İstanbul düzelir mi .. İstanbul kurtulur mu .. Bence
bugünkü nüfusuyla ve haliyle ne kurtulur ne düzelir
İstanbul da yaşıyorum, trafik bazı saatlerde içinden
çıkılmaz bir halde. Birkaç yer dışında ne devlet var ne belediye ne zabıta.
Düzeleceği de yok, her gün daha kötüye gidiyor.
Düşünebiliyor musunuz bütün trafik ışıklarına yeşil ışık
yandığında klakson çalmayınız diye bir levha koydular. Demek ki sürücüler,
halk bitmiş.
İstanbul trafiğinin düzelmesi için Singapur disiplininin
ve ahlakının geçerli olması lazım. Singapur ahlakı yürürlükte olsa trafik
cezalarından toplanan paralarla bütçe açığı kapatılır.
Siyasi iktidarlar yaygın suçların üzerine gitmiyorlar.
Trafiği ihlal edenlerin hepsinden ceza alsalar gelecek seçimlerde oy değil hava
alacaklarını biliyorlar. O zaman da trafik düzelmiyor.
İstanbul da asayiş her geçen gün bozuluyor. İki türlü
mafya var: Büyük mafyalar, mahalli küçük mafyalar. Bu küçük mafyalar İstanbul u
adım adım istila ediyor ve teslim alıyor.
Son on gün içinde bir fotoğraf gördüm, geceleyin
çekilmiş; Eyüp te bir mahalle halkı ellerinde baltalar, bıçaklar, hırsızlara
karşı nöbet tutuyorlar.
Daha okullarla üniversiteler açılmadı. Daha yazlığa
gidenlerin hepsi dönmedi. Hele bir dönsünler, trafiğin ne hallere gireceğini
siz o zaman göreceksiniz.
Geçen gün öğleden sonra saat 4 te ziyaretime liseli bir
genç geldi. Avrupa yakasının uç taraflarındaki evinden gelebilmek için tam iki
saat yolculuk yapmış. Akşam dönerken iki saat daha, etti dört saat. Yahu, bu
trafik çekilir mi
Boğaza dördüncü beşinci köprüyü yapsalar, Marmara nın
altından ikinci üçüncü tüp geçidi inşa etseler trafik yine düzelmeyecektir.
Bütün haysiyetli üniversite profesörleri İstanbul un
alarm verdiğini beyan ediyor.
Yüksekten raya benzeyen bir yol üzerinde giden vasıtalar
yapacaklarmış. Metrobüsü yaptılar da ne oldu
İstanbul a 1939 da küçük bir çocuk olarak gelmiştim.
Nüfusu bir milyonun altındaydı. Boğaziçi Boğaziçiydi Kadıköy tarafında
Kızıltoprak tan sonra köşkler başlardı. Bebek e, Bostancı ya, Çamlıca ya
tramvayla gidilirdi. Erguvanların açtığı günlerde boğazda buharlı Şirket-i
Hayriye gemileriyle seyahat etmek meğerse ne büyük bir zevk ve mutlulukmuş.
Boğaziçi, Marmara üçyüz çeşit balık doluydu. Kırklı
yılların başlarında bir kış günü lapa lapa kar yağmış, balıklar soğuktan baygın
düşmüşler, elle kepçelerle balık tutulmuştu. Bunu gözümle gördüm. Yatılı
okuduğum ilkokul Ortaköy deydi. Dünyanın en lezzetli kalkan balıkları Beykoz da
tutulurdu.
İstanbul zaten şerefli bir şehirdir. Orada yaşayan
faziletli, kültürlü, medeni insanlar ona bir kat daha fazilet katıyordu.
Şerefü l-mekân bi l-mekîn demişler. Sesleri pek çıkmazdı
ama, Osmanlı dan kalma icazetli ulemâ, fukaha, meşâyıh vardı. Kırklı yıllarda
Kadıköy vapurlarını hatırlıyorum; ne efendiler, hanımefendiler, küçük
beyefendiler, küçük hanımlar vardı.
