı üstün gelmelerini sağlayacak başka tanrılara inanırlardı. Şimdilerde ise onların yerini almış “Büyük Güçler”e sığınan ve onlar üzerinden zenginliklerini sürdürmeye çalışan bir kesim var.
Asıl tehlike de, bu kesim üzerinden cahiliye anlayışının İslam ile özdeşleştirilerek Müslümanlara kabul ettirilmeye çalışılması. O yüzden fazlasıyla uyanık olunması gereken bir dönemden geçiyoruz...