Katillerden hesap sorulmadan yer yüzünde adaletin tecelli ekmesi mümkün olmaz. Ancak, bazı katiller uluslarası platformda kendilerini torpilli ve imtiyazlı görüyorlarsa yeryüzünde adaleti yine tesis etmek imkansızdır. Sonuçta katiller adalet dağıtımı işini de üstlenmiş olurlar. Bugün olduğu gibi. Aslında dünyada tüm uluslararası kuruluşlar belli ülkelerin ve anlayışta olanların güvenliğini sağlamak üzere kurulmuş olduğu için, cinayetler bitmiyor, haksızlıklar sürüp gidiyor.
Lafı uzatmaya gerek yok. Uluslararası Ceza Mahkemesi Savcısı, Sudanın Darfur sölgesinde 300 bin kişinin Sudan yönetimi tarafından öldürüldüğü iddiası ile Devlet Başkanı Ömer El Beşiri soykırım yapmakla suçlamış ve dava açmış. Birleşmiş Milletler ve buna bağlı her alandaki kuruluşlar güya yeryüzünde barışı ve adaleti sağlamak iddiasıyla hayata geçirildi. Ne var ki, BMnin kuruluşu adaletsizlik üzerine bina edildi. Güvenlik Konseyi ve bu konseyin 5 daimi üyesi belirlendi. Bu 5 daimi üyenin evet demediği hiç bir kararın Güvenlik Konseyinden geçmemesi sağlandı. Kısacası güya tüm dünya ülkelerinin temsil edildiği, haklarının korunduğu BM, 5 daimi delegenin emrine verildi. Onların istediğinin olduğu bir kuruluş haline getirildi.
Kısacası diyebiliriz ki, Bushun istemediği hiçbir karar BMde ve organlarında alınamaz, bu organlar harekete geçemez. Bir başka ifade ile BM, Bushun işgal ve katliamlarına uluslararası geçerlilik sağlamakla görevlidir. Böyle bir kuruluşun organlarından birisi Sudan Devlet Başkanı Beşir hakkında soykırım iddiasıyla bir dava açmışsa bu doğrudan doğruya Bushun emri ile açılmış bir davadır. Bu bakımdan Afganistan ve Irakta işlenen cinayetlerin hesabını Bushtan ve yandaşlarından soramayanlar ne adına olursa olsun bir başkasından hesap soramazlar, yargılayamazlar. Çünkü, adil değildirler. Adalet nerede bir haksızlık varsa o haksızlığı yapanın yakasına yapışmakla sağlanabilir. Bir yanda sadece Irakta dünya kamuoyu adalet ve özgürlük gibi bir takım kavramlarla kandırılacak ve bir milyondan fazla insan hayatını kaybedecek, buna Uluslararası Ceza Mahkemesi sesini çıkaramayacak, ondan sonrada sıra Sudan ya da bir başka ülkeye gelince aklı başına gelecek. Daha doğrusu Irak ve Afganistandaki cinayetlerin faillerinin uyarısı ile harekete geçecek. Buna adalet denemez ve bu kandırmaca devam edip gidemez. Bunun için hiç olmazsa Müslüman ülkeler kendi Birleşmiş Milletler Teşkilatını kurmak zorundadırlar. Eşkiyanın anladığı dil sadece güçtür. Güçsüz bulduğunun tepesine çöker, elindeki alır gider. Ama, bir başka güçle karşılaşırsa attığı adımı hesaplamak zorundadır.
Bu arada Darfur olayının Hıristiyan dünyası tarafından çarpıtıldığını, isyanı çıkartanların kendileri olduğunu, bu isyana karşı harekete geçen hükümeti ise suçlu ilan ettiğini, ortada bir soykırım olmadığı gibi, ölenlerin birinci derecede sorumlularının ABD, İngiltere ve Fransa gibi ülkeler olduğunu, bu arda Dünya Kiliseler Birliğinin Darfurdaki bazı güçleri harekete geçirmekte birinci derece sorumlu olduğunu hatırlamak gerekir.
Yıllardan beri Sudan sadece Darfurda değil güneyinde de Kiliseler Birliğinin desteği ile hükümete karşı savaş açan güçlerle uğraşıyor. Yani başta Kiliseler Birliği ve ABD gibi ülkeler olmak üzere Sudanı bölmek için bazı Hıristiyan güçleri harekete geçiriyor ve her türlü desteği veriyorlar. Sudan Hükümeti de bunlara karşı cevap verdiğinde soykırım iddiası ile suçlanmakta va yargınlanmaya kalkışılmaktadır. Aslında esas yargılanması gerekenlen başta ABDdir. Yıllardan beri bir arada barış içinde yaşayan grupları iğfal eden, harekete geçiren ve ateşin içine atanlar bugün adaletten söz ediyorlar. Böyle bir dünyada adaletin tecellisi mümkün olabilir mi
Bu arada Filistinde İsrailin uyguladığı soyıkırımı görmezden gelenlerin bugün Sudanda kendilerinin harekete geçirdiği güçlere karşılık veren DevletBaşkanı Beşiri yargılama hakları kesinlikle olamaz. Söylenmek istenen adaletin sağlanması değil, direnişimize karşı koyanların haddini bildiririzden ibarettir.
Eli kanlı Bush ve Olmerti yargılayamayanlar Beşiri hiç yargılayamaz.