Birlikte olsak da bir değiliz!

Abone Ol

Ülkemizin bir fikir partisine olan ihtiyacı net olarak ortadadır. Sorunun fikir sorunu olduğu, yeni bir fikir olmadan yeni kadrolarla çözüm sağlanamayacağı açıktır. İktidarda olanların,  “ 2000 sonrası herkes iktidar olduğu için geride sistemi değiştirecek kimsenin kalmadığını” itiraf etmesi de bunun bir göstergesidir. Fikir partisine olan ihtiyaç “koalisyon” tartışmalarıyla örtülmemelidir.

İki binli yılların başında “millet bizi orada görmek istiyor” şeklinde başlayan furya, kadro hareketi gibi gözükmüş ancak sonunda lider sultasına dönüşmüştür. Zikirleri reel politik olanların fikirlerinin de sadece geçici çözümler ürettiği görülmüştür. Fikir partisi engellendiği için; yaşanan sorunlar palyatif çözümlerle kördüğüm olmuştur. Ekonomik, sosyal, kültür, aile ve gençlik politikaları üretilememiştir. Kültürsüz bir eğitim, ailesiz bir gençlikle nereye koştuğunun farkında olmayanlar, dindarlık anlayışlarındaki derinliği kaybettiği için aynaya bakmaktan da korkar olmuştur.

Seçimlerde barajın altında kalan fikirlerin bu coğrafyada sorunun kaynağına inen ve çözüm önerileriyle huzurun teminatı olduğu şimdi fark edilmeye başlanmıştır. Bugün geldiğimiz noktada; mevcut sistemi sürdüren değil, dönüştüren çalışmalara olan ihtiyacın ne kadar da önemli olduğu acı bir gerçektir. Tavandan tabana doğru yayılmakta olan güç zehirlenmesini durduracak, milletin hipnotize edilmesine son verecek bir hamleye ihtiyacımız var. Büyük taşları kenara koyup, çakıl taşlarıyla uğraşanlara yarının kurulması fikrini aşılayacak tutumlara ihtiyacımız var. Bugünü kurtaramadığı gibi yarınını da kaybet-tir-meye aday olanları durduracak modele ihtiyacımız var.

Biz varsak, bu hamle, bu tutum ve bu model de var olmalıdır! İlmi siyaset sayesinde yenilenmeyi başararak, gücü öncelediği için adalet eksenini kaydırdığından haberi olmayan bu toplumu uyarmak durumundayız. Gözü kapalı oy verenlerin gözünü açtığında “aldandık” dememesi için, gözü açık bir seçim yaşatmalıyız. Yaşanan “tahribat”ın yapılacak “tamiratla” önlenemeyeceğine göstermeli, “stratejik bir dönüşüm” yaparak zincirleri kıracak farklı yaklaşımlara açık olmalıyız. Söylemlerimizin isabet kaydetmesi adına, ikinci kırk yıl için yapılacak hazırlığın, önceki kırk yılın tekrarı olmayacağını bilerek “tesir” üretmeliyiz.

Aynaya baktığında herkes kendine şunu soruyor: yeni fikir üretmeden çıkış yapamayız! “Türkiye’nin teminatı” olan kadrolara kendilerini yakın hissedenler, fikir partisinde buluşmaktan başka çare olmadığını görüyor. Çünkü millet “istikrar” değil, “saadet” istiyor. “Bir” olmakla, “birlikte” olmayı karıştırmadan, birbirimizi anlamaya çalışırsak, anlam yarışının yapılacağı bir Türkiye kurabiliriz. Aksi takdirde bu ülkede hayat anlamsızlaşacaktır.