Bir Millete Felaket/Azap Gelmeden Önce Gerçekleşen 10 Şey

Abone Ol

Bugün tefsir çalışması bağlamında bir millete azap/felaket gelmeden önce uyarıcı mahiyette gerçekleşen on şeyi ayetler ışığında sıralayacağız.   

1- Bir topluma felaket gelmeden önce, Allah o topluma kendi içlerinden bir uyarıcı gönderir. Onları yanlışta ısrar etmemeleri için öğütler verir. Hakka tabi oldukları ve yaşamlarını ona göre tanzim ettikleri takdirde karşılaşacakları durumları,  inanmadıkları zaman da uğrayacakları azabı bildirir. Uyarıcı, insanlara yaşam biçimi olarak örnek şahsiyet olur. Söylediklerini önce kendi tatbik eder. Kur’an’da “Biz seni müjdeleyici ve uyarıcı olarak hak ile gönderdik. Her millet için mutlaka bir uyarıcı bulunmuştur.” (Fâtır, 35/24) 

2- Uyarıcılar başkentlere gelir. Çünkü başkentlere giden mesajlar kısa süre içinde halka yayılır. Bir ülke halkının en çok etkileneceği yer, başkentidir.  Başkentler, yönetim erki ve ekonomik olarak ülkeleri etkiler. Başkentlerin silahlı gücü de olduğundan, halk üzerinde etkisi daha fazladır. Sıradan bir köye gönderilen elçi, sesini sadece o köy halkına duyurur. Diğer illere mesajın ulaşabilmesi için de en iyi yer başkenttir. Bir başkentteki elit tabakanın daveti kabulü ile halkın toptan kabul etmesi mümkün olacaktır. Elçiler öncelikle devlet başkanına ve üst yönetim tabakasına gönderilir. Yönetim mekanizmasındaki şahsiyetler toplumun etkili, güçlü ve bilgili kimseleridir. Böylece algı düzeyleri de yüksek olur. Bu nedenle elçiler başkentlere gönderilmiştir. 

3- Azaptan önce topluma açık mucize gönderilir. Sözlerinin doğruluğu, o ülkede yaşanan olaylarla tasdik edilir.  Böylece o toplumun, elçinin söylediklerinin doğruluğuna güvenmesi sağlanır. 

4- Azap, bir toplumun hak ile batılı net olarak bilmesi/görevlerini idrak edip yapmamaları halinde gelir. Yoksa Allah hak etmeyen bir topluma haksızlık yapmaz. “Rabbin, kendilerine ayetlerimizi okuyan bir peygamberi memleketlerin merkezine göndermedikçe, o memleketleri helâk edici değildir. Zaten biz ancak halkı zalim olan memleketleri helak etmişizdir.” (Kasas, 28/59)

5- Bir toplumda az da olsa elçilerin çağrısına kulak veren varsa azap ertelenir. Azap toplumdan tamamen ümit kesilince gerçekleşir. Azap gelmeden önce muhatap kitle olan halk, verilen mesajı çok iyi kavramış olur. Bir anda iletilen mesajın reddi ile değil; o halkın, tam olarak azabı hak etmiş olmaları ile azap gönderilir.   “Gerçek şu ki: Halkı habersizken, Rabbin haksızlık ile ülkeleri helak edici değildir.”   

6- Azap süreci başladığında, söz konusu halk azapla korkutularak iman etmedikleri takdirde azabın geleceği süre bildirilir ve kendilerine müddet verilir. Şayet iman ederlerse azap gelmez.    “Onlar senden azabın çabuk gelmesini istiyorlar. Allah vaadinden asla dönmez. Muhakkak ki, Rabbinin nezdinde bir gün sizin saymakta olduklarınızdan bin yıl gibidir. Nice ülkeler var ki, zulmedip dururlarken onlara mühlet verdim. Sonunda onları yakaladım. Dönüş yalnız banadır.”453 “Halkı iyi olduğu hâlde Rabbin, haksızlıkla memleketleri helak etmez.” 

7- Bir topluma kökten yok edici helakten/azaptan önce uyarıcı mahiyette çeşitli sıkıntılar krizler ve zorluklar verilir. Nitekim ayette de “Sonra kötülüğü (darlığı) değiştirip yerine iyilik (bolluk) getirdik. Nihayet çoğaldılar ve: ‘Atalarımız da böyle sıkıntı ve sevinç yaşamışlardı” dediler. Biz de onları, kendileri farkına varmadan ansızın yakaladık.” 

8- Azap geldiğinde toplumun bireylerinin tamamını kapsamayıp elçinin uyarısına uyup ayrılanlar kurtulur. Ayrıca azap, tam olarak vaat edilen zaman dilimi içerisinde gerçekleşir. 

9- Gönderilen azap çoğunlukla keyif sürerken/sabah vakti gerçekleşir. Güneş doğumuna veya kuşluk vaktine kadar devam eder. “Nice memleketler var ki biz onları helak ettik. Azabımız onlara geceleyin yahut gündüz istirahat ederlerken geldi.” 

10- Azap, çok şiddetli olarak isyanda olanlara yok edici biçimde gelir. “Rabbin, haksızlık eden memleketleri (onların halkını ) yakaladığında O’nun yakalayışı işte böyle (şiddetlidir). Şüphesiz O’nun yakalaması pek elem vericidir, pek çetindir!” (Habenneke ve Nüzul Sıralı Tefsiri, Şule Yayınları, İstanbul 2017) 

Yukarıda sıralananların günümüze yönelik mesajlar da verdiği muhakkaktır. Ancak bu maddelerin kaçının gerçekleştiği sorusunun cevabı düşünülmeye değerdir.