Yedikule de bundan üç dört yıl önce Kayserili bir emlakçı
ile görüşmüştüm, bana satılık bir evi göstermişti. Yirmi yıldır orada
yaşıyormuş. Bir ara laf arasında eskiden burada hayli Rum yaşıyordu dedim,
derin bir ah çekti Rumlar gitti, medeniyet bitti dedi. Bunu söyleyen, bir
Müslümandı. Rum sever bir kimse de değildi. Rum nüfusun İstanbul dan
kaçırılması gerçekten büyük bir kayıp oldu, boşluk meydana getirdi.
Her zaman yazarım, İstanbul un kaldırabileceği nüfus dört
beş milyonu geçmez. Siz bunu 25 milyona çıkarırsanız olacağı budur
Bundan yüz sene önce sur içi İstanbul unun her yerinde
pınarlar, kuyular, sarnıçlar varmış. Onları bile kurutup, yok ettik.
İstanbul, kaldırabileceğinden çok otomobile, motorlu
vasıtaya sahiptir. Bunlar çekirge sürüleri gibi huzuru, sükûnu, rahatı bozuyor.
1999 da İzmit taraflarında büyük zelzele olunca
İstanbul da birtakım tedbirler alınmıştı. Birtakım meydanlar, parklar, alanlar,
muhtemel bir depremden sonra kazazede halkın barınmasına ayrılmıştı. Onlar da
yok artık.
İstanbul da bundan sonra nasıl insan gibi yaşayacağız
İşte mesele burada
İstanbul u bu hale getiren aç gözlü rantçılar, sizin
yatacak yeriniz yok.
(İkinci yazı)
Tacirlere Esnafa Açık Mektup
ÖĞLE ezanı okununca imamı gerçek ve sâlih bir imam olan
yakındaki bir camiye gitmeli ve namazı cemaatle eda etmelisin.
Cuma günü ezan okununca dükkanı mutlaka kapatacak,
ticarete ara vereceksin.
Lokanta, kebapçı ve pastahane türünden bir dükkanın varsa
Ramazan gündüzlerinde, iftar vaktine kadar dükkanı kapalı tutacaksın. Akşam
ezanı okununca açabilirsin.
Sakın ticarete yalan karıştırma, çok zarar ve ziyan
edersin.
Döner satıyorsan, Döner bulunur yaftası asabilirsin,
dönerin nefis değilse Nefis döner bulunur diye yazma, ticaretine haram
karıştırmış olursun.
Zekatını iyi hesapla ve Kur an a Sünnete Şeriata fıkha
göre ver. Sakın derneklere vakıflara tüzel kişilere verme. Temlik suretiyle
hakkeden gerçek kişilere ver.
Börek yapıp satıyorsan, herkes senin için Bunun
börekleri harika, nefis, fiyatı makul, aferin ona desin.
Lokantacıysan, artan yemekleri eve götürebilmelisin.
Çoluk çocuğuna yedirmeyeceğin şeyleri müşterilerine yedirme.
Malın kusurunu söylemeden satma, ticaretin haram olur.
Kanaatli ol, kanaat tükenmez bir hazinedir.
Fazla para kazanınca sakın azma kudurma.
İnsan lüks ve pahalı otomobille fazilet ve rütbe
kazanmaz. Şeytana uyup, ihtiyacının üzerinde lüks gösterişli otomobil alma.
Şeriatın ve fıkhın alış veriş, ticaret ile hükümlerini
öğren.
Faizli kredi alma, belanın bulursun.
Dostlarının seni övmesi yetmez, düşmanlarının ve
karşıtlarının bir kısmı da seni övmeli.
Din sömürücülerine yardım etme, destek ve para verme.
Zekat dışındaki hayır ve hasenatını, sadakalarını gizli ver.
Öyle ki, sağ elinin verdiğini sol elin bilmesin.
Müridlerinden para toplamayan, para almayan kamil bir
mürşid ara ve (bulabilirsen) ona bağlan. (Bu konuda bu fakire isim ve adres
sorma.)
Haramlardan başka şüpheli işler muameleler vardır,
onlardan da uzak dur.
12.9.2014