Bir hikayenin anatomisi

Abone Ol

Dün bir hanım okuyucum telefonla beni aradı. Selâmlaşmadan sonra konuşmamız boyunca sürekli olarak ağlayadı. Bu ağlamanın etkisiyle ara ara konuşmamız inkitaa uğradı. Sık sık "Ne yapacağımı şaşırdım; direnme gücümü kaybediyorum. Ne olur bana neler yapabileceğim konusunda yardım edin" diye yalvarıyordu.

Toplumumuzun nereden nereye seyrettiğini bilmemiz açısından ibret olur düşüncesiyle konuşmamızın bir bölümünü sizlere arzetmeyi uygun buldum:

"... benim beyim bir bankada çalışıyor. Ayda bir bazen de birkaç defa arkadaşları ve arkadaşlarının hanımlarıyla bir araya gelirler. Bu birlikteliklerinde kesinlikle içki içerler ve kendilerinin ifadesiyle "eğlenirler."

Ben bu toplantıların hiçbirine katılmadım. Katılmam için kocam büyük baskılar yaptı. Hep direndim. Bu münasebetle aramızda korkunç tartışmalar çıktı.

Ben de katılacakmışım. İçki içmek zorundaymışım. Arkadaşlarıyla dans etmeliymişim. Onların yanında mutlaka sigara içmeliymişim. Bunları yapmazsam beyefendinin sicili bozulurmuş. Kendisi müdür olacakmış. Benim aralarına katılmamam onun yükselmesine, müdür olmasına mâni imiş. Kendisinin istikbâline mâni oluyormuşum. Bunun için de daha fazla tahammül edemiyecek, bana tekmeyi vuracakmış.

Çocuklarımız var. Ben namusu için yaşayan biriyim. Namazımı muntazam kılarım. İbâdetlerimi gücüm yettiğince yaparım.

Böyle bir felâketle (ben buna imtihan diyorum) karşı karşıyayım. Dünyam kararıyor. Gözyaşı dökmediğim gün yok.

Ne yapabilirim "

*

Okuyucumun gözyaşlarıyla bana aktardığı dünyası böyle.

Siz ne dersiniz hanımefendinin bu dünyası için

Ben kendisine sabır ve direnme tavsiye ettim. Mücadeleye devam etmesini Allah ın kendisiyle beraber olduğunu söyledim. Firavun un hanımı Asiye yi kendisine örnek verdim.

Beni dinledikten sonra rahatladığını söyledi. Dua ederek telefonunu kapattı.

*

Ben çok duyardım. "Makam için karısını peşkeş çekenler var" derlerdi de inanmazdım. Acısını çekenin ağzından duyunca, anlatılanların doğruluğuna inandım. Ne diyeyim gayri...