BM Genel Kurul çalışmaları çerçevesinde New York ta
bulunan Cumhurbaşkanı Sayın Gül ile Dışişleri Bakanı Davutoğlu dünyanın çeşitli
köşelerinden gelmiş liderler ve diğer yetkililerle yoğun bir diplomasi trafiği
yürütüyorlar. Görüşmelerde ağırlıklı konuyu Suriye oluşturuyor. En azından
medyaya yansıyan haberler bunu gösteriyor. Özellikle Davutoğlu nun ABD
Dışişleri Bakanı ile görüşmesinde Kerry nin kimyasal silahların ortadan
kaldırılması hususunda Rusya ile sağlanan mutabakat konusunda bilgi verdiği
belirtiliyor. Doğrusunu söylemek gerekirse Suriye konusunun sadece kimyasal
silahlara kilitlenmiş ve onunla sınırlı hale getirilmiş olması 120 bin kişinin
katilinden bunun hesabının sorulmayacağını, adaletsizliğin tescilinden öte bir
anlam ifade etmediğini gösteriyor. Kısacası denebilir ki Rusya ile ABD Esad ı
cezalandırmak yerine adeta taltif eder bir tavır sergiliyorlar. Bu bakımdan söz
konusu ikilinin çabalarından zalimden zulmünün hesabının sorulmasını ve
cezalandırılmasını beklemek doğru olmayacaktır. Buna karşılık BM nin Güvenlik
Konseyi nin 5 daimi üyesinin kontrolü altında oluşu sebebiyle ciddi bir adım
atamadığı da görülüyor. Güvenlik Konseyi nin gerçekten Esad ın cezalandırılması
hususunda karar almak arzusunda olup olmadığı ayrı bir konu ama Rusya ile Çin in
bugüne kadar Güvenlik Konseyi nin Suriye konusunda karar alışını vetoları ile
engelledikleri biliniyor. Kısacası, yapısı itibariyle BM Başbakan Erdoğan ın
ifadesiyle, 5 daimi üyenin dudakları arasına kilitlenmiş bir dünya adil
olamaz. Dünya 5 ten büyüktür. Başbakan Erdoğan gerçi dünyanın 5 ten büyük
olduğunu söylüyor ama uygulama ve BM nin yapısı gösteriyor ki Güvenlik
Konseyi nin 5 daimi üyesi dünyaya bedel, hatta dünyadan büyük. Bu gerçeği
görmezden gelerek BM üzerine lehte ve aleyhte yapılacak değerlendirmeler eksik
kalacaktır. Çünkü daha işin başında BM nin kuruluşuna önayak olan ülkeler
öylesine bir yapı oluşturmuşlar ki bu yapı için dünya 5 devlete esir ve mahkûm.
BM Güvenlik Konseyi nin daimi üyelerinin sayısını
artırmakla BM den dünya barışını sağlaması, zalimlerden hesap sormasını
beklemek de gerçekçi bir yaklaşım olmaz. Bunun yanında Başbakan Erdoğan ın
daimi üyelerin 5 ten 15 e çıkartılması ve kararların oy çokluğu ile alınmasının
da BM nin yapısındaki çarpıklığı düzeltmeye yetmez diye düşünüyorum. Daimi
üyelerin veto hakkının kaldırılmasına 5 li Çete nin evet demesi sanıldığı kadar
kolay olmayacağı gibi, çıkarlarını korumak adına dünyanın her köşesine müdahale
etme ve darbe hakkını kendilerinde gören ABD ve yandaşları ciddi bir zihniyet değişikliğine
uğramadıkları sürece Güvenlik Konseyi nin daimi üyelerinin sayısının 5 ten 15 e
çıkartılması da fazla bir işe yaramaz. Bu bakımdan ülkelerin öncelikli olarak
bazı güçlü devletlerin peyki konumundan kurtulması/kurtarılması gerekiyor.
Kaldı ki, ABD istediği ülkeye müdahale hususunda BM den destek alamadığı
takdirde devreye NATO yu sokmakta zorluk çekmiyor. Yani BM ile olmazsa NATO ile
çıkarlarını koruyabiliyor. Mısır da halkın iradesi ile iş başına gelen siyasi
kadroların darbe ile hapse atılması, ardından İhvan ın kapatılarak mallarına el
konulması ve tüm bu gelişmeler olurken ABD ve yandaşlarının yaşananları darbe
olarak nitelendirmekten kaçınarak darbeyi demokrasiyi kökleştirme hareketi
olarak tanımlamaları sürdüğü sürece BM den dünyaya hayır gelmez. Sadece
Mısır da değil ülkemizde de geçmişte yaşanan darbelerin arkasında doğrudan ya
da dolaylı olarak ABD nin olduğunu bilmeyen var mı
Kısacası, dünya güçlülerin hâkim olduğu bir dünya
olmaktan kurtarılmadan, İslam dünyası kendi arasında birleşerek yeni bir güç
odağı haline gelmediği sürece BM nin yapısının şöyle ya da böyle değiştirilmesi
fazla bir anlam ifade etmeyecektir. Yani, dünya üzerinde hak ve adaletin hâkim
olması İslam dünyasının birliğinden geçer. Bunun başka yolu yoktur. Farklı
yollar aramak sadece Beşli Çete ye zaman kazandırır.