Bir hikâye, bir ders…

Abone Ol

Mesnevi’de bir hikâye vardır. Bir sofi, bineği olan eşeği ile bir yerde konaklar ve bineğini gösterilen yere bağlar. Bir süre dinlendikten sonra insanların arasına karışır. Orada bulunanlar, fakirlikten ve açlıktan sofinin eşeğini satmış, aldıkları para ile ziyafet sofrası kurmuşlardır. Hiçbir şeyden haberi olmayan sofiyi de yemeğe davet ederler. Yerler, içerler ve orada bulunanlar semaya başlarlar. Sofiyi de semaya davet ettiler. Bir yandan ayakta ayaklarını vura vura sema yaparken diğer yandan “Eşek gitti” diye ritim tutuyorlardı. Sofi de onlarla birlikte “Eşek gitti” diye tempo tutarak semaya devam etti. Ertesi gün olur ve sofi ahıra gittiğinde eşeğin yerinde olmadığını görür. Orada bulunan hizmetliye eşeğini sorar. Adam, eşeğinin akşamki kalabalık tarafından satıldığını, parası ile de ziyafet verildiğini söyleyince Sofi, “Madem öyle neden gelip bunu bana söylemedin” diye hizmetliye çıkışır. Hizmetli, çaresiz bir şekilde; vallahi söyleyecektim ama ben sana bunu söylemek için yaklaştığımda sen de onlarla birlikte “Eşek gitti” diye tempo tutuyordun, hem de onlardan daha istekli ve yüksek sesle bağırıyordun, ben de haberin var zannettim der.   

Yukarıda kısaca özetlediğim hikâyeyi neden yazdık? İçinde yaşadığımız dönemde halimiz fazlasıyla hikâyede geçen sofiye benziyor gibi geliyor bana. Egemen güçler bir oyun tezgâhlıyor, bu oyun sahneleniyor, bizim için bir zafer veya kazanım elde etme havası oluşturuluyor. Büyük kazanımlar elde edilmiş havası ile kutlamalar yapılıyor, zafer naraları atılıyor. Ancak biz küçük ve kısa vadeli kazanımlarla oyalanırken kazananlar sadece egemen güçler oluyor ve biz ne kaybettiğimizi ancak iş işten geçtikten sonra anlıyoruz. Bu durumun son örneği Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki savaş sonrası ihtilaf bulunan Zengezur koridoru meselesinde yaşandı. Azerbaycan, son savaşta Ermenistan’a karşı bir zafer kazandı ve Karabağ bölgesinde kaybettiği toprakları geri kazandı. İki ülke arasında sorun olan, Azerbaycan ile Nahcivan arasındaki bağlantıyı sağlayacak olan ve Kafkasya üzerinden yapılacak ticaret açısından kritik öneme sahip Zengezur koridoru sorunu ABD Başkanı Trump’ın öncülüğünde imzalanan bir anlaşma ile çözüldü. Anlaşma çerçevesinde koridor “Trump Uluslararası Barış ve Refah Yolu Bağlantı Projesi” olarak adlandırıldı ve koridorun geliştirilmesi ve korunması 99 yıllığına ABD başkanlığında bir konsorsiyuma, yani ABD’ye bırakıldı. Her şeyden önce şunu ifade etmek gerekiyor ki; ABD ile barış sözcüğünün yan yana gelmesi bile mümkün değildir. ABD, bir bölgeye ancak kendi emperyal çıkarları için girer ve gerektiğinde bu çıkarları için kan dökmekten, savaş çıkarmaktan asla geri durmaz. Anlaşma sonucunda taraflar ne elde ediyor diye baktığımızda elbette taraf olan ülkelerin bu anlaşma ve koridordan ekonomik kazançları olacaktır. Aynı zamanda Türkiye de altyapının oluşturulması sürecinde ve ticarette aktif rol alarak kazançlar elde edecektir. Ancak asıl büyük kazanç tabii ki Kafkasya’da büyük bir rol almış olan ABD’ye ait olacaktır. ABD bir yandan Rusya ve Çin’e karşı Kafkasya’da ana rolün sahibi olurken diğer yandan bölgedeki ticaretin ana karar vericisi halini almıştır. Bununla birlikte bundan sonraki süreçte Türkmenistan ve Kazakistan petrolü başta olmak üzere bölge petrolünün Batı’ya taşınmasında ana söz sahibi artık ABD olacaktır. Dahası ABD ileride yaşanacak olası İran ve sonrasında Türkiye’ye karşı yapılacak askeri müdahaleler için bir lojistik kontrol alanı da elde etmiş olacaktır. ABD’nin bölgede yer alması ile İsrail’in bölgedeki varlığı ve etkisi de otomatik olarak artış gösterecektir…

Buradan çıkarılacak sonuç bellidir. Meselelere kısa vadeli zafer ve kazanım görüntüleri çerçevesinden değil, uzun vadeli ve stratejik açıdan bakmak durumundayız. Kendi coğrafyamızda yaşanan sorunları birlikte oturup çözüme kavuşturacak ortak bir güç tesis etmediğimiz sürece, sorunlarımızın çözümü küresel güçlerin dayattığı anlaşmalar çerçevesinde ele alınacak, sahada kazanımlar sağlasak bile bu kazanımları masa başında küresel güçler lehine kaybetmeye mahkûm olacağız. Bizim coğrafyamızın imkânları ve zenginlikleri küresel egemenler tarafından sömürülecek, bizler ise pasta paylaşımında kesilen dilimlerden artan kırıntılarla avunmaya, pay aldık diye sevinmeye mecbur olacağız. Birileri bizim eşeğimizi satıp menfaat sağlarken, bize kısa vadeli küçük kazanımlarla yetinme ve bu kazanımlara sevinerek “Eşek gitti” diye sevinçle oynama rolünden başka rol de düşmeyecek…