Bir İnsan Bir Hikâye (2)

Abone Ol

Geçmiş dönemlerde hayat tarzlarını İslami ölçüler ekseninde sürdürmek isteyen pek çok genç kız, laik zihniyetin tortularını taşıyan sistemin ve ailelerinin baskılarına maruz kaldılar ve çakıl taşlarının döşendiği yollardan geçtiler. Biliyorsunuz o dönem şiddete karşı güçlerimizi birleştirmiş ve direncimizi diri tutmaya çalışmıştık. Laiklik, dini çağrıştıran hiçbir şeye geçit vermiyor her şeye savaş açıyordu ve inançlarına bağı olan insanlar bir bedel ödediler. Farklılıkları bir tarafa bırakıp laik zihniyetin tarafımıza yönelttiği şiddeti afişe ettik ve ihlal edilen haklarımızı geri alabilmek için sesimizi dünyaya duyurmaya çalıştık. Ancak bizim mahallede yaşanan baskıları hep gizli tutma ihtiyacı hissettik. Din itidali, dengeyi merkeze alırken intisap ettikleri kişilerin söylemlerini dinleştiren kişiler dini kullanarak çocuklarına ağır baskılar uyguladılar ve onları kaybettiler. Cemile mağdur edilen kurbanlardan sadece biri…

Cemile altı yaşından itibaren namaz kılmadığı gerekçesiyle şiddete maruz kalmış, yedi yaşından sonra tesettür konusunda baskı yaşamış ve on yedi yaşında aileyi terk edip bu konuda kendisine yardımcı olan teyzesinin yanına sığınmış. Ailenin geri dönmesi için yaptığı baskılar nedeniyle iki kere intihar girişiminde bulunmuş ve izini kaybettirip farklı bir semtte konfeksiyon işçisi olarak çalışmaya başlamış. Cemile zor günlerinde kendisine yardımcı olan biriyle evlenmiş ancak ilk günden itibaren şiddete maruz kalmış ve otuz beş yaşında iki çocuğu ile sokağa terk edilmiş.

Cemile aile ile bağlarını güçlendirmek için çok çaba göstermiş fakat muvaffak olamamış. İki çocuğun ihtiyaçlarını karşılamak için Kasımpaşa’nın tenha bir köşesinde bir konfeksiyon atölyesinde işçi olarak çalışmaya başlamış. Kendisiyle tanıştığım dönemde işinde yeniydi ve adapta olmaya çalışıyordu. Söz duygu ve düşüncelerimizin çoğunu anlatmaya yetmez ve böyle durumlarda beden dilimizi kullanırız. Cemile hiçbir şey anlatmasa da 35 yıllık tarihinin zorluklarla dolu olduğunu fark etmiştim. Evinde beş çocuğu ile birlikte beş kedi, iki ördek, iki kaplumbağa ve bir tavşan vardı. Tek katlı müstakil bir evin bahçesinde yaşayan bu hayvanlar birbirlerine taş atan insanlara inat büyük bir uyum içinde yaşıyorlardı.

Cemile fırsat buldukça ilmi sohbetlere katıldığını ifade etmiş ve dinin babanın baskı ile dayattığı şey olmadığının farkına vardığı gün şükür namazı kıldığını paylaşmıştı… “Eğer din babamın anlattığı gibi olsaydı ateist olacaktım ama Peygamberimin insanlarla ilişkilerindeki inceliği görünce içimden geçen şeyler için tövbe ettim ve babama güçlükle de olsa ulaşıp bana ve kardeşlerime uyguladığı baskının dinde yerinin olmadığını ifade ettim. Fakat beni küçümsedi ve bir türlü kabul etmedi…” demişti.

Omurgası merhamet ve adalet gibi iki önemli değerden oluşan yüce dinimiz sadece inkâr edenlerden değil hurafeleri, saplantılarını, kuruntularını ve zaaflarını dinmiş gibi gösterip insanları baskı altında tutanlardan da zarar gördü. Din iftiracılardan, yalancılardan, cahil ve köhne zihniyetlerden de zarar gördü. Din aslında karşıtlardan daha çok kendilerini dindar kabul edenlerden zarar gördü.