Bu anlaşma bir zafer mi yoksa bir hezimet mi?

Abone Ol

Saadet Partisi Kocaeli İl Başkanlığı, Ortadoğu’nun çıbanbaşı olan, Siyonist, işgalci İsrail ile varılan mutabakata “manifesto” niteliğinde bir açıklama yaptı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) üyelerine bir de çağrıda bulundu; “Lütfen, bu anlaşmayı onaylamayın!”

Gelin bu çarpıcı metinden bazı cümleleri birlikte okuyalım;

* Biz Saadet Partisi olarak, gazete sütunlarında, haber sitelerinde bizim de haberimiz geçsin, reklam yapalım, çok okunalım diye bir derdimiz yok. İstesek; kendimize daha önemli popüler konular da bulabilir, onları da size anlatabilirdik. Fakat bugün öyle bir zamandan geçmekteyiz ki; ülkemiz, milletimiz, İslam âlemi ve dünya Müslümanları adına çok ama çok kritik bir süreç yaşanmaktadır ve omuzlarımızda bunun tarihi sorumluluğunu hissetmekteyiz.

* İşte bu sebepten dolayı; gündemlerin özellikle değiştirildiği, milletimiz ve İslam âlemi için hayati önem taşıyan meselelerin insanımızın gözünden ısrarla uzak tutulmaya çalışıldığı şu günlerde bir şeyleri hatırlatmanın, vicdandaki kısık sesleri haykırmanın derdindeyiz.

* Hepimizin bildiği ve kamuoyundan dikkatlice takip ettiği üzere; devletimiz dünyayı kana bulayan, yeryüzünü kendi emelleri ve menfaatleri uğruna yaşanmaz hale getiren, Ortadoğu’da ve ülkemizdeki sıkıntıların başlıca sebebi olan İsrail’le sözde normalleşme sürecine girmiştir.

* Bugün bütün siyasi kimlikleri bir kenara bırakarak soruyoruz; Yahudi’ye, İsrail’e destek veriyor diye boykot malları listesine eklediğimiz tüketim maddelerini almayacak kadar hassasiyet sahibi Müslüman kardeşlerimize soruyoruz. Dönüp bir bakmamız gerekmez mi; bu anlaşmanın neticesinde ne kazandık, neyi kaybettik? Aracılığını yapacağımız doğalgazlar, kazanacağımız dolarlar Filistinli kardeşlerimiz kanlarından, Gazze’li bebeklerin masum yüzlerinden daha mı önemliydi?

* Bir düşünelim: İsrail’in anlaşmadan sonra Kadir Gecesi bombaladığı Gazze’de beyinleri paramparça edilerek şehit edilen bebekleri bizim oraya götüreceğimiz elektrik ve su yardımları mı kurtaracak?

* Susturmaya çalıştığımız vicdanlarımıza soralım. Filistin’de nasıl öldürüldüklerini çok iyi bildiğimiz o çocukları yardım filolarıyla gönderdiğimiz oyuncaklar mı yaşatacak?

* Biz vicdanı olan herkese seslenmek istiyoruz. Bu anlaşma gerçekten bir zafer midir, yoksa hezimetin bir neticesi midir?

* Bugün milletimiz ve İslam coğrafyasının devletimizden beklediği şey Cumhurbaşkanımızın da daha önceden ifade etmiş olduğu üç maddelik şartımızdan taviz verilmemesidir. Nasıl ki; ülkemiz hava sahasını savaş uçağıyla ihlal ettiği için uçağını düşürdüğümüz Rusya’dan ekonomik sıkıntılardan dolayı özür dilediysek, savaş değil; yardım gemisinde, kendi karasularında değil; uluslararası sularda bütün dünyanın gözü önünde katliam yaparak 10 vatandaşımızı şehit eden İsrail’e herkesin duyacağı bir şekilde özür dilemesidir.

* Tazminat talebi maddemize gelince; şehit olan vatandaşlarımızın ailelerini rencide edici bir şekilde Yahudi vakfı tarafından verilen bir bağış değil; bizzat İsrail hükümeti tarafından verilen tazminat olmalıdır.

* Son olarak İsrail’in sadece ambargoyu değil ablukayı da kaldırması gerekmektedir. Sürekli bombalama, kuşatma altında tutulan Gazze’ye yapılan yardımlar elbette önemlidir. Gazze’ye nefes aldıracaktır. Ancak bu nefes uzun soluklu olmayacaktır. Unutulmamalıdır ki; dün gemimize baskın düzenleyip katliam yapan İsrail yarın Toki’nin yaptığı evleri de bombalamaya devam edecektir.

* Buradan bütün milletvekillerimize sesleniyoruz; Bu anlaşma mecliste onaylanmasın! Oylanacaksa oylamada bu anlaşmaya hayır oyu verilsin. Türkiye Büyük Millet Meclisi’miz duyarlı davranıp bu anlaşmayı reddetsin. Daha önce sayın cumhurbaşkanımızın öne sürdüğü 3 maddede ısrarcı olunsun.

***

Tüm bu satırlar üzerine şunu söylemek istiyorum; Daha ne söylensin ve gerçekler bu satırlardan daha vurgulu daha çarpıcı daha detaylı nasıl dillendirilebilir!

Top artık milletvekillerinde…

Ulaştırma bakanlığı’ndan “bacanak” açıklaması

Sosyal medyada ağırlıklı olarak dillendirilen, “Başbakan Binali Yıldırım ile Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan’ın bacanak olduğu” söylemlerini köşeme taşımış ve “Yıldırım ve Arslan gerçekten bacanak mı? Bilgilendiren olsa da gerçeği öğrensek!” demiştim

O ses geldi.

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Basın Müşaviri Turan Özyanık aradı. Özetle şu “bilgi notu”nu iletti;

* “Başbakan Sayın Binali Yıldırım’ın eşi Semiha Yıldırım hanımefendi Erzincan-Refahiyeli. Bakanımız Ahmet beyin eşi ise Ankara-Kazan’lı. Kardeş değiller.

* Başbakan Binali Yıldırım ile Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan’ın akrabalık bağlarının olduğu, eşlerinin kardeş oldukları yani bacanak oldukları yönünde zaman zaman haberler yapılmaktadır.

* Başbakan Sayın Binali Yıldırım ile Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan arasında herhangi bir akrabalık bağı bulunmamaktadır.

* Bakan Arslan, Gemi İnşa ve Makine Mühendistir ve İTÜ mezunudur. Başbakan Yıldırım da aynı bölüm mezunudur. Dolayısıyla meslektaştırlar. Bu sebepten dolayı da 1982 yılında iki meslektaş olarak tanışıyorlar. Bu tanışmaları yıllar içinde aynı işi yapan iki mühendisin arkadaşlığı şeklinde ilerliyor.

* Bakan Arslan, eğitimini aldığı alanın her aşamasında çalışmış ve bürokraside de Denizcilik Müsteşarlığı Daire Başkanlığı, Genel Müdür Yardımcılığı ve Ulaştırma Bakanlığı Demiryolları, Limanlar ve Hava Meydanları (DLH) İnşaatı Genel Müdürlüğü görevlerini yürütmüştür.

* Bakanımız, Genel Müdürlüğü döneminde de Marmaray, Avrasya Tüp Geçişi Projesi, İstanbul Havalimanı gibi dev projelerin hayata geçmesinde de önemli görevler üstlenmiştir. Daha sonra ise siyasete atılarak 24. Dönem Kars Milletvekili olarak TBMM’ye girmiştir. 25. Dönemde Milletvekili Adayı olmadı ve 26. Dönemde tekrar Kars Milletvekili olarak TBMM’ye girmiştir. 65. Hükümette de Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı olarak görevini yürütmektedir.”

***

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Basın Müşaviri Turan Özyanık’a teşekkürler…