Bunalımların Kökenleri

Abone Ol

Görünen dünya ile görünmeyenler arasındaki büyük uçurumun korkunçluğu insanı yeterince ürkütüyor. Bir tedirginlik var hemen har an ve durum için. Güvensizlik giderek belirginleşiyor.

Küresel dünyanın sorunları insanlığı kasıp kavuruyor. Bir yandan büyüleyen bir yanı var, içine çeken bir albeni. Sonsuz bir tüketim ve buna bağlı bir çılgınlık, diğer yandan insan ruhunu vıcık vıcık eden sınır tanımazlık. Sorunlar azalacak yerde giderek çoğalıyor.

Batı ruhunun insanı kuşatması ve kendine benzetmesi sonucu tatminsizlikler, doyumsuzluklar çılgınlıklara neden. Ruhun karmaşası ve karanlığı insanı boğuyor.

İnsanlığın mahremiyetleri ve özel dünyaları yok, kalmadı. Kendini saçıp savururken ve deşifre ederken bir zaman sonra kendisi de tükeniyor. Öyle bir zaman gelir ki kendini saçacak bir alan bile bulamıyor. Çünkü kendisi kalmıyor.

Hayat hemen her gün giderek zorlaşıyor.

Batı ruhunun karanlığı sadece kendini değil hemen hemen bütün insanlığı etkisi altında tutuyor. Görünür olana kanmak, ardı arkası gelmeyen uçurumlara neden. Geri dönüşü olmayan bir sürecin içinde kendini buluyor. Bunun bir çözümü de olmuyor ne yazık ki.

Müslümanların ruhlarının özüne dönmesi tek seçenek. Bu, insanlığın kurtuluşuna de neden olur. İnsanlığın başka seçeneği yok. Tuzaklara düşmeden, İslâm’ın kuşatıcılığında, Müslümanların samimi ve içliliğinde hayat yeniden yaşanabilir.

Müslümanlar önce kendi sorunlarını gidermekle yükümlü. Birbirlerine bağlanacak nedenler oluşturmalı. Buluşma nedenlerini yeniden hayata geçirmeli. Bu, çok da zor değil. Geçmişten bugüne Anadolu gerçeği asıl örnek. Bu, büyük Osmanlı Devletinin küçük bir modeli. Bırakın Müslümanları, müslüman olmayanlarıyla birlikte olabilirliğin ve yaşanırlığın gerçeği. Göz ardı olmayacak bir hayat ve bir geçmiş.

Yaşanmakta olan olumsuzluklar sadece ülkemiz ve coğrafyamız ile sınırlı değil. Dünyanın ve insanlığın ortak sorunu.

Bunalımın nedenleri dünyayı uçuruma sürükleyenlerin peşine takılmak. Bu ileri bir hamle olarak algılandı.

Özenilen ve özendirilen tüketim ve sınırsızlığa sürükleyen hayatın baskınlığı ve etkisi oldukça büyük. İnsanın kendisini sakınması bile söz konusu olamıyor. Bir yanıyla dönemsel olarak kimi olumsuzluklara dönük kampanyaların etkisi de uzun sürmüyor. Tehlikeli bir ürün, bir nesne ve bir duruma bir yandan tepki gösterilirken bir yandan tuhaf bir biçimde vazgeçilemiyor. Çünkü insan ruhuna ve kanına sinmiş olan bir kanıksanmışlık var. Bu, bir tutkuya dönüşüyor. Artık bu bir yaşanmışlığa dönüşüyor.

Şu zorlu dönemin üstesinden gelebilmek için sahihlik ve samimiyet gerekiyor.

İnanmak ve tabiî zorlukları ve çileleri göze almak gerekiyor.

Yenilgi ve kölelik ruhundan sıyrılma ön koşul. Peygamberin hayatındaki zorlukların benzerini yaşamayı göze almak elbette ki zor ve elbette ki yürek ve inanç ister.

Şu dünyanın kirliklerinden arınmak için bu gerekli. İnsanlığın bir başka seçeneği yok.

İnsana değer veren bir anlayış. İnsanın kurtuluşun gerektiren bir yaşama biçiminin, özünün tek seçenek olduğu gerçeğini yaşama ve yaşatmanın gerekliliğinin insanlara ihsas edilmesi. Gönüllü olarak.

Zorun zorunu başarmak gerek. Sonsuz bir koşuya çıkacakların olduğu bir birliktelikle. Başlangıçta belki yalnız, belki zorlu belki acımasız.

Müslümanlar sevgileriyle, aşk ve içtenlikleriyle insanlığın önünü ve yolunu yeniden açabilir. Bu hiçbir zaman kapanmış değil.

Müslümanların kendileri olmaktan başka seçenekleri yok. Zor olanın tercihini göze alarak.