Merhum Muhammed Kutup’un SeyyidKutup’tan daha farklı veya daha doğrusu temayüz etmiş ve gelişmiş köşeleri ve bazı özellikleri vardır. Aynı yönde aksalar da Muhammed Kutup teorik olarak Batı fikriyatını daha fazla eleme imkânı bulmuştur. İngiliz dili ve edebiyatı mezunudur. Onun ötesinde Yunan fikriyatına merak salmıştır. Bu merak salma, şerri öğrenmek için değil defetmek içindir. Huzayfe Yemani’nin yaptığı gibi. Hatta Arapça bir şiirin bir kıtasında denildiği gibidir: “Taallemtü’ş şerre la lişşerri bel litevakkihi / Şerri şer yapmak için değil, korunmak için tahsil ettim…” Muhammed Kutup Yunan’dan modern Batı düşüncesine kadar bir bütün olarak Batı düşüncesini elemeden geçirir ve şunu söyler: Batı ilimlerinde elbette doğrular vardır. Ama Batı düşüncesinin istikameti ve temeli yanlıştır. Cüziyatta ve tikellerde bazı doğrularına rastlamak mümkündür. İslam düşüncesi ise temel itibarıyla doğru ama zamanla üzerine yapılan yığınaklar, ilaveler veya tortular açısından hataları olabilir. İslam’ın kendisi doğru ve hak ama üzerine yapılan yorumlar gözden geçirmeye açıktır. Suruş’un dediği gibi, içtihatlar veya tefsirler yani yorumlar bütün olarak yeniden değerlendirmeye açıktır. Batı düşüncesinin temel yanlışı ilimlerde eksen olarak Allah’ı değil insanı ve beşeri esas almasıdır. Epistemolojiyi altüst etmesidir. İslam ise bilimlerin merkezine Allah’ı yerleştirir. Bundan dolayı ahir zamanla ilgili bir hadiste şöyle denilmektedir: İnsanlar ilmi Allah için değil dünya için tahsil edecekler.
*
Ahir zaman gariplerinden olan yani tersyüz edilen gerçekleri, bozulanı düzeltmek ve tashih etmekle mükellef olan Muhammed Kutup da epistemolojik alanda Batı’nın tersine bilimlerin merkezine insanı değil Allah’ı yerleştirir. Yanlış temeli doğrusuyla değiştirir.
Muhammed Kutup bununla da kalmaz İslam dünyasının yeniden şahlanışının veya ayağa kalkmasının Batı üzerinden değil kendi ayakları üzerinden gerçekleşeceğini söyler. Bu yönde Buti ve benzerleri gibi komplekse yer vermez. İhtida olsa da İslam dünyasının geleceğini ihtida öyküleri belirlemeyecektir. Belki İslam dünyasının kendisine gelmesi ve dönmesi şekillendirecektir. Muhammed Kutup’un çalışmaları eleme ve onun üzerinde inşaya matuftur. Gazali felsefeyi elerken; Muhammed Kutup Batı bilimini elemiş ve ikisi de bilimin İslamileştirilmesi için çalışmıştır. Gazali felsefi değil nötr ve akli ilimlerden saymış olduğu mantığı İslamileştirir. Tasavvufu da muteber ilimlerden birisi olarak sayar. Günümüzde İsmail Raci Faruki ve Taha Cabir Alvani gibiler sosyal ilimlerin İslamileştirilmesi için bir çığır açmışlardır. Bu çığır daha ziyade bir projedir. Proje ise bazen zorlamayı beraberinde getirir.
*
Muhammed Kutup ise proje kapsamına girmeden anın bir görevi olarak sosyal ilimlerin İslamileştirilmesi için çalışır. Özellikle psikoloji ve sosyoloji sahasına girer ve bu alanlarda yeni bilgileri ve anlayışları İslam’ın mihengine vurur. Bu mihenge vurmayı veya orijinalleştirme çabasını veya aslileştirmeyi ‘te’sil olarak ifade eder. Onun tercihen kullandığı ‘te’sil’ ifadesi ‘esleme’ ifadesinin eşanlamlılarından birisidir. Sosyal İlimlerin İslami Kökene İrca Edilmesi (Havle’t Te’sil el İslami Lilulumi’l İçtimaiyye) kitabı bu çalışmalarından birisidir. Düzeltilmesi gereken kavramlar (mefahimyenbaği en tusahhah) gibi kitapları da bu çığırdaki yeni hamleleri ve binadaki tuğlalarıdır. Hikmet müminin yitiğidir ve bu anlamda Müslüman atalar nereden gelirse gelsin hikmete karşı çıkmamışlardır. Başka yöre ve illerde hikmeti keşfetmek, orada İslami bir damar yakalamaktır. Bu anlamda Gazali’ye göre mesela mantık şer’i ilimlerden birisi değildir ama İslami ilimlerden birisidir. İslami ilimler ham olarak oraya buraya serpiştirilmiş olabilir. Şer’i olanı ise işlenmiş bilgidir. Nübüvvet mişkatıyla ve huzmeleriyle bize ulaşmıştır.