BMde İsyan

Abone Ol

Soğuk Savaş bitti, ama eski sistemin kurumları varlığını devam ettiriyor. Uluslararası sistemin yeniden inşası sürecinde “tek taraflı” rollerini oynamaya devam eden bu tür yapılara yönelik eleştiriler de artık had safhaya ulaşmış vaziyette. Tepkiler her geçen gün daha da artıyor.

Bu örgütlerin başında ise Birleşmiş Milletler (BM) geliyor. Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda kurulan Milletler Cemiyeti’nin yerini alan BM, varlık nedeni olan Soğuk Savaş bitmiş olmasına rağmen halen ayakta. Devam eden güç mücadelesi ve bu kapsamda ABD’nin dünya hegemonyası düşüncesi-iddiası, BM’yi ayakta tutan en büyük dayanak noktalarından birisi.

Nitekim, ABD’nin sistem içerisinde zayıflayan rolüne ve konumuna paralel olarak BM de kendi içinde bir varlık tartışması yaşıyor. Bu kapsamda son iki tepki dikkat çekici. Birincisi Suudi Arabistan tarafından, diğeri ise örgütün genel sekreteri tarafından ortaya konulan tepki. Her ikisi de zamanlaması ve verdiği mesaj boyutuyla oldukça manidar. Nasıl mı

Ban Ki-moon’un itirafları...

Öncelikle Genel Sekreter Ban Ki-moon’un tepkisi ile meseleyi irdelemeye çalışalım. Ban Ki-moon, BM Güvenlik Konseyi’ne hitaben hazırladığı “İran İslam Cumhuriyeti’nde İnsan Hakları Alanındaki Mevcut Durum” başlıklı raporda bu ülkeye yönelik ABD yaptırımlarını şu ifadelerle eleştiriyor: “İran’a karşı yürürlükte olan uluslararası ve tek taraflı yaptırımların, ülkenin nükleer programı konusunda ‘çelişkili verilere’ dayanıyor, sonuçları ise İran halkına insani yardım yapılmasını zorlaştırıyor. Sonuçlar, bu ülkede toplumun her alanında hissediliyor.”

Raporda ayrıca; “Söz konusu yaptırımlar, ‘BM projelerini gerçekleştirmek için gerekli malzeme sevkini, teknik yardım yapılmasını ve ülke için yeni donanım satın alınmasını “engelliyor. “Bankalar, yaptırımların dâhilinde olmayan insani yardım kuruluşları aracılığıyla bile transfer işlemlerine hoş bakmıyor” ve “Yaptırımlar, enflasyon hızını artırıyor...” deniliyor.

Peki, ABD bu yaptırımları BM’ye rağmen mi uygulamaya koymuştu da, şimdi Ban Ki-moon böyle bir itiraz da bulunuyor. Elbette hayır! Örneğin, 23 Aralık 2006’da İran’a doğrudan ya da dolaylı hassas nükleer malzeme ve balistik füze satışı ya da transferinin engellenmesini öngören yaptırım kararının 15 üyenin tamamının oylarını alarak oybirliğiyle alındığını görüyoruz. Benzer kararlar sonraki yıllarda da devam ediyor. Hepsinde de gerekçe üç aşağı beş yukarı aynı: Tahran’ın uranyum zenginleştirme faaliyetlerini durdurması ve müzakere masasına oturması için ikna edilmesi.

Peki, ne değişti

Genel Sekreter, şimdi söz konusu yaptırım kararlarının “çelişkili verilere” dayandığını söylüyor. Peki, bu çelişkili veriler durumu karar gününde de geçerli değil miydi Ya da diğer itiraz noktaları;  gerekçeleri ve sonuçları itibarıyla o gün için de söz konusu değil miydi

Elbette söz konusuydu. Fakat ortada bir ABD-İran normalleşme süreci yoktu ve İran’ın direnci devam ediyordu. Oysa, şimdilerde çok daha farklı bir tablo ve ilişki durumu söz konusu. Dolayısıyla, değişen şartlara göre BM de bir kez daha üzerine düşen rolü oynuyor ve pozisyon belirliyor, sürece “katkı bağlamında” ABD’ye bir çağrıda bulunuyor. Buna ABD’nin olumlu bir tepki vermesi ise, oyunun kuralı gereği kaçınılmaz. Bunu hep birlikte göreceğiz.

Oysa, bu çağrı ya da “öz eleştiri”, BM’yi bir kez daha meşruluğu ve asli misyonu noktasında sorgulamaya itiyor, bu örgüte olan güveni kökten sarsıyor.

Suudi Arabistan’ın tepkisi aslında kime

Nitekim, Suudi Arabistan’ın BMGK’nın geçici üyeliğini kabul etmemesinin altında da bu husus yatıyor. Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada BM’nin dünyadaki savaş ve ihtilafların çözümünde yetersiz kaldığı, özellikle Suriye ve Filistin konularında başarı elde edemediği belirtiliyor ve şu ifadeler kullanılıyor: “Güvenlik Konseyi’ndeki yöntem, çalışma mekanizmaları ve çifte standartlar, dünya barışına yönelik sorumluluklarını gereği gibi üstlenmesine engel olmaktadır.”

Aslında, Riyad’ın bu tavrının arka planında ABD’nin son dönem Suriye ve İran politikalarındaki kırılma ve bunun BM boyutu yatıyor. Dolayısıyla, BM üzerinden ABD’ye bir tepki söz konusu.

Oysa düne kadar deselerdi ki, Suudi Arabistan BM üzerinden ABD’ye “posta koyacak”, herkes “şaka mı yapıyorsun” der geçerdi. Ama Riyad bu “şaka”yı yaptı ve BM’nin varlığı ve misyonunu bir kez daha tartışmaya açtı. Nitekim yapılan açıklamada dünya barış ve güvenliğini sağlayacak şekilde yeni reformlar yapılıncaya kadar BM Güvenlik Konseyi üyeliğinin kabul edilmeyeceği belirtiliyor.

Şimdi soralım; bu tavır-çıkış sonrası sizce reformlar nerede yapılır BM’de mi, Suudi Arabistan’da mı