Çağını aşan mesajıyla Üstad

Abone Ol

Bu yıl Üstad Necip Fazıl’ın ölümünün otuzuncu yıldönümü. O yüzden bu yıl onun çağını aşan mesajı ve eserlerinin temel özelliklerinin vurgulanabilmesi mümkün olacak. Üstad’ın doğum günüyle ölüm günü aynı zamana denk geldiği için her yıl çeşitli anma toplantılarında konuşup önemli fikirlerini gündeme getiririz.

Üstadla ilgili kitaplarım olduğundan, çeşitli çevrelerden sohbet ve konferanslara davet edilirim. Necip Fazıl’ın temel mesajını benimsediğim için, bu davetlere mümkün olduğu kadar katılmaya çalışırım.

Her yıl çeşitli belediyelerin düzenlediği ve benim de bazılarına katıldığım Necip Fazıl’la ilgili programlarda onun eserleriyle Büyük Doğu dergisinde ortaya koyduğu ve 40 yıl savunduğu tezlerini anlatırım. Ayrıca, radyo ve televizyon yayınlarında Necip Fazıl’la ilgili sorulara cevap vermeye çalışırım. Her yıl Mayıs ayının son günlerinde Üstad böylece gündeme gelir.

Ölümünden bu yana çeşitli davet ve taleplerle Necip Fazıl hakkında yüze yakın yazı yazıp onunla ilgili konuşma yaptığımı sanıyorum. Üstadla ilgili biri deneme, öteki de derleme olmak üzere iki kitap yayınladım. Bunlar da onunla ilgili en çok basılıp okunan kitaplar oldu. Bu durum aslında benzeri olmayan bir yakınlığın yansımasından ibarettir. Mevlâna’nın ifade ettiği ruh akrabalığı bu konuda en büyük etken sanırım. Demek ki hasbî alâkalar takdir görüyor.

Üstad’ın altmış yıllık sanat ve düşünce hayatında gazete, dergi, yayınevi ile her alanda verdiği eser sayısı 100’ü buldu. Henüz tahsil hayatını sürdüren genç nesillerin Üstad’ın bu eserlerini bilmemesi maalesef acı bir gerçeklik. Yeni nesillerin onu okuyabilmesi için Üstad’la ilgili 30. yıl programları ve konferansları mesajının daha iyi anlaşılmasını sağlayacaktır. Böylece Üstad’ın eserleriyle bu toplumun geleceğinin doğru yönlendirilmesi mümkün olabilir.

RUH AKRABALIĞI

Ruhen akraba olan insanlar, müşterek davalarına herkesten fazla sahip çıkarlar. Hatta bu insanların birbirlerini görmeleri de şart değildir. Tabii müşterek duyguların pekişmesinde bu görüşmelerin etkisi olur, ama ruhî akrabalık yanında ikinci derecede kalır. Hayatımızın en önemli meselesi iman ve ona uygun yaşamak ise, burada dünya görüşü elbette çok önemlidir.

1965’te Necip Fazıl’ı ilk kez bir lise talebesi olarak dinlediğimde, Dünya Görüşümüz konulu konferansını veriyordu. Ben konuyu dikkatle dinledim ve hayatımın meselesi sayarak çok da önemsedim. Necip Fazıl yaşadığı sürece onunla bir şekilde münasebetim oldu ve onu Allah ve Resulünün hâlis bağlısı olarak tanıdım. Benimsediğim düşünceleri bir hayli çoktu.

Necip Fazıl’ın sanat ve fikir eserlerinin özünü genel olarak şöyle anlatmak istedim:

Çağdaş Türk edebiyatında ve düşünce hayatımızda benzersiz bir yere sahip olan Necip Fazıl, her çevreden insanı hayran bırakan bir şahsiyettir. Kültür hayatımızda çok önemli ve vazgeçilmez bir yeri vardır. Cumhuriyet dönemi şiiri, tiyatrosu, din ve tarih anlayışı gibi konularda onun eserleri ve tezleri, her görüşten kültür çevrelerinde çok etkileyici olmuştur.

Necip Fazıl’ın felsefe tahsili yapması ve bütün eserlerinde bu formasyonun bir yönüyle ortaya çıkması, onu öteki şair ve yazarlarımızdan farklı kılmaktadır. Özellikle de 20. yüzyılda yaygınlaşan pozitivist eğilimlere karşı geliştirdiği mistik ve metafizik duyarlıkla “Vahiyden kaynaklanan insan ve medeniyet anlayışı” ortaya koymuştur. Bu anlayış tarzının, ilk gençlik yıllarındaki şiirlerinde görülen bazı eğilimlerden 1930’lu yıllar boyunca gelişen sistemli bir telâkkiye dönüştüğünü görüyoruz. Hayatının 50 yılı bu telâkki yolunda eser vermekle farklı bir anlam kazanmıştır. Kaldırımlar şiiriyle 20. yüzyılın bunalımından ilk söz eden sanatçı olarak, yaşadığı çeşitli buhranlardan sonra, Bir Adam Yaratmak oyunu ile Çile şiirinde ifadesini bulan şekliyle “Mutlak Hakikat”e ulaşmış olur. Böylece, 20. yüzyılda Aydınlanma düşüncesine karşı çıkacak dinî, fikrî ve estetik temele kavuşur. Bu da onu benzersiz bir şair ve mütefekkir olarak kültür hayatımızın mihenk taşlarından biri haline getirir.

Dünya düşünce tarihinde, yaşadığı çağın dünya görüşleriyle temel düşüncelerine Necip Fazıl kadar kararlı bir şekilde karşı çıkan üç şahsiyet vardır: Sokrates, İmam-ı Gazali ve Descartes… Necip Fazıl, estetik temelli ve resmi ideolojiye karşı geliştirdiği ideolojik görünüşlü söylemleriyle yalnız sanatçılarla kültür adamlarını değil, Büyük Doğu dergisinde yayınlanan yazı ve aynı dönemlerde verdiği konferanslarıyla her kesimden Türk toplumunu sosyal ve siyasal bakımdan da etkilemiştir. Bu etki özellikle din anlayışı ve tarih yorumlarında çok daha açık biçimde görülür. Edebi ve fikri etkileri ise çok daha derinde ve çok genel bir niteliktedir. Bugün onu önemsemediğini söyleyebilecek ciddi kültür ve sanat adamı yoktur.

BÜYÜK ŞAİR VE MÜTEFEKKİR

Necip Fazıl, hem bizim edebiyat geleneğimizden, hem de dünya edebiyat geleneğinden kendine özgü bir biçimde yararlanmayı bilmiş ve taklit edilmesi mümkün olmayan dehalara özgü bir üslûp sahibi olmuştur. Fakat böylesine büyük şahsiyetlerin ekol oluşturması hiç de kolay değildir, çünkü dehalar yalnız kendi çevrelerini değil, onlarla birlikte çağlarını da aşar ve bütün insanlığa seslenirler. Bu yönüyle Necip Fazıl, yalnız bizde değil, bütün dünyada önemsenmesi gereken eserlerin ve çağını aşan çok önemli evrensel bir mesajın sahibidir.

Necip Fazıl’ın çağını aşan mesajının bütün dünyada anlaşılmasını sağlamak gerektiğine inandığım için onunla ilgili yazılar yazıp çeşitli yerlerde konuşmalar yapıyorum. Çünkü bunların pek çoğuna ben de katılıyorum. O yüzden de ruh akrabalığından söz ediyorum.

Önem verdiğim ve benimsediğim görüşlerini öne çıkararak entelektüel bir Necip Fazıl portresi ortaya koymak ve onun yeni nesiller tarafından okunup anlaşılmasına katkıda bulunmak istiyorum. İnsanlığın buhrandan kurtuluş yollarını bulabilmesi böyle mümkün olabilir. Çünkü onun çok önemli estetik, dinî, tarihî, felsefi tezleri vardır ve bunlar dünya çapındadır. En az 10 türde ortaya koyduğu 100 ciltlik eseriyle büyük bir kütüphane ortaya koymuştur. Bu eserlerin önemi ve özellikleri mütevazı gayretlerle yeterince anlatılamaz. Ufku daraltılmış kültür ve sanat çevrelerinde anlaşılamayan bu eserler, ancak uzmanların katılacağı açık oturumlarla sempozyumlarda anlaşılıp tartışılabilir.

Necip Fazıl’ın şiirleri yanında tiyatro eserleri, anlatı türünde ortaya koyduğu metinler, aslında yalnız bizim edebiyatımız için değil, çağdaş dünya edebiyatı için de ufuk açıcı özelliklere sahiptir. Ayrıca Çöle İnen Nur adlı eseri, 150 yıl sonra edebiyatımızda yazılmış ilk siyerdir ve daha sonra bu türde yazılan eserlerde çok açık etkisi vardır. Tarih tezleri 40 yıl boyunca her çevrede tartışıldığı gibi, Tarih Boyunca Büyük Mazlumlar adlı kitabı farklı bir duyarlığın insanlık tarihine panoramik bakışı olarak benzersiz bir niteliğe sahiptir. İman ve İslâm Atlası ile Batı Tefekkürü ve İslâm Tasavvufu adlı eserlerinde yepyeni bir bakış açısı ortaya koyar.

Bunlara bakıldığında Necip Fazıl’ın nasıl bir kültür mirasına sahip olduğu anlaşılır. Ondan önceki büyük şair ve düşünürler hep bir yönüyle önemsendi, oysa iki yönüyle önemli.

Aslında büyük şair ve büyük mütefekkir olan Necip Fazıl, geniş çevreler üzerinde din ve tarih tezleriyle de çok etkili olmuştur. Fakat onun en önemli yönü sanat ve fikir alanında ortaya koyduğu öncü fikirlerdir. Fikir ve sanat hayatımızın sığ sularda dolaşmasından ötürü, şiiri, nesirleri ve tiyatrosuyla dünya görüşü yönünden dehası tam olarak değerlendirilemiyor. Üniversite, basın ve kültür çevresi tarafından getirdiği fikri açılımlar da yeterince bilinmiyor.

Bunların ortaya çıkmasının hayati önemine inandığım için, Necip Fazıl’ın yüz ciltlik eserini ve bu eserlerde çağını aşan mesajını ortaya koymaya çalışıyorum. Bu yeterince anlaşılmazsa bu büyük şairin ve mütefekkirin eserleri ve değeri ortaya konmuş olmaz. Bu bakımdan, 20. yüzyılda Türkiye Cumhuriyeti’nin önemi ve Müslüman Türk dünyasını temsil etmesi ancak mümkün olur.