Buzluk, balık, bilgi, çürüme

Abone Ol

KASA kasa balıklar.

Öyle ya üç tarafı denizlerle çevrili bir ülkenin yurttaşı olmak.

Fakat o kasa kasa balıklar morgdan çıkmış. Yani buzluktan.

Satıcısı söylemese de buzhaneden.

Elinize alıp karnını açtığınızda bütün iç organları su kesmiş, pişirdiğinizde pis bir koku. Her şeyi mahvederek, çürüterek, bozarak yedirmek zorunda mısınız bu zavallı millete. Tam güz geldiğinde elmalar, armutlar köşe başlarında ve oldukça ucuzdur, hasat mevsimi dersiniz ama yine bir çocuk gibi kandırılmışsınızdır.

Yine buzhane boşaltılmıştır.

Yeni hasadın yeni ürünlerine yer açmak için o morarmış, iliği kemiği kurumuş, damarlarından kanı suyu çekilmiş armutları, elmaları önünüze atmışlardır.

Ölü meyveler tükettiğinizi bilmeden, kokusu tadı kalmamış çöp yediğinizi anlamazsınız bile.

Zira hasadın kokusunu unutmuşsunuzdur. Ekmeğin buğdayındaki yüksek miktardaki ilaçlar konuşulmakta son günlerde.

Kimi ayrıcalıklıların ekmeği evlerine sokmayıp, antrikot yedikleri gibi olmadığı için halkın yazgısı, kucakla taşınan ekmeğe zor yetişebilirlerken.

Meğer buzluklar meyveler, etler için değil; bilgiler için de kullanılmakta imiş.

Bitirme tezleri de buzluktan çıkarılıp servis edilmekte imiş.

Yeni hasat gibi yeni diploma sahibi olacak birey, hiç emek vermeden buzhanenin yolunu tutuyor. O soğuk kelimeyi hiç sevmesem de, morgdan çıkarmakta demeliydim aslında. Buzlukta birilerinin yazıp istiflediği bayat balıklar gibi bozuk, başkasının emeği satın alınarak hazırlanmış tezi ile akademik dünyanın kapıları sonuna dek açılıp, arsızca içeri girebilmekte.

Mimarlar, projeleri için uzanmakta buzluklara, doktorlar bitirme tezleri için.

Türkiye’de çok ağır olduğu için TUS sınavı; kimileri, küçük Avrupa ülkelerini suyolu yapmışlar. 

Rezalet çarmıhına gerilmişiz.

Çıkarlarımızın rayları üzerinde hızla kaymaktayız. Fakat haberimiz olmalı ki, o raylardan tren geçecek ve hayati tehlike söz konusu. Yazdırma tezlerle, çürük inşaatlarla, yüksek binalarla, uyduruk ticari faaliyetlerle ülkenin üzerinde durduğu kayalıkları oyup yok ettiğimizi fark etmiyoruz.

Korkum, geleceğimiz yoksa günümüzden daha mı karanlık olacaktır.

Saatlere bakıp dakika sayan öğretmenler, çocukları eğitmek için ağızlarını açmaya üşenip kurdukları televizyon ya da bilgisayar ekranından dersi anlattırmaktalar.

Yemeği pişirmeye, ateşin önünde yanmaya hiç istekli değiller. Uzanıp buzluktan bilgiyi alıp minicik çocukların önüne atmaktalar. Memleket baştan ayağa buzhane.

Ancak kendilerine itaat kadar bir itibar verilirse insanlara.

Ancak susarsan gözümde değerin olur denirse. İnsanlıkta kaldırılır buzluklara.

Kimselerin konuşamadığı.

Kocanın karısının gırtlağına sarıldığı.

Ah o annesinin bir hastane koridorunda herkesin içinde dövdüğü erkek çocuk; yarınlarda buzluktan çıkaracaktır dayakları, kendi çocuklarına karşı.

Dostluklarda ortadan kaldırılıp tıkıştırıldı buzluklara. Ne komşuluklar kaldı, ne akrabalıklar, ahbaplıklar.

Yalnızız, kimsesiziz.

Neyse ki hayatımıza bir zerdali ağacı, bir de kedi yavrusu karıştı.

Buzluktan değil gerçek dostluktan.

Not: 25-26 Mart, saat 14-17 arası, Bursa Kitap Fuarı, Beyan Yayınları standında olacağım inşallah.