Bilgi paketinin düşünme yeteneği olmaz

Abone Ol

Küçükken bir arıyı sevmek için elime almıştım, o da,

elimi sokarak bana karşılık vermişti. O an haksızlığa uğradığımı düşünmüştüm.

Oysa arıların bu hareketleri, son derece fedakarane bir davranışmış,

kovanlarını bu şekilde koruyorlarmış. Bunu sonradan öğrendim. Arılar

kovanlarının güvenliği için bir anlamda intihar ederler. Sokma sırasında

iğnelerini bıraktıkları için, ona bağlı birtakım iç organları da yırtılıp

gövdelerinden sökülür. Görüldüğü gibi arılar, kovandaki diğer arıların

güvenliğini sağlamak uğruna kendi hayatlarına son veriyorlar.

Canlılarda görülen fedakar davranışlar, evrimciler

tarafından hiçbir biçimde açıklanamaz. Ünlü evrimci Stephen Jay Gould doğadaki

fedakarlığın evrim için can sıkıcı bir problem olduğunu ifade etmiştir.

Evrimci Gordon R. Taylor ise canlılardaki fedakarlık için

Evrim Teorisine büyük engel teşkil etmektedir diyerek evrimcilerin karşı

karşıya oldukları çıkmazı dile getirmiştir.

İşte canlılardaki fedakarlık ve şefkat içeren tavırları

bütünüyle manevi öğeler içerdiği için, tüm doğayı maddenin rastlantısal

etkileşimleri olarak gören Materyalist bakış açısına kesin ve net bir darbe

vurmaktadır.

Ancak, yenilgiyi kabullenmek istemeyen bazı evrimciler Bencil

Gen Kuramı diye isimlendirdikleri bir iddia ortaya attılar. En ateşli

savunucularından Richard Dawkins in yaptığı bu iddiaya göre, canlıların

fedakarlık gibi görünen davranışları aslında sözde bencillik lerinden

kaynaklanmaktadır. Yani bir anne yavrusu için canını feda ederken, aslında

kendi genlerini koruduğunu, yavrusu kurtulursa genlerini sonraki nesillere

aktarabilme imkanının daha fazla olacağını iddia ediyorlar. Bu hiçbir bilimsel

temeli olmayan anlayışa göre, insan da dahil olmak üzere, tüm canlılar birer

gen makinası dır.

Bu noktada sorulması gereken önemli soru şudur: Bu

programın kaynağı nedir Gen dediğimiz şey, kodlanmış bir bilgi paketinden

ibarettir. Ama bir bilgi paketinin düşünme gibi bir yeteneği olamaz. Genin de

zekası, aklı, yargı yeteneği yoktur. Dolayısıyla, eğer bir canlının geninde,

onu fedakarlığa yönelten bir komut varsa, bu komutun kaynağı, genin kendisi

olamaz. Tabi ki bu üstün bir Yaratıcının, sonsuz güç ve kuvvet sahibi olan, tüm

ilimlerin sahibi olan Rabbimizin varlığına işarettir.

Yaratılış gerçeğini kavrayan insanlar ile Materyalist

bakış açısı olan insanlar arasında sosyolojik davranış olarak da çok fark

vardır. Materyalist görüş kainat ve insanların tesadüfler sonucu var olduğunu

iddia ettiği için manevi değerleri, fedakarlık gibi bir toplumun için olmazsa

olmaz olan değerleri yok sayar. Her şeyin maddeden ibaret olduğunu kabul ettiği

için bunun sonucu olarak da toplumda huzuru sağlayamaz. Maneviyatçı görüş ise

kainatın ve insanın bir Yaratıcı sının olduğuna inandığı için kişinin tüm

hayatına fedakarlık hakim olur. Bu fedakarlık ruhu, kişinin çevresindeki her

konuya karşı vicdani bir duyarlılık içerisinde olmasını gerektirir. Fedakarlık,

insanın karşılaştığı toplumsal sorunlardan, dünyanın dört bir yanında zulüm ve

eziyet gören, açlık çeken, ihtiyaç içerisindeki insanlara kadar olabilecek her

konuda kendisini sorumlu hissetmesidir ve tüm bunlara çözüm getirmeyi

hedeflemesidir. Allah ın varlığına inananlardan oluşan toplumlardaki bireyler

madde ile manayı ahenkli bir biçimde değerlendirdiği için mükemmel bir toplumun

oluşmasını sağlarlar.