“Bir gün Genelkurmay Özel Kalem Müdürü arayıp, Genelkurmay Başkanının beni emrettiğini söyledi. Hemen bekliyordu. Kuvvet komutanımıza telefonla bilgi arz ettikten sonra Genelkurmay Karargahına gittim. Bekletmeden hemen makam odasına girmemi, beni beklediğini söylediler. Emir subayı geldiğimi haber verdi ve içeri girdim. Doğan Güreş Paşa çok kalender yapılı, bu özelliği söz ve davranışlarında kolayca görülebilen bir komutanımızdı. Masasında rahat bir şekilde oturmuştu. “Hoş geldin” dedikten sonra, emir vermekten ziyade sohbet tarzında ve hiç uzatmadan, doğrudan konuya girerek devam etti:
‘Bu hanımefendi (Başbakan Çiller’den söz ettiğini anlamak zor değildi) benden danışman olarak bir orgeneral istedi. ‘Orgeneral veremem’ dedim. ‘Korgeneral olsun’ dedi. ‘Onların da sayısı az ve hepsinin kilit görev yerleri var, onu da veremem. Fakat ben size bu görevi en iyi yapacak bir tümgeneralimi vereceğim.’ dedim. Şimdi doğruca Başbakanlığa git, tanış kendileriyle ve en kısa zamanda da Harp Okulu Komutanlığını teslim ederek danışmanlık görevine başla. Yanına üç kuvvetten birer subay verilecek. Doğrudan benimle veya ikinci Başkanla muhatap olacaksın. Gerek duyduğun zaman telefonla arayabilir, buraya gelerek görüşebilirsin benimle,’ dedi.
‘Emredersiniz. Görevin detaylarını sayın Başbakandan öğrenirim,’ dedim. Başka emirleri olmadığını öğrenip odadan çıktım.
İkinci başkana da bilgi vermem gerekiyordu. Bunu yaptıktan sonra Kara Kuvvetleri Karargahına giderek kuvvet komutanına da aldığım emir konusunda bilgi arz ettim. Adından okula döndüm. Emir subayım Taner, Başbakanlık özel kalem müdürüyle telefonla görüşüp Başbakanı görmek üzere randevu isteğimizi bildirdi. Aynı gün akşam üzeri Başbakanlıkta Sayın Çiller’in makamındaydım. Kendisine, Genelkurmay başkanımdan aldığım emri bildirdim. Kendileriyle tanışmak istediğimi ve bir talimatları olacaksa almaya geldiğimi söyledim. Çok sıcak bir tavırla karşıladı. Toplantı masasında oturduk. Memnun olduğunu belirtti ve bizim desteğimize çok gereksinimleri olduğunu ifade etti. Kendisine, Harp Okulu komutanlığını yeni atanacak arkadaşıma devrettikten sonra hemen göreve başlayabileceğimi söyledim. Ayrıca üç kuvvetten birer kurmay subayın da benim emrimde görev yapacağını, uygun bir çalışma ofisine gereksinim duyulacağını ilave ettim.
… ‘Yerime atanan general arkadaşım, Yaşar Büyükanıt’tı. Böylece kendisine muhafız alayından sonra ikinci kez görev teslim etmiş olacaktım. Yüksek Askeri Şura toplantısının ardından devir teslim törenini hemen yaptık ve ertesi günün sabahı Başbakanlık yeni binasındaki çalışma yerimizde göreve başladım…”
***
Yukarıdaki satırlar, Emekli Orgeneral Edip Başer’e ait.
Edip Başer bu anısını, ‘okunmak üzere’ bir kenara ayırdığım, “Kanatsız Uçmak-Ana Babasız Çocukluktan Ordu Komutanlığına” isimli kitabında anlatıyor.
Gelelim asıl nirengi noktaya;
Bugüne kadar Doğan Güreş paşa hakkında bir “şehir efsanesi” vardı, Neydi o? Eski Başbakan Tansu Çiller’le samimi ilişkisi yüzünden kimi zaman ‘etekli paşa’ olarak anıldı, “Çiller tak diye emreder, ben şak diye yaparım” sözleri nedeniyle ‘tak şak paşa’ olarak da...
Odasında asılı duran yarısı Atatürk’ün yarısı Çiller’in yüzünden oluşan resim, gazete manşetlerinde günlerce tartışıldı. Bunlar hep konuşuldu…
Ama 2014 Eylül’de hayatını kaybeden Doğan Güreş’in, Genelkurmay Başkanı iken, Başbakan Tansu Çiller’in her dediğini yapmadığı, gerektiğinde önerileri geri çevirdiği de Başer’in anılarında yer alıyor.
Keşke bu konuyu bir de, uzun süredir Yeniköy’deki villasında gelen geçen gemileri seyreden Tansu (Çiller) hanım da yazsa ya da anlatsa…
BAŞER HAKKINDA KISA BİR NOT DAHA…
EDİP Paşa hakkında kısa bir bilgi vermek istiyorum; E. Orgeneral Edip Başer, NATO Güneydoğu Avrupa Müttefik Kara Kuvvetleri Komutanlığı ve Genelkurmay 2’nci Başkanlığı görevlerinde bulunduktan sonra 2’nci Ordu Komutanlığı’ndan 30 Ağustos 2002 tarihinde emekli oldu.
***
2006 yılında, ABD’nin, eski NATO Başkomutanı Emekli Orgeneral Josep Ralston, PKK koordinatörü olarak atandı. Hemen ardından, Türkiye de aynı görev için emekli Orgeneral Edip Başer’i atadı. Başer, “İnşallah hayırlısı olur. Zor bir görev ama bizim kitabımızda görevden kaçmak yok. Terör belasıyla mücadelede verilen görevi en iyi şekilde yapmak için üzerime düşeni yerine getireceğim, bundan kimsenin endişesi olmasın.” demişti, o günlerde.
Fakat neredeyse bir yıl sonra, Mayıs 2007’de, Türkiye’nin Terörle Mücadele Özel Temsilcisi Emekli Orgeneral Edip Başer görevden alındı, yerine de Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Rafet Akgünay getirildi.
Başer, gazeteciler Fikret Bila ve Murat Yetkin ile yaptığı mülakatta; “Ben PKK’yı muhatap alan bir misyonun parçası olmam. Terörle mücadelenin ekonomik, siyasi, sosyal ve psikolojik boyutu var. Örneğin Doğu’nun geri kalmışlığı ön plana çıkarılıyor. Oysa benim memleketim olan Sivas’ın tozlu yollarını bilmiyorlar. Olaya siyasi yön katıyorlar.” açıklamasını yapmıştı.
DOĞAN GÜREŞ’İN ANILARI NE OLDU?
Tarih; 1990 yılının son günleri... Körfez Krizi devam etmektedir ve gazeteciler sürekli Genelkurmay Başkanı Orgeneral Doğan Güreş’ten değerlendirme almak istemektedirler.
İşte böyle bir ortamda Güreş, konuyla ilgili sorulara “Bundan sonra her şey siyasi otoritenin elindedir. Beni ilgilendiren bir şey olamaz. Muhatabınız da Milli Savunma Bakanı’dır.” diyordu. Yukarıdaki konu da dahil olmak üzere, Genelkurmay eski Başkanı Doğan Güreş anılarını yazıyordu.
Vefatından bir süre önce, uzun uzun sohbet etmiştik…
Özellikle Genelkurmay Başkanı olduktan sonraki gelişmeleri bir asker/milletvekili gözüyle değerlendirecekti, anılarında. Yaşadığı ve bu alanda bazı temaslarda bulunduğu Refahyol deneyimi ile ilgili özel bir bölüm olacaktı, çalışmasında.
Bunların dışında, askeri bazı konularla birlikte Türkiye’nin dünyada geldiği noktanın da altını çizecekti. Yurtdışında geçirdiği yılların da bir kritiğini yapacaktı, Güreş Paşa. Çiller’le olan ilişkileri anılarında özel bir yer tutacaktı, Güreş’in. Anılarını çok özel bir yöntemle yazıyordu, Doğan Güreş. Bu sebeple de çalışmaları oldukça yavaş ilerliyordu.
Sohbet ettiğimde anılarının henüz seksen ikinci sayfasını yazıyordu…
Sahi ne oldu bu anılara?
Güreş’in anıları bildiğim kadarıyla yayınlanmadı. Güreş Paşa’nın, 82. sayfasına kadar yazdığını bu satırların yazarına ifade ettiği anılarında acaba neler vardı. Yoksa, ben mi kaçırdım…
BUGÜN, 3 Temmuz 2017, Pazartesi… 1) Emekliler yılda 15–20 TL zamla, hâlâ sürünmeye devam ediyor. 2) An itibariyle asgari ücretli “nasıl geçineceğim ” diye feryat ediyor. 3) Bu parlamento ve mevcut iktidar, 2011’den bu yana verdiği yeni ve sivil anayasa sözünü yerine getiremedi. 4) 28 Şubat darbesi döneminde kapatılan, yoksul-zeki Anadolu çocuklarının barındığı Başbakanlığa bağlı Vakıf Öğrenci Yurtları hâlen kilitli. Dubakali ne olacak?