Bir Selam Günü daha

Abone Ol

Batılın kılıcı değil, Hakk’ın kalemi olduk…

12 Ocak…

Bu milletle, bu ümmetle selamlaştığımız gün 12 Ocak.

Milli Gazete’mizin ilk nüshası hazırlanırken, ilk manşet atılırken yürekten çekilmiş bir “besmele” ve muhabbetle verilmiş bir “selam” var…

Bu besmelede şeref var, sadakat var, dava var, azim var… 

Bu selamda millet var, ümmet var, mazlum var, bütün insanlığın saadeti var.

Bu selamda “Hak Geldi, Batıl Zâil Oldu” müjdesi var.

Bu selamda Erbakan Hocamız var…

Milli Gazete’mizin 12 Ocak 1973 tarihli ilk nüshası ile, hangi gaye ve hangi hedefe besmele çekilmişse 12 Ocak’larda bizler de Milli Gazete ailesi olarak o ilk günkü besmelemizi, ilk günkü inancımızı tazelemiş oluyoruz: “De ki; Hak geldi, batıl zail oldu. Zaten batıl yok olmaya mahkûmdur.” (İsra/81) 

BATIL’IN KALEMİNİ KİMSE ELİMİZE TUTUŞTURAMADI…

Elhamdülillah; 42 yılı geride bırakan 43’üncü yılına bugünle birlikte merhaba diyen Milli Gazete’miz “Hak geldi Batıl zail oldu” selamını bir şeref nişanesi olarak en zor şartlarda bile kuşaklardan kuşaklara taşıdı. Eğilip bükülmedik; egemenlerin, şartların ve zamanın reel-politik büyüsüne hiç kapılmadık. Ne güçlerin, ne konjonktürlerin, ne süreçlerin ne de darbelerin gazetesi olduk. Ne iktidarların kuklası olduk ne de tehdit, şantaj ve kumpasların bir parçası… Biz ilk günden bugüne sadece ve sadece insanlığın tek kurtuluş reçetesi olduğuna yürekten inandığımız Milli Görüş’ün sesi olduk.

Küreselin, Batıl’ın, paranın oyuncağı hiç olmadık. Her ne sebeple olursun Batıl’ın kılıcını asla sallamadık. Ebediyetin müjdesi önümüzde duruyorken “sömürgeci dünya”ya teslim olmadık. Bizi yolumuzdan alıkoyacak, bizi biz olmaktan çıkaracak, bizi dünyalık sefaya kelepçeleyecek, bizi susturacak; paralara, ihalelere, ulufelere meyletmedik, el uzatmadık. Ne günlük politikaların, ne kişisel çekişmelerin, ne hırsların, ne hesaplaşmaların, ne dünyalık hesapların içerisinde olduk. Bizim değişmez gündemimiz hep “Hak-Batıl mücadelesi” oldu. Biz manşetlerimize ve sütunlarımıza Hakk’tan taraf olmayı, Batıl’la da mücadeleyi taşıdık. Batılın kalemini hiç kimse elimize tutuşturamadı elhamdülillah.

ALGILARIN DEĞİL, HAKİKATLERİN PEŞİNDEN GİTTİK

12 Ocaklar bizim için sadece yayın hayatına başlamanın yıldönümü değildir. Sadece sorumluluklarımızı hatırladığımız ve hatırlattığımız, heyecanımızı yenilediğimiz bir gün de değildir 12 Ocaklar. Sadece dostların arayıp sorduğu, tebrik ettiği bir mutlu gün olarak geçiştirdiğimiz bir gün de değildir. 12 Ocaklar, aynı zamanda kendi muhasebemizi yapmamız için de bize vesile olur.

Geride bıraktığımız 42 yıl içerisinde, Hak-Batıl mücadelesi gündeminden kopartılmış ‘gündemin’ esareti altında “bize neden muhalefet yapıyorsunuz” diyen çok olmuştur. Manşetleriniz sert diyen de olmuştur. Bir zamanlar “Adalet Partisi düşmanlığı, Demirel düşmanlığı yapıyorsunuz bölücülük yapıyorsunuz” denildiği gibi bugünlerde de başka şeyler söyleniyor olabilir…

Herkesin şu ya da bu sebeple sus pus olduğu ortamlarda susmadığınız zamanlar…

Hakikati algılara mahkûm etmediğiniz zamanlar…

Sahtenin, gerçeğin yerini almaya başladığı zamanlar…

Güç ve çoğunluk hak sebebi sayılmaya başladığı zamanlar…

Kalemler satıldığı, fetvalar sustuğu, kürsüler işgal edildiği zamanlar…

Müslümanların fitnenin bedbaht dehlizlerine çekildiği zamanlar...

Gazetelerin ve televizyonların neredeyse hava duruma göre pozisyon aldığı, manşetlerini günün şartlarına, günün dengelerine göre attığı zamanlar…

İşte bu zamanlarda siz, sahteyi değil de gerçeği; algıyı değil de hakikati; Batılı değil de Hakk’ı tercih ederseniz…  Bulanık suda balık avlanırken yanlışı değil de doğruyu; perde olmayı değil de, perdeleri indirmeyi tercih ederseniz… İşte bunlar söylenebiliyor.

HINÇLA DEĞİL… DÜŞMANCA DEĞİL… DOSTÇA… VİCDANLARA SADECE HAKİKATLERİ FISILDADIK

Milli Gazete bugüne kadar kimseye “gözünün üstünde kaşın var” demedi. “Gözünün gördüğü yanlış, dilinin söylediği yanlış, elinin yaptığı yanlış” dedi. Yani kimsenin şahsiyetine, kişiliğine dil uzatmadı, kimseyi düşman bellemedi. Mücadelesi kişilerle değil, kişilerin temsil ettiği zihniyetlerle oldu. O yüzden bize neden muhalefet yapıyorsunuz diyebilirler, hatta sert manşetler de atıyorsunuz diyebilirler. Ama asla ve kat’a “yalan haber yazıyorsunuz” diyemezler, diyemediler. “İftira atıyorsunuz” diyemezler, diyemediler! “Asparagas gazetecilik yapıyorsunuz” diyemezler, diyemediler! “Dün böyleydiniz de bugün böyle oldunuz” diyemezler, diyemediler! Bize sadece doğuyu yazıyorsunuz da neden yazıyorsunuz diyebilirler, diyebildiler. Evet, geride bıraktığımız 42 yıl boyunca insanlara da iktidarlara da yürekteki imanı hatırlattık… İmanî ve insanî gerekler çerçevesinde yapılamayacakları ve yapılacakları vicdanlara fısıldadık. İtiraz ettiğimiz ve tavsiye ettiklerimizle muhataplarımıza Allah indinde hep dostluk yaptık, kadirşinaslık gösterdik. Çünkü kimseye düşmanlığa, hakarete yeltenmedik. Çünkü yazarken, çizerken, manşet atarken dünyalık bir hesapla ölçmedik duruşumuzu.

Hatamız olmuyor mu, elbette oluyor. Eksiğimiz olmuyor mu, elbette oluyor! Evet, hatalarımız da oluyor, eksiklerimiz de oluyor. Gündem öyle 1970’lerdeki gibi üç ayda bir değişmiyor. Gündem 1980’lerdeki gibi ayda bir, 1990’lardaki gibi haftada bir ya da 2000’li yıllardaki gibi her gün de değişmiyor. 2010’lardayız ve gündem saat başı değişirken siz gündeme yetişmeye çalışıyorsunuz. Manşetlerinizi atarken, haber, analiz ve yorumlarınızı yaparken de aynı hızla yapmak zorundasınız. Ve bütün bunları yaparken de “Hak-Batıl mücadelesi” ekseninde hata yapmamak zorundasınız.

 

HEYECAN… YAPICI, YOL GÖSTERİCİ BİR DURUŞ... BAŞARILI BİR GAZETECİLİK…

Geçen senenin muhasebesini yaptığımız zaman; çok şükür gazetemizin büyük eksikleri, büyük hataları olmadı. Milli Görüş camiasının boynunu eğdirmedik, başını yere düşürmedik. Aksine gündemi belirleyen manşetleriyle, güçlü bakış ve yorumlarıyla hem Milli Görüş camiamızda heyecan oldu hem de kamuoyunda büyük ses getirdik. İftiradan ve çamur atmaktan uzak, yol gösterici yayınlarımızla iktidarı birçok yanlışından alıkoyduk. Hatta birçok hayrı da iktidarın ve bu milletin gündemine taşıdık. Hem hayra motor hem de şerre fren olma hususunda bürokratik hayata da önemli katkılar sunduk. Toplumu felakete sürükleyecek birçok sosyal konu; ilk önce Milli Gazete’nin manşetlerinde yer bularak, Türkiye’nin ve yetkililerin gündemine geldi. Felaket tellallığı yapmadık ama “yaklaşmakta olan” her neyse “yaklaşanı” önceden hep hatırlattık. Verileri, istatistikleri, gündemi, olayları hep en doğru şekilde okumaya çalıştık, bu milletin algı operasyonlarına kurban düşmemesi için elimizden geldiğince çırpındık. Ümmet olmayı hatırlattık, Müslümanların gündeminden düşürülmeye çalışılan İslam Birliği hedefini diri tutmaya gayret ettik. Bunları yaparken “Meyve veren ağaç taşlanır” misali bazen taş da yedik. Ama biz sadece işimizi hakkıyla yapmaktan başka bir gaye asla gütmedik. Sıradan bir gazetecilik yapıp, daha doğrusu gazetecilik yapıyormuş gibi yapıp kimsenin tepkisini çekmemeyi de yeğlerdik ama o zaman da işimizi yapmış olmaz, işimizi ‘sav’mış olurduk… Algı operasyonlarının arasında Hakk’ı temsil eden şuurdaki bir gazetenin kendisine yüklenen sorumlulukları suskunluğa gömmesinin vebali elbette büyük olacaktır. Ve Milli Gazete bu vebalin bilincinde kınayanların kınamasına bakmadan, mazisindeki asaletine yakışır bir gazetecilik ortaya koymuştur.

Zira gazetecilik sorumluluktur! Susmayacaksınız! Kişiselleştirmeyeceksiniz! Kul hakkına girmeyeceksiniz! Ve de her şeyden önce Allah indinde bu millete, bu ümmete ve insanlığa dostluk yapacak ve fayda sağlayacaksınız. Elhamdülillah, son bir yılın sonunda ve yeni yaşımızın ilk gününde şu cümleleri çok rahat kurabiliyorum: Milli Gazete manşetleriyle, kendine özgün gündemiyle Türkiye’de medyanın yüz akı olmayı bilmiştir. Son bir yılda ortaya koyduğu performansla dost düşman Milli Gazete’ye hakkını vermektedir. Milli Gazete her bakımdan çok başarılı bir yılı geride bırakmıştır…

BU HAFTA BAŞKA MÜJDELERİMİZ DE VAR…

Bitti mi peki!

Hayır. Yayıncılıkta atılan her adım yeni bir adım atmak için atılır. Ve yapılanlarla asla bitmez. Çünkü yayıncılık sürekli akan bir akarsu gibidir. Akmazsanız, durağanlarsanız işte o zaman bitmeye başlarsınız. Sözün kısası yeni sürprizlerimiz de var. Bu hafta. Bekleyin…

Ve Milli Gazete’mize hizmet veren bütün arkadaşlarımıza dua edin. Çünkü bizim en büyük gücümüz temsil ettiğimiz Hakk davamız ve sizlersiniz. Sizlerin duaları bizim gücümüz, bizim rotamızdır. Milli Gazete bilesiniz ki; parayla, kolay yollardan sağlanmış imkânlarla değil, Milli Görüş davasına, Erbakan Hocamızın ortaya koyduğu değerlere gönül verenlerin, bu yola yürek koyanların sahiplenmesiyle ve duasıyla bugünlere ulaştı. İnanıyoruz ki gazetemize olan tutku her geçen gün daha da artacak. Ve hepimiz gazetemiz için biraz daha, biraz daha fedakârlık yapacak ve daha güçlü olması için seferber olacağız…

ÜMMETİN HİLALİYLE... AYASOFYA’NIN MİNARELERİYLE... CAMİMİZLE!...

Milli Gazete sadece manşetleriyle konuşulmadı. Sadece özel kapak sayfalarıyla, özel haberleri ve dosyalarıyla da konuşulmadı. Ramazan sayfaları, Helal Hayat sayfaları, bulmaca sayfaları, Milli Çocuk eki, Mekkenin Fethi, 1 Mayıs ekleri, sektörel eklerle de varlığını her alanda hissettirdi. Hep daha güçlü bir içerik arayışında da olduk. Başarabildiğimiz konular oldu, hedeflerimiz hanesinde yeni yaşımıza taşıdığımız hususlar oldu.

Yaklaşık üç yıldır durağanlığı kabul etmeyen bir Milli Gazete var. Her sene ve her geçen zaman diliminde 42 yıllık sarsılmaz yapımıza yeni bir tuğla daha koyma derdindeyiz.

Üç yıl önce tepeden tırnağa yenilenmiştik. Sadece habercilik yönümüzü güçlendirmemiş, aynı zamanda görsel olarak da daha güçlü olma yolunda önemli bir hamle yapmıştık. Logomuzu değiştirmiş, cami amblemimizi 20. Sayfamıza yeniden getirmiş, sayfa mizanpajlarımızı, fontlarımızı, tarzımızı yeniden belirlemiştik. İşte bugün Milli Gazete’miz elbisesini yeniden ütüledi ve daha şık bir görünümle sizlerle buluştu. Üç yıl önceki hamlemizi tamamlayıcı yeni bir yüzle tutuyorsunuz bugün gazetenizi elinizde. Eskiyen yüzümüze yeni bir heyecan katmaya çalıştık. Ama biliyoruz ki en çok logomuzdaki yenilik sizi heyecanlandıracak. Hep “nerede bizim camimiz” diye sordunuz bize.. İşte bu kez ‘cami’ amblemimizle bütünleştirdiğimiz logomuzla geldik size. Ayasofya’nın minareleriyle…

Ümmetin hilaliyle.. “Hak Geldi Batıl Zail Oldu” düsturunun kalemleriyle geldik size. Milli Gazete’mizin manasıyla örtüşen güzel bir amblem oluşturdu arkadaşlarımız. Fontlar, puntolar, renkler, yepyeni grafiklerle, yeni bir tarzla görsel olarak daha dikkat çekici bir gazete yapmaya çalıştık. İnancımız o ki, bütün noksanlıklarımıza rağmen inşallah yine beğeniyle karşılanacaktır.