Bayramın kritik veya muhasebesi

Abone Ol

HER sene dinimizin emri olarak iki bayram yapıyoruz. Bu bayramlar bize Peygamberimizin birer hediyesidir. O yüce Peygamber (sas) Medine’ye gittiklerinde onların iki bayram yaptığın görmüş ve ne olduklarını, nereden kaynaklandıklarını sormuştur. “Biz öteden beri bu şenlikleri yaparız ve bunlara bayram diyoruz” cevabını alınca onlara: “Allah onların yerine size daha güzel iki bayram verdi” diyerek o şenliklerden vaz geçmelerine işaret etti. Bir hadis-i şeriflerinde de “Ümmet Ramazan ayı orucunu tutup bayrama çıktıklarında Allah Meleklerine: ‘Ey meleklerim her çalışan ücretini ister; aylarını tutup bayrama çıkan kullarım da ücretlerini (ödüllerini) istiyorlar. Şahid olun! Onları bağışladım’ der” müjdesini verdiği gibi “Onları (yoksulları) bu günlerde dilenmekten müstağni kılın (dilenecek durumdan kurtarın) emrini” de vermiştir.

Demek oluyor ki bayram bir taraftan ücret alma veya ödül toplama günleri iken öbür taraftan da ödül dağıtma günleridir. Bu nedenle fitre meşru kılınmıştır. Durumu uygun olan Müslüman sadece fıtır sadakası vermekle kalmaz; ayrıca yeri geldikçe ihtiyaç sahiplerine yardım eder. Günümüzde insanlar maddi ihtiyaçlar içinde olduklarından çok manevi ihtiyaçlar ile iç içedirler. Dolayısıyla hemcinslerimizin manevi ihtiyaçlarını temin etmek de önemli bir görevdir. Bu açıdan bayramın muhasebesini yapacak olursak kendi kendimize sormalıyız:

Bu bayramda kaç yoksulu sevindirdik? Kaç kişiyi ziyaret edip gönlünü aldık? Bazı küçüklerimiz bizleri ziyaret imkânından yoksun olabilirler. Onları ziyaret ettik ve sevindirdik mi? Ziyaretimize gelen küçüklere gereken öğütleri verebildik mi? Nice ahlak bozucu davranışlar arasında yaşamak zorunda kalan gençleri bu tehlikelere karşı uyardık mı? Biz de büyüklerimizi ziyaret edip onlardan öğüt ve ayrıca dua alabildik mi? Ekranlarımızla (eşit yaşta olduklarımızla) istişarede bulunup fikir teatisi (alışverişi) yapabildik mi?

Tutulan oruçlar, kılınan namazlarla, yapılan dualarla hem beden ve hem de ruhumuzu temizlemişken bayramda günahlardan daha titiz bir şekilde kaçmamız gerekirken oruçla namazla, kurbanla taban tabana zıt olan eğlence programlarına karşı tavrımız ne oldu? Çevremizi, özellikle kendi çocuk ve torunlarımızı bu ruh kirletici davranışlara karşı uyarabildik mi?

Eğer bunları yapabildiysek ne mutlu bizlere. Böyle daha nice bayramlara kavuşuruz inşallah. Eğer bayramdaki bu görevleri yerine getirememişsek gelecek bayram yerine getirmeye söz verelim ve daha güzel bayramlara kavuşmayı yüce Mevla’dan dileyelim.

Hiç değilse açıkça günaha girilmeyen bayramlara kavuşmak temennisiyle.

Allah’a şükür yine bir bayramı geride bıraktık. Diğer zamanlarda ziyaret edemediklerimizi ziyaret ettik. Büyüklerimizin ayağına gittik, ellerini öptük, ekranlarımızla kucaklaştık, küçüklerimiz ayağımıza geldi, gözlerinden öptük. Tabi ki bu arada büyükler küçüklere öğüt verebildilerse, küçükler büyüklerin öğütlerini dinledilerse, başka bir deyişle ellerini öptükleri gibi sözlerini de öptülerse, yaş itibariyle yakın olanlar fikir teatisinde (görüş alışverişinde) bulundularsa, milletimiz ve memleketimizin huzuru için istişare yaptılarsa çok iyi bir bayram yapıldı demektir. Allah böyle daha nice bayramlara ulaştırsın.

Fakat bu bayram gezilerinde yine bazı aksamalar görüldü; hatta bayramın ruhuna aykırı durumlar müşahede edildi. Özellikle kadınlarımız ve genç kızlarımızın İslam’a aykırı kıyafetlerle bayrama çıktılar, bu halde bayramınız mübarek veya kutlu olsun- dedikleri duyuldu. Hâlbuki Allah’ın yasak ettiği bir kıyafetle bayram yapmak onun mübarek olmasına engel olur; en azından kendi bayramını lekeler. Akraba olmayanların birbiriyle tokalaşmaları kerahetle geçiştirilse bile öpüşmeleri asla caiz değildir. Böyle bir davranış yine bu kişilerin Bayramlarının mübarek olmasını engeller. İbniNebate’nin hutbesinde naklettiği bir hadis-i şerifte “Bayram günü Allah’a asi olan ona mahşerde (büyük mahkeme arenasında) asi olmuş gibidir” uyarısı yapılmaktadır.

Fatih Ders-i am’larından (ordnarsyüsProfösörlerinden) Mehmet Rahmi “Tefcir-ut-Tesnim”  adlı eserinde –Ğaliyetü-l-Mevaiz=(Değerli Öğütler- den yaptığı alıntıda “Ramazan ayında amel-i Salih (iyi iş) yapıp da ondan sonra günaha ve isyana dönen kişi örgüsünü ördükten sonra onu söken gibidir” denilmektedir. Aslında yapılan bir sevap küfre düşmedikçe (kafir olmadıkça) silinmez ama Allah korusun bir Müslüman “Ramazanda oruç tuttum; namaz kıldım; Kur’an’ı  hatmettim; şimdi biraz alkollü sıvı alsam veya baş açık gezsem ne çıkar” derse küfre girer ve bütün kazandığı sevaplar silinir gider. Eserin sahibi her halde bu ihtimal dolayısıyla Ramazandan sonra günah işleyenin sevaplarının silineceğine dikkat çekmiştir.

Dini bayramlar ziyaret edilen her yerde Allah’tan ödül alma töreni gibidirler. Bir öğrenci başarı ödüllerinin dağıtıldığı bir merasimde okulun kurallarına aykırı kıyafetle ödül sahnesine kabul edilmeyip ödülünü alamadığı gibi Müslümanlar da öğrencisi bulundukları İslam okulunun kurallarına aykırı bir davranış ve kıyafetle dolaşırlarsa Allah tarafından ödüllendirilmezler. Aksine yukarıda mealini verdiğimiz Hadis-i Şerif gereğince cezalandırılabilirler.

Bayramda böyle bir açmaza girenler bu davranışlarından tevbe edip bir daha yapmayacaklarına söz verirlerse affedilebilirler. Bir de Şevval ayında tutulması sünnet olan altı günlük orucu tutarlarsa Ramazan orucuyla birlikte seneyi tamamen oruç tutmuş gibi olacaklarından ayrıca büyük sevap kazanabilirler.