Birlik Sevdalısı Lider

Abone Ol

Daha önceki bir yazımda merhum Erbakan hocamızı ne vakit

tanıdığımı anlatmıştım. Aramızdaki derin muhabbet birlik sevdâmızın

tezâhüründen sonra gelişti. Bu yazımda yakın tarihimize damgasını vurmuş olan

iki siyâsî liderle ilgili hatıralarımdan yola çıkarak bir değerlendirmede

bulunacağım.

12 Eylül den sonra, ihtilâlcibaşı sık sık tencereyi

kirlettiler edebiyatı yapmaktaydı. Tencereyi kimler, nasıl kirletmişti

Kolları sıvadım ve arşive daldım. 1960-1980 arasındaki 20 yıllık gazeteleri,

dergileri taradım. Bugüne Gelişin hikâyesi başlıklı bir yazı serisi

hazırladım. Bu, yaklaşık 500 sayfa tutarında bir çalışmaydı. Ayrıca yüzlerce

belge ve fotoğraf vardı. O zaman yazdığım gazete, sürmanşetten anonslarla yazı

serisini duyurdu. Araştırmamız üç gün yayınlandı. 3. Gün öğleden sonra MGK 52

numaralı kararı yayınladı. Bu karar doğrudan bizim yazıyı hedef alıyordu.

Gazete idaresi de ne olur ne olmaz diye yazı serisini sonlandırdı. Zira o

günlerde tek emirle gazeteler kapatılıyordu. Daha sonraları Anayasa

hazırlanacağı açıklandı. Danışma Meclisi kuruldu. Yine o sıralar dünyanın belli

başlı ülkelerinin anayasalarını inceledim. Anayasa Nasıl Olmalı başlıklı çalışmayı

hazırladım. O sıralar çalıştığım gazetenin bir idarecisi, Süleyman Demirel e

benim Anayasa ile ilgili çalışmam olduğunu söylemiş. Burhan Bey in bu

çalışmasını görmek isterim demiş. Demirel daha sonra beni aradı ve iki gün

sonrasına akşam 11 e randevu verdi. Ankara ya gittim. Güniz Sokak taki evinde o

çalışmamı okumaya başladık. Özetle ben, Anayasanın mânevî değerlerimizi esas

alan yapıda olmasını müdafaa ediyordum. Bir yerde de, İslâm ülkeleriyle birlik

yolunu açacak düzenlemeler yapılmalı demiştim. İşte o noktaya gelince Demirel,

koltuğundan fırladı, Kiminle birlik yapacağız Kaddafi yle mi, Saddam la

mı .. diye İslam ülkelerinin liderlerini sıralamaya başladı. Kısaca İslam

birliğine karşı çıkıyordu. Ben de bu görüşe karşı çıktım. Tartışmamız yaklaşık

45 dakika sürdü. Dönüşte olup bitenleri arkadaşlara anlattım ve fikrimden tâviz

vermeyeceğimi belirttim. Çalışma da benim yazdığım şekliyle neşroldu.

Yine bir yazımda, Müslümanlar arasındaki birlik

çalışmamızdan bahsetmiş, merhum Erbakan ın bu çalışmalardan son derece memnun

olduğunu aktarmıştım. O sırada henüz Başbakan değildi. Sonraları D-8 le bu

güzel idealini hayata geçirecekti. Aramızdaki derin muhabbet köprüsünün ana

unsuru işte bu İttihad-ı İslâm fikriydi.

1989 yılında, Tek Parti devrinde yapılan devrimlerin,

1982 Anayasasına taşınmasıyla ilgili, ülkenin tanınmış şahsiyetleriyle

röportajlar yapmıştım. Bu çerçevede, Ankara da önce Süleyman Demirel de

görüştüm. Sorduğum sorulara kaçamak cevaplar vermekte, tecâhül-ü ârif san atı

yapmaktaydı. İçimden, Bize de mi lolo dedim. Ne yaptımsa nâfile, Demirel

yağlı güreşçi gibiydi. Hangi cenahtan lafa dalsam, sıyrılmasını biliyordu. Daha

sonra merhum Erbakan Hocamızla görüştüm. Gayet net, berrak ve yiğitçe cevaplar

verdi. (Erbakan röportajı 29 Kasım 1989 da, Demirel röportajı 1 Aralık 1989 da

yayınlandı. Daha sonra her iki röportajı da Yakın tarih Ansiklopedisi nin 12.

cildine koyduk. Meraklıları bakabilir.)

Süleyman Demirel le ilgili, hayli geniş araştırmamı,

Demirel henüz hayattayken, Giz li Tarih isimli kitabımda yayınladım.

Kitabımdaki o yazımın başlığı, Üçüncü Adam mı Muammâ Adam mı idi. Orada

Demirel in yasaklı devredeki söyledikleri ile, sonraları söylediklerini ve

icraatlarını karşılaştırıyor ve tenâkuza dikkat çekiyorduk. Merhum Erbakan ın

hayatında ise böyle bir tenâkuz yoktu. Baştan beri ne söylemişse, o sözleri

üzerinde durmuş, icraat safhasında söylediklerine uygun davranmıştı.

Meşhurların Son Anları kitabımda merhum Erbakan ın bu yönüne dikkatleri

çekmiştim.  Merhum Erbakan hakkında

şimdiye kadar hayli eser yazıldı, hayli konuşmalar yapıldı. Bir cümle ile

görüşümüzü özetlememiz istense şöyle derim: Bütünüyle yerli malı, birlik

sevdâlısı, bu ülkenin dirliğini, düzenini, refahını isteyen ve bunun için

çalışan bir liderdi. Allah rahmet eylesin.