Biz Dostumuzu da Düşmanımızı da Biliriz (1)

Abone Ol

Dünyanın gündemini nelerin belirleyeceğini önceden kestirmek mümkün değil. Sabah güneşin doğuşunu seyrederken akşam vakti fırtınaya, sele kapılabiliyorsunuz. Irkçı emperyalist sistem medyayı aktif olarak kullanıyor ve istediğini yüceltiyor, istediğini karalayıp gözden düşürüyor, istediği yerde istediği kaosu çıkarabiliyor.

Biliyorsunuz şu günlerde siyasilerin ve küresel aktörlerin gündeminde İran’da şaibeli bir şekilde hayatını kaybeden Masha Amini var. Genç bayanın ölümü Ukrayna’da yaşanan çatışmaların, Filistin’de katledilen çocukların, Doğu Türkistan’da yaşanan baskı ve dayatmaların, Afrika’yı, Asya’yı kuşatma altına alan sömürü faaliyetlerinin, yoksullaşmanın ve pandemi sonrası yaşanan ekonomik çıkmazların önüne geçti. Emperyalist çeteler hazine bulmuş haramiler gibi olayı hemen sahiplendiler ve kendilerine baş kaldıran İran’a karşı karalama kampanyası başlattılar. 

İranlı yetkililer konu ile ilgili açıklamalar yapıyor ve genç bayana şiddet ve baskı yapılmadığını, kendisinin önceden var olan rahatsızlığının tetiklenmesi neticesinde istenmeyen durumun ortaya çıktığını açıklıyorlar. İran’ın küresel çetelere karşı tavrını ve savunduğu davayı sahipleniyor ve saygı duyuyoruz ancak hata kimden sadır olursa olsun aynı şekilde bunun da karşısında durmak zorundayız. Zira burada bir insanın ölümünden bahsediyoruz ki, yaşam hakkı her şeyin önünde gelir dolayısıyla genç kızın saçları göründüğü ileri sürülerek götürülmesi kusura bakmayın bir baskıdır ve hele hele sağlık sorunu olan biri için bu durum aynı zamanda bir risktir.

Biz düşmanımızı da dostumuzu da iyi biliriz ve dostumuzun hatalarını kardeşlik hukukumuz gereği söylemeyi bir sorumluluk olarak görürüz. İran’ın dünyanın en azılı zalimlerine karşı sergilediği duruşu elbette hepimiz için bir onurdur. Ancak birbirimizin aynasıyız ve gördüklerimizi ifade etmekten kaçınmamalıyız. Nitekim tarihi süreç içinde başımıza ne geldiyse yanlı davranıp hatalarımızın üzerini örttüğümüz için gelmiştir ki, bu bir iyilik değildir. Şimdi soruyorum farklı inançlara sahip olan ya da başörtüsüne inanmayan kadınların örtünmeye zorlanmaları ya da saçlarının göründüğü gerekçesiyle uyarı almaları ne kadar doğru? Siz de biliyorsunuz ki bu tür uygulamalar insanları olduklarından farklı görünmeye ve münafıklığa itecektir.

Bilindiği üzere Hz. Peygamber zamanında Medine site devletinde on bin kişi yaşıyordu, bunun yarısının Müslüman olduğunu düşünürsek kalan kişiler arasında münafıklar, müşrikler ve ehl-i kitaptan olanlar vardı. Resulullah böyle bir yerde Medine Vesikası’nı hazırladı ve farklı din ve kabileler birbirleriyle şehir sözleşmesi yapıp, karşılıklı taahhütte bulundular. Müslüman’a ayrı, Hıristiyan’a ve Yahudi’ye ayrı hukuk yapıldı ve herkese kendi şeriatına göre muamele edildi.

İran tecrübe edilmiş örnekleri dikkate alarak seküler bireyleri, Yahudi ve Hıristiyanları da kapsayacak çok hukuklu bir sistemi acilen inşa etmelidir. Köklü bir değişim ve dönüşüm için ise çağın sorunlarını da göz önünde bulundurarak geniş bir açılımın gerçekleştirilmesi ve eğitim kurumlarının, sivil kuruluşların ve medya araçlarının destekleyici bir unsur olarak değerlendirilmesi şarttır. Irkçı emperyalist sistemin iletişim araçlarını kullanarak ahlâki kokuşmuşluğu bütün dünyaya yaydığı bir dönemde bu kolay olmayacaktır belki ama gösterilen hiçbir çaba sonuçsuz da kalmayacaktır.