Bismillâhirrahmanirrahîm!
TOPLUMSAL çürümenin ulaştığı noktaya hep birlikte şahit oluyoruz. Tarihin hangi noktasında bu kadar yaygın sosyal felaket yaşanmıştır, dersiniz! Nereye el atsak dökülüyor. Bu atmosferde yaşanan kirliliklerden korunabilme ihtimali o kadar düşük ki! Bulaşmasanız bile, kötülük arayıp sizi de buluyor. Yöneticiler, eğitimciler, hoca efendiler, sosyoloji ve psikoloji uzmanları soruna çözüm bulmakta çaresiz kalıyor.
Düşünebiliyor musunuz? Sosyal mecralarda cana kasteden ilan örnekleri ve tetikçilik duyuruları yapılır hale geldi. Çeşitli isimler altında kumar o kadar yaygınlaştırıldı ki! Uzmanlar uyuşturucu konusunda gelinen noktanın güvenlik ve sağlığımızı tehdit etme noktasına ulaştığını anlatıyorlar. Bazı ismine “sanatçı”(!) denilenlerin kan ve saçlarında uyuşturucu izi bulunuyor. Yasa çıkarılarak korunan LGBTİ dernekleri toplumun çürümesine pervasızca öncülük ediyor.
Millî Gazete, sorumlu gazetecilik örneği olarak manşetten ve 9. sayfadan, delillerini ortaya koyarak iki sayfalık bir araştırma sonucunu yayımladı. Sadece manşeti bile can güvenliğimizin ne kadar büyük tehdit altında olduğunu anlatmaya yetiyordu: “Siz Hiç Karanlık Katil İlânı Gördünüz mü? Artık Bunu da Gördük!” (13 Ekim 2025)
Haberin analizinde şu cümleler yer alıyor: “Şiddet ve suç kan donduran dönüşümün eşiğinde! Eskiden suç dünyasının karanlık dehlizlerinde fısıldanan işler, şimdi Telegram gruplarında açık artırımla birer ‘hizmet’ gibi alınıp satılıyor. Dijital sohbet odalarında, infazdan darbetmeye, sahte kimlikten uyuşturucu satışına kadar boy boy ilânlar paylaşılıyor.”
TETİKÇİLİK Mİ?
NE günlere kaldık ey Gazi Hünkâr! Suçun da hizmet(!) sınıfına gireceği hiç aklımıza gelmezdi? Hem de hizmette sınır yok(!) ilanı yapılarak. Sadece Millî Gazete’nin sözünü ettiğimiz nüshası bile, yaşanan şartların toplumu hangi noktaya getirdiğini göstermeye yeterlidir, sanırım! Gazetenin ulaştığı bilgilerde yakası açılmadık daha nice söz ve yöntemler var.
Tetikçiliğin ne olduğunu duyardık, ama bunun sosyal ağlarda reklâm edilerek yapılanını da görmüş olduk. Daha bunlar gibi yaygın ne kadar çok kötülük olduğunu biliyoruz. Mesela, kumar salgını! Küçüğü büyüğü; yasal olanı, yasal olmayanı olmaz. Hepsi kumardır. Legal bahis, yasa dışı bahis diye sözler duyuyoruz. Kumarsa, her çeşidi yasak kapsamına alınmalıdır.
Türkiye kamuoyu, “Her yasal olan şey helal değildir” sözünü merhume Alev Alatlı Hanım’dan duydu. Bu inceliği hatırlattığı için Allah ondan razı olsun! Müslüman bir toplumda ancak helal şeyler yasalaştırılmalıdır. Haramları yasalaştırırsanız, toplumun dengesini bozarsınız! Siz, bugün kumarı yasalaştırırsanız; yarın da bir başkası gelir, “hırsızlığı” yasalaştırır.
Dijital dünyanın getirdiği olumsuzluklar da toplumu adım adım çürütüyor. Kontrolsüz yayınlar yapılıyor. Kadın erkek ilişkilerinde sınır tanımayan yayınlarla karşı karşıya kalıyoruz. Kültür yapımıza uymayan uygunsuzluklar kurgulama ve dramatize edilip, efektlerle de zenginleştirilerek sanat kılıfına büründürülüyor; zehir altın tepside sunulmaya çalışılıyor. Buna el atıp bize göre olanı sunacak vicdanlı, insaflı yöneticiler nerede?
ÇÖZÜM NE?
TOPLUMUN huzuru için adaletin tesisi, eğitimin kalitesi çok önemlidir. Eğitimimiz plansızlıktan kurtulmalı, gençlerin yıllarını çalmamalıdır. Okumayı sevdiremediğiniz, ara eleman bulmak imkânını ortadan kaldırdığınız eğitimin başarısını konuşamazsınız! Mizacında okuma, öğrenme olmayan evlâtlarımızı “zorunlu” diye okula başlatırsanız; ders dinlemeyi sevmedikleri için arkadaşlarını rahatsız eder, öğretmene ders yaptırmaz, “serkeş insan” olur.
“Zorunlu” yöntemiyle okullar; şiddet, akran zorbalığı, çeteleşme gibi kötülüklerle anılıyor; uyuşturucu kullananların merkezi oluyor. Planlamadan yoksun eğitimde üniversite sonrası yüz binlerce atanamayan işsiz insan oluşuyor. Hayattan umudunu kesen gençler suç örgütlerinin tuzağına düşüyor. İlkokul sonrası eğitimi “zorunlu” olmaktan kurtarmalısınız! Gençlerimize, mizacındaki sevdiği alanlarda çalışma fırsatı sunmalısınız!
18 Ekim 2025’te, Saadet Partisi Denizli’de uzman kişilerle “Ortak Akıl, Güçlü Şehir Çalıştayı” yaptı. Programda konuşan Psikiyatrist Prof. Dr. Hasan Heken, uyuşturucu ve zararlı alışkanlıkların geldiği noktayı açıkladı: “Madde kullanımı yalnız kriminal bir konu değil; güvenlik ve sağlık sorunudur. Dijital dünyada suça ulaşmak bir tık kadar yakındır. Bu ortama çoluk çocuk, herkes ulaşıyor. İnsan, beynini yiyor. Üzerimize tsunami geliyor.”
Millî Görüş hareketinin baştan beri “ahlâkî, manevi değerleri” öne alması sebepsiz değildir. İnsana hesap verme, sorumluluğunu bilme meziyeti kazandırıyor. Saadet lideri Mahmut Arıkan bunun gerekçesini şöyle anlatmıştı: “Maneviyat kuru söz değildir. Geleceğimiz olan gençlerimizi kumara, uyuşturucuya, kolay para kazanmaya alıştırarak büyük devlet olamayız!”