Bir mektup

Abone Ol

Bir işyerinde

kurum sorumlusuyum. Açık öğretim halkla ilişkiler okudum. Vaktimin çoğunu

okuyarak geçiriyorum. Kitap okumayı ve farklı kültürleri tanımayı çok

seviyorum. İşimde başarılıyım, para kazanıyorum ayaklarımın üzerinde duruyorum.

Benden küçük bir kız kardeşim var. Yedi yıl önce evlendi şimdi evde çocuklarına

bakıyor. Yaşım biraz geçiyor ama evlenme konusunda çok korkularım var. Çok

fazla mükemmeliyetçi biriyim. Bir işi yaptığımda kusursuz olmalı, herkesten

daha başarılı olmalıyım, evleneceksem kusursuz bir ev hanımı olmalıyım.

Evleneceğim kişi de mükemmel olmalı. Arkadaşlar sana uygun biri var kabul

edersen görüştürelim diyorlar görüşüyorum ve mutlaka bir kusurunu buluyorum. En

son görüştüğüm kişiye ısınmıştım, olabilir dedim iki kez görüştük, üçüncü

görüştüğümüzde ayakkabılarını hiç beğenmedim. Hem yaşına uygun değildi hem

biraz boyasızdı. Arkadaşlarım ailem yakınlarım böyle bir kişi ile evlendiğimi

gördüklerinde ne diyecekler diye düşündüm ve vazgeçtim. Biraz fazla

mükemmeliyetçiyim ve bu konuna kimse beni anlamıyor. Kardeşim hatayı bende

buluyor ve git yardım al diyor. Ama ben bunu kendime yediremiyorum. Para

kazanıyorum, birçok şeye sahibim ama mutsuzum (Dilek M.)

Eş seçiminde kişinin beklentilerini dikkate alması ve

seçimini buna uygun yapması gerekir. Fakat bundan önce evlenecek her gencin

beklentilerinin ne kadarı gerçeğe yakın ne kadarı gerçekdışı bunu analiz etmesi

gerekir. Hanım kardeşimizin sıklıkla şikâyet ettiği mükemmeliyetçilik ise

kişinin hayatını zorlaştıran ve çıkmaza sokan bir sorundur. Kökleri çocukluk

dönemine dayanan mükemmeliyetçilik kişinin varlığını dış etkenler üzerine

konumlandırması ile alakalıdır. Bu kişilerde en iyi olmadığım sürece sevilmeye

layık biri olamam duygusu ağır basmaktadır.

Mükemmeliyetçi kişi hatayı kabul etmez ve kendini sürekli

eleştirir Her konuda en iyi olmalıyım düsturu üzerine hareket ettiğinden her

an düşmeye meyillidir. Çünkü bu neredeyse imkânsız ve gerçek dışı bir

beklentidir. Hedefine ulaşamadığında hayal kırıklığı yaşar ve beğenilmeme

sevilmeme kaygısına kapılır. Kendine karşı son derece acımasızdır, o yüzden

dışarıdan onay ve taktir bekler.

Yaşamlarını meli malı üzerine kuran bu kişiler koydukları

kurallardan vazgeçemez ve bu konuda oldukça tutucu olurlar. Sürekli bir şeyleri

organize etme, toparlama ve kontrol altında tutma eğilimindedirler.

Kendilerinden esirgedikleri sevgi ve saygıyı dışarıdan telafi edebilmek için

azami gayret gösterirler.

Mükemmeliyetçi bir kişi en olmaya şartlanmak yerine

elimden gelenin en iyisini yapmaya gayret edeceğim fakat sonuç beklediğim gibi

olmayabilir de diyebilmelidir. Çünkü hayat sadece en lerin varlık gösterdiği

bir alan değildir. O nedenle kişinin kendini bir insan olarak sevmesi ve

gösterdiği çabanın sonucuna razı olması gerekmektedir.