Bütün çözümler, çareler, ilaçlar ancak islam'dadır

Abone Ol

NEDEN Müslümanlar olarak; ihtilaflarımızın/anlaşmazlıklarımızın/sorunlarımızın doğru/adil ÇÖZÜMLERİNİ Kur’an’da, sünnette ara(ya)mıyor da, başka yollarda/hakemlerde/makamlarda arıyoruz? Doğru ve adil çözümlerin, tek adresinin İslam’da olduğunu bildiğimiz halde? (Nisa/59-65)

Siyasetçilerimizin, ilahiyatçılarımızın, hukukçularımızın, ekonomistlerimizin, her alandaki bilim adamlarımızın, fikir ve kanaat öncülerimizin/toplumumuzun her alandaki temsilcileri, sorumluları konumlarıyla, bütün sorunlarımızın çözümünün ancak ve sadece, Hayat Kitabımız/Rehberimiz Kur’an'da olduğu gerçeğini anlama zamanı hâlâ gelmedi mi? Bilenler söylesin: "Kur’an'da hangi ihtiyacımızın karşılığı, hangi sorumuzun cevabı, hangi sorunumuzun sebebi ile doğru, adil çözümü yok? Hangi hükmü, yasası, ilkesi, ölçüsü, bilgisi, haberi yanlış veya hikmetsiz? O halde, bize "hayat verecek, şifa ve rahmet olacak, her türlü sıkıntıdan bizi kurtaracak” ilahi davete/çağrılara neden icabet etmiyoruz? (Enfal/24, İsra/82)...

"İslami" olmayan adalet/çözüm arayışları beyhudedir. İslamsız adalet de, barış da mümkün değildir. İslam, zaten "adalet" için gönderilmiştir. Ne yazık ki, bu gerçeğe "Müslümanlardanım" diyenler bile uzaktalar. Düğümü üretenlerden, çözümü beklemek sorununu yaşıyoruz. Yanılmayı diliyoruz. Biz; farklı kimlikleri yüzyıllarca barış içinde yan yana yaşatmayı başaran bir medeniyetin mensuplarıyız. Kimlik çatışması yaşayamayız. İslam kardeşliğine mecburuz. Muhtacız. Üst kimliğimiz "İslam"/tevhiddir. Öteki kimliklerimiz sonra gelir… Gelmelidir…

Ülkemizde Batı'nın, Türk'ün, Kürt'ün, Arab'ın/insanların, ülkelerin, toplumların… sözleri egemen olmasın; ancak ve sadece Rahman'ın (cc) sözleri egemen olsun ki, özlenen "adalet" ve "barışa" ulaşabilelim… Yoksa, söz/egemenlik çatışması bitmez... Gökyüzü/Güneş, Ay, yıldızlar, okyanuslar nasıl ki kimseye ait değilse Kur'an güneşi de herkes içindir... İnsanlar üzerinde hüküm, emir ve yasak koyma/egemenlik hak ve yetkisi sadece Rahman'a mahsus olduğu kabul edildiğinde işlerimiz düzelir…

Türk, Kürt, Arap, Fars… Sünni-Şii vb. alt kimlikleri/unsurları kaynaştıracak/birleştirecek/uzlaştıracak, diriltecek üst/ortak kimliğimiz ancak ve sadece "tevhid"/iman/İslam kardeşliğimizdir. Tevhid/Kur’an/vahiy "ruh”tur… Ruh/can nasıl ki, bedenin bütün parçalarını bütün ve ahenkli olarak canlı/ayakta tutuyorsa, tevhid de ruhumuz olarak, bütün farklı alt kimliklerimizi birleştirilerek bizi tek vücut/tek millet ve tek ümmet yapar… Bu, Rabbani bir gerçektir, emir, teklif ve çözümdür. Bunun karşısındaki beşeri bağlar, çözümler de çözüm değil, düğümdür. İnsanlar, toplumlar arasında tek üstünlük sebebi "takva"dır. Aksi seçkinci/ırkçı anlayış, Yahudi/Siyonist anlayıştır. Rahman'ın yasaları, ölçüleri, ilkelerine karşı itirazdır; şirktir/zulümdür… İslam kardeşliğine/birlikteliğe zorunlu olduğumuz zor bir dönemdeyiz. Ya Rabbimizin vahdet emrine uyacağız veya Siyonizm’in tuzağına, yüz yıl sonra, ikinci kez düşerek parçalanacağız. "Siyonizm’e köle olduktan sonra, Türk olsan ne, Kürt olsan ne!" sözleriyle soruna ışık tutan Erbakan Hocamızı rahmetle anıyoruz.

BİZİ BİRLEŞTİRECEK RUH, SADECE/ANCAK TEVHİDDİR.

 Osmanlı’da da, sonrasında da bizde “ırkçılık" sapkınlığının öncüleri, genellikle Müslüman ve/veya Türk kimlikli görünen "kripto"lar olmuştur. Böylece iki karşıt ırkçılık da üretilip, beslenerek tefrika ve çatışma sağlanmıştır. Daha çok PKK adıyla üretilip, başımıza bela edilen tefrika-fitne ateşini de, karşıtı Türk ırkçılığıyla/politikasıyla/başka bir tefrika-fitne ateşiyle söndürmeye çalıştıkça yangını daha da büyüttük. Tedbirlerimiz, yangını söndürmek yerine daha da büyüttü. Ve müzakere(?!) aşamasına geldi. Kimse, bunun milli bir proje olduğuna bizi ikna edemez. Siyonizm’in bölücü projesi yürütülüyor. Keşke, yanılsak... Tek çözümün, İslami olduğunun, yetkililerce ifadesinden bile korkulduğu bir zamanda/durumda çözüm ne kadar mümkündür? İslam'dan başka çözüm, çıkış da, ölümden/hesaptan kaçış da yoktur, kardeşim.

Kürt kardeşlerimize bir sorumuz var: “Osmanlı”dan sonra/yüz yıldır ülkemiz Batı hukukuna, siyasetine, ticaretine, eğitimine, kültürüne göre mi yönetiliyor? Yoksa Türk hukukuna/siyasetine göre mi? Egemenlik hak ve yetkisi kimde? Türklerde de, sizi ortak mı etmiyorlar.? Türkler de Kürtler de bu yanılgıdan, şaşkınlıktan, fitneden, tuzaktan kurtulmanın, ancak İslam kardeşliğiyle mümkün olacağını bilmeli ve tuzağı birlikte bozmalı. Yoksa ne Türklük kalır ne de Kürtlük… Ne oldu bize böyle? Beğenmediğimiz Osmanlı, bütün farklı kimlikleri barış içinde birlikte yan yana yaşatabilmiş iken, biz kardeşler "sen", “ben" kavgasındayız?

Siyonizm’in güdümündeki Türk siyasetçiler Türkleri, Kürt siyasetçiler de Kürtleri temsilden ne kadar uzaktalar...

“Arz-ı Mev’ud" haritasından endişe duymayan bir Kürt, Türk veya Müslüman olabilir mi? Rahman (cc) tevhide/vahdete çağırıyor, tefrikayı yasaklıyor. (Al-i İmran/103) Müminlerin/toplumların birlikteliğini emrediyor; aksi takdirde yeryüzünde fitne ve fesadın büyüyeceği uyarısı yapılıyor. (Enfal/73) Cin ve şeytan düşmanları da tefrikaya, çatışmaya, bölünmeye çağırıyor. "Birlikte rahmet, Rahman’ın yardımı var; tefrikada azap, zayıflık var.” (sav) D-8’e/İslam Birliği'ne mecburuz… Vesselam...