Çağla Yeşili

Abone Ol

Gördüm ki tabiatın lirizmi dediğim can eriği hakkında yazmışım da, can eriğinin kardeşi çağla hakkında iki kelam etmemişim. Çağla deyince, badem çağlasıdır elbette. Baharın rüyalı çocuğu… Çağla küsse bana şimdi haksız mı, kardeşimi alladın pulladın beni ise hiç gözün görmüyor dese. Hayır hayır çağla hiç küsmez çünkü o bahar akşamlarımızın müstesna güzelliğidir. Hem gözlerin görmediğini de kim söylüyor, gözler aydınlığın el izleridir çağla yeşili gibi. Çağla, bir aydınlık gibi gelir akşamlarımıza. Çağla yeşili aydınlatır bulutlu dünyamızı. Badem çağlasının yanında can eriği biraz daha mı candan diye düşünmeyelim badem çağlası olmasa can eriği canlı bir yalnızlık içinde kalakalır. Badem ve can eriği, iki güzel rüya gibi sessizliğin iki ucunda. Dünyamıza doğru eğiliyorlar.

Baharın gelişini ilk önce kim karşılıyor dersiniz, elbette ki badem ağaçları. Can eriğinin beyaz gelinliğinden önce bademler pembe çiçekleriyle adeta gelinin yanındaki süslü küçük kız çocuklarını hatırlatıyor. Tabiatın düğün hazırlığında ne güzeldir bu şölen havası. Sanki bütün çocukların biriktiği bir şiir gibi, her dize masumiyetin hakikat teminatı. Gelmemiş gelecek olan gelecek. Geleceğimizdir. Baharımızdır. Sessizlik epiğinde.

Can eriğinin lirik duruşuna karşın badem çağlası epiktir. Bu yüzden belki de ikisi birlikte güzelliği bütünlüyorlar. Hikâye olmadan güzellik nasıl anlatılacak, hayatımız lirizm kadar epiğe de muhtaçtır. Hoş, dünyamızdan lirizmi kovalı hayli zaman olduğu için epiğin ayakları rüyalarımıza dokunamıyor. Baharı yaşamak için önce bahçemiz olmalıdır, gönül bahçesi, o bahçenin içinde çağla yeşiline yer yoksa vah ki vah… Baharın ayak seslerini ilk önce badem çağlasının adımlarından anlayabiliriz. Bademler çiçeğe durduğunda yepyeni vakitleri işlemeye başlarlar zamansız dünyamıza. İşte o zaman anlatı başlar…

Bahar gelecektir hakikatin tecellisi gereğince. O tecelli ki somut olarak önce epiği sonra lirizmi yaratacaktır. İnsan bütünlüğünde önce görüngü sonra durum hazırlanacak; her şeyin bir ritmi vardır. O ritimler bize güzel hikâyeler sunacaktır. Hikâyeler ulana ulana destana, destanlar ulana ulana hakikatin derin gözeneğine varacaktır. İşte o gözenek insanı bütün varlıkla hemhal olmaya çağırıyor. Bahar başlı başına çağla yeşiline dönüşüyor.

Gerçekten çağla yeşili bir ara renktir, ara dönem gibi. Dönem, öyledir çağla dünyamızda pek fazla ikamet etmez. Kendi gerçekliğini insan gerçekliğiyle sınayarak kabuk bağlar. Kabuk bu dünyaya aittir ama var oluş, o bizim müdahalemiz dışında gerçekleşir. İnsan müdahalesinden sadece kabuk doğuyor, öz kendi gerçekliğiyle vardır. Gerçek! Gerçek hep, hep gelecektir! Gerçek gelmiştir…

Badem çağlasına tabiatın epiği diyorum. Aynı zamanda tabiatın çoksesliliği. Bademler çiçek açmaya durduğunda bahar ayaklarını uzatmaya başlıyor dünyamıza. Can eriğinin büyük kardeşi. Büyük kardeş olmaz ağabey olur diyorsanız onu ben de biliyorum ama badem çağlası can eriğiyle birlikte akla ve bahara geliyor… Zaman farkıyla büyük kardeş… Badem çağlası dünyamızdan çekilirken yerine can eriğini bırakıyor. Süreklilik esası gereğince… Süreklilik aynı zamanda sürerliktir de. Sürecek olanda süreklilik olur. Sürecek olmayan zaten saman alevi gibidir parlar ve geçer. Etkisi fazla olmaz. Olsa da derinlik değil yüzeysellik kalır geriye. Güncelin güncelliği gibi. Badem çağlası da, can eriği de güncel değildir mesela. Yılda bir kere gelip bin kere var olurlar. Sayısızca. Varlığa dağılırlar. Varlıkta yepyeni var olurlar.

İnsan çağla yeşili dediğinde, sanki etrafı birdenbire yemyeşil oluyor. Gerçekten çağla yeşilinin böyle bir etkisi var; hoşsohbet, içi dışı bir, fıkır fıkır… Çağla yeşili masmavi bir türkü tadında. İnsana umut geliyor. Çağla yeşili sesin çokseslilikle güzelleştiği bir ses; sessizlik değil de sessizliğin çoksesliliği…

Çağla yeşili, cıvıl cıvıl bahar. İnsanın kalkıp halaya durası geliyor. İnsanın kalkıp yağmura doğru koşası geliyor. İnsanın kalkıp türkü söyleyesi geliyor. İnsanın kalkıp…

Ey güzelliğin güzelliği. Gel de içimizdeki bulutları kıyalara götür ıssız denizler gibi. Denizlerin dibindeki ay resimleri!

Badem çağlası seni tabağımda gördüm bugün! Yarın gelir misin ne belli! Kim bilir hangi mevsimlere işliyorsun hangi umutları! Hangi haritaya işliyorsun hangi yarınları! Kim bilir hangi sessizliği seslendiriyor içimizin çağla yeşili!

Sessizliğin çoksesliliği ne güzeldir!