Ülkemizde büyükşehirlerin dışındaki şehirlerde şehir içi ulaşımda toplu taşıma araçlarından belediye halk otobüslerini kullandığınız zaman otobüsün genellikle 65 yaş ve üstü vatandaşlarla dolu olduğunu görürsünüz. Çünkü 65 yaş ve üzeri vatandaşlarımız için bir belediye hizmeti olarak şehir içi ulaşım ücretsiz. Emekliliğinde şehir şehir, ülke ülke gezme hayali bile olmayan vatandaşımız için müthiş bir hizmet aslında bu. Bu hizmet sayesinde emekli amcaların otobüste sosyalleştiklerine şahit oluyorsunuz. Emekli amcalar artık eskisi gibi mahalle kahvelerine gidip bir çay içimlik arkadaşlarınla muhabbeti belediye otobüslerine taşımış durumdalar. Bir yandan hem geziyorlar hem de arkadaşlarıyla muhabbet ediyorlar. Biraz yakınlarında durursanız mahallede olan olayların neler olduğunu, mahalle muhtarının neler yaptığını günlük öğrenebilirsiniz.
Amma velakin birtakım paralı troll’lere bakarsanız, Avrupa bizi kıskanıyor, dünya bizi kıskanıyor. Troll’leri de artık sadece sosyal medyada iktidar ve çıkarları için yalan üreten, olayları manipüle eden kişi olarak görmek yanlış olacaktır. Troll’lük ülkede bir zihniyet haline gelmiştir. Akademisyenlerinden gazetecilere, siyasetçilerinden yaşamına sıradan devam eden vatandaşına kadar sirayet etmiş bir zihniyet olmuştur. Sonuçta kötülüğün yayılma ve benimsenme hızı daima daha hızlıdır.
Ülke ekonomik darboğazda iken rakamlarla oynanmasına rağmen sokağa çıktığımızda, markette alışveriş yaptığımızda hatta pazarlarda bile durum bas bas bağırırken gazeteci sıfatı olan kişiler insanımızla dalga geçer gibi “Ortalamanın üstünde fiyatları olan bir mağazadayım. Üç ayrı kasa çalışıyor ve yirmi beş dakikadır sıradayım” içerikli paylaşım yapabiliyorlar sosyal medya hesaplarında. Bazı yandaş gazeteci diyenler işlerine biraz ciddiyet katmak adına makale yazarak “Millet para kazanmaktan sıkıldı” şeklinde kendine ayrılmış yerin “gereğini” yapıyorlar. Bunlar şimdilerde en iyi gazeteciler!
Özel araçlarıyla yanlarından geçip gittikleri vatandaşın hayatına dokunmadan halk adına habercilik yapma iddiasında olan arkadaşlar, uçağa binebilmek için “gerek”ler ne ise onu yerine getirmeye çalışıyor. Bu kişilerin yaptıkları, söyledikleri gündemde tutularak ülkenin gerçek dertleri gözlerden kaçırılıyor. Kendi yaşam şartlarının -ki çoğu artık büyüdükleri mahalleleri terk edip site yaşamına dâhil olmuş kişilerdir- ülkenin genelinde var olduğu sanısı yaşıyorlar. İyi niyetle böyle yaşadıkları için bu tür insanların aklıyla dalga geçtikleri paylaşımları yaptıklarını düşünelim. Ama en lüks yerlerden alışverişe gidip “bak ülkede her şey tıkırında, ekonomide uçuyoruz” mesajını vermek çok da iyi niyet barındıran bir durum değil. Hele de ülkede altı yaşındaki bir çocuğun yetersiz beslenmeden öldüğü zamanlarda.
Nüfusun asgari ücretli çalışanların yüzde 57 olduğu, en zengin olan yüzde yirmilik ile en fakir olan yüzde yirmilik kısım arasındaki makasın gitgide açıldığı, birilerinin hayata tutunmak için yaşadığı bir ülkede kalkıp alışveriş yaptığı yeri fotoğraflamak görgüsüzlüğün kaçıncı safhası olur? Hadi her şeyi geçelim. Tamam desteklediğiniz ve destek gördüğünüz iktidara söz söylettirmek istemiyorsunuz da, ailenizden de mi hiç görmediniz yediğinizin, içtiğinizin, giydiğinizin paylaşmanın ayıp olduğunu?!
Artık ülkede yandaş gazeteci kavramını da kullanmamak gerek. Bir gazeteci de herhangi bir dünya görüşünü benimseyip, paylaşır; kendi sayfalarında savunuculuğunu yapar. İktidar destekçisi de olabilir. Ama ülkede yandaş gazeteci de yok. Yandaş olup “bari bu da gazetecilik yapsın” denilen kişiler var. Hayatında rutin haber yazmamış, flaşla spotun ne olduğunu ayırt edemeyen, ters piramit kuralını bilmeyenlere muhabir ya da gazeteci denmez. Nasıl ki muhalif gazeteci yoksa çünkü gazeteci ve basın mensubu yaptığı iş itibarıyla soru sorar, yeri gelir kendini ait hissettiği dünya görüşünün tersine de soruları dillendirir, yani muhaliftir; ülkede yandaş gazeteci de yoktur. Yandaşlık yaptığı için gazeteci olarak atanan kişiler vardır.