Bizim hocalar ve UEFA darbesi...

Abone Ol

ÖNCE isterseniz ikinci şıktan başlayalım. UEFA Disiplin

Komitesi, Fenerbahçe’ye bir maç seyircisiz oynama cezası verdi. Gerekçede de

bazı Avrupa Kupası maçlarda taraftarların sık sık meşale yakması gösterildi.

Ayrıntı olarak da, iki defa kulübün ikaz edildiği ancak son Marsilya maçında

eylemin devam etmesi dile getirildi. Şimdi Fenerbahçe, Bate maçını seyircisiz

oynayacak. Bu arada Sarı-lacivertli kulübün cezaya itiraz edeceği şeklinde de

haberler çıktı. Ben itiraz edileceğini hiç ama hiç sanmıyorum, Sebep mi Aynı

kurulda malum dosyanın hâlâ kapanmadığını en son genel sekreter İnfantino

açıklamıştı. Hani neme lazım faslından... Zaten Fenerbahçe sık sık orada burada

dava açar sonra da geri çekmez mi Bak; CAS davası... Ben haklı olacağım da

açtığım davayı geri çekeceğim. Sonra da Aziz Bey çıkıp martaval sallayacak.

Neyse, bu ceza iyi olmadı. Şimdi ilk maçta rövanş için sessizliğe rağmen tur

getirecek iyi bir sonuç gerekli.

Gelelim bizim hocalara... Kurslarda hayli başarılı oluyorlar.

Sınav notları hep yüksektir. Derslerini iyi çalışırlar da ondan.... Bu sebeple

dir ki, takımlarını iyi antrene ederler. Takımlardaki futbolcular genelde çok

koşarlar. Rakibi karşılamada ısrarcı olurlar. Herkes birbirine yardım

yetiştirmeye çalışır. Bunu da yaparlar genellikle... Çünkü iyi çalışmışlardır.

Ama aynı oyuncular ne yazık ki sonuca gidemezler. Çünkü hocaları oyun okumayı

beceremez. Çünkü hocaları rakibe göre oyun düzeni kuramaz. Çünkü hocaları

rakibin özelliklerine göre bazen kendi sahasında bile kontrayı düşünerek

oynamanın gerekliliğini kavrayamaz.

Buraya neden girdim. Karabükspor, hani şu son haftaların

müthiş takımı, tuttu, Kasımpaşa’ya kendi evinde madara oldu. Neden mi

Başındaki yerli hoca, kendi saha gazına gelip, rakibin üzerine çullanarak

oynamayı öğütlemişti öğrencierine. Oysa elindeki kadronun oyuncuları böyle bir

oyuna asla uygun değillerdi. Aynı hoca Galatasaray’ı, Fenerbahçe’yi,

Trabzonspor’u nasıl 3’lük fiks mönüye tabi tuttuğunun ya farkında değildi, ya

da o sonuçların nasıl alındığını iyi analiz edememişti. Mesut Bakkal,

Kasımpaşa’ya da karşı takımı kendi savunması ile orta alanına toplayıp ilerdeki

hızlı adamlarına kulvar açabilseydi yine “Üçlük” bir tarife yapardı.