Gün geçmesin ki onlarla karşılaşmış olmayalım.
Ya bir otobüste, ya asfalt bir yolda, ya hayatın renklerinin saçıldığı bir pazaryerinde.
Bakışlarından, normal insanlara göre fazla cüretkâr davranışlarından hemen anlaşılıp, yanımızdaki adını normalmiş gibi söyleyiverir:
-Bonzai kullanmış, bu.
Balıkçının kamyonetinden alışveriş eden iki bayan öğretmenden biri uykusuzluk çektiğini anlatıyor arkadaşına, balıkçı genç; anında müdahale ediyor:
-Abla ben iki nefes bonzai çekiyorum sabaha kadar mis gibi uyuyorum.
Elim ayağım titriyor, üzüntüden:
-Evladım gençliğine de mi acımıyorsun, o öldürüyor.
Balıkçı genç efkârla:
-Zaten ölüyüz be abla, diriltmekte bizi.
Elimdeki balıkla genç çocuğa bakakalıyorum, hayatına kıyan, yavaş yavaş ölen genci ikna cümlelerim o kadar cılız ki, dinlemiyor bile işine bakıyor.
Kaç kez rastladım onlara, Haseki’de kaldırım taşında yuvarlanmış ağzından salyalar gelen çocuğunun başında çaresiz annelere.
Otobüsün önüne fırlayıp ezilmek için gülümseyen, kendi hayatının katili gibi davranan davranış bozukluğu içerisindeki gençlere.
Mecidiyeköy’den bindikleri minibüste kulaklarından çıkardıkları öfke dumanları ile yolcuları korkutan çocuklara.
Hiç birine bana ne deyip geçemeyeceğimiz, ya da nasıl olsa benim çocuğum içmiyor diye kafa çeviremeyeceğimiz toplumsal acımız.
Ki bizleri bulmayacak diye bir garanti de yok, yıllar önce tiner koklayan sokak çocuklarını dinlerdik haberlerde ve bir inşaatta bali bağımlısı çoluk çocuk sahibi çarşaflı bir kadını haber yapmışlardı, annesi ne kadar uğraş vermişti kızını tedavi ettirebilmek için.
Önceki gün çok iyi tanıdığım düzgün bir ailenin annesi, hanımefendi aradı; iki çocuk sahibi oğlu kullanıyormuş, gelin evi terk etmiş, aile öğrendiğinde perişan olmuş ve oğlunun saygın bir işi var, işi çevresindeki insanlara zarar vermesinden korktukları gibi hastalığının son evresindeki evlatları tedaviyi reddediyormuş, zorla götürdükleri doktor artık çok az ömrü kaldığını söylemiş, ilk duyduklarında kan ağlayan aile, şimdi geç kaldığında acaba hangi bulvarda öldü kaldı diye akıl yitirmeleri yaşamakta, babanın isteği bir yerlerde düşüp kalmadan o felaketli sonu yanlarında yaşaması olmuş artık. Ailenin dramını duyduğumda günlerce kendime gelemedim.
Bu kadar yaygınlaşması, devletin bu iğrenç maddeyi yasaklamaması korkunç bir şey. Ki uzmanların söylediğine göre bu laboratuar ortamında üretilmiş sentetik madde, eroinden yüz kat zararlı ve daha fazla tahribat yapmakta, bir defalık kullanma bile ölüm tehlikesi oluşturmakta. Ne ki sigaradan da ucuz olduğu için yoksul muhitlerin gençlerinin ulaşmaları çok kolay. Gün geçmesin ki bonzaiden ölenlerin haberlerini gazetelerde okumayalım. Kalp krizi, felç, körlük, halüsinasyon görme, korku, zehirlenme gibi sağlık sorunları yapan bonzainin, Anadolu çocukları arasında bu kadar yaygınlaşması, yine halkımızın düşmanı güçlerin yeni bir oyunu. Nesillerimizi her türlü silahla kırmaya doyamayan şer güçlerin yeni planı. Gelişmiş ülkelerde yasaklanırken, bu intihar maddesi bizde peynir ekmek gibi çok yaygın kullanılmakta.
Hayatı yaşamama, kendi hayatının katili olma, başkalarına zarar verme, yakınları aileyi kahretme, toplumu bozmanın adı, bonzai.
Yetkililerin bu felaketi durdurmak için seferberlik ilan etmesinin vakti geldi de geçmekte bile